Lisede okuduğum yıllarda Türk ve dünya tarihini incelemiştim ve Türk milletinin tarihteki yeri dikkatimi çok çekmişti. Tarihe baktığımızda, Türk milleti en eski milletlerden biriydi; Çin'den Avrupa'nın ortasına kadar yayılmış, dünyaya hükmeden, çağının ötesinde pek çok devlet kurmuştu. Müslüman olduktan sonra ise asırlarca İslam dininin sancaktarlığını yapmışlardı.
Farklı görüşler olmakla birlikte modern devletlerin, kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak, hukukun üstünlüğünü tesis etmek, eğitim, sağlık, ulaşım, istihdam gibi alanlarda kamu hizmeti sunarak vatandaşlarının yaşam kalitesini artırmak, egemenliği ve bağımsızlığı korumak, toplumun ortak değerlerini ve kimliğini korumak, sosyal adaleti ve eşitliği sağlamak, uluslararası barışa katkıda bulunmak gibi amaçları vardır. Devletlerin bu amaçlarını gerçekleştirmesindeki en önemli unsurun insan unsuru olduğu ifade edilebilir. Devletin kalkınması, geliştirilmesi, eldeki kaynakların etkin bir şekilde kullanılabilmesi ve yönetimde rasyonelliğin sağlanabilmesi için yetkin personelin istihdam edilmesi gerekir.
Modern kamu yönetimi anlayışının temel taşları olan etkililik, verimlilik, tutumluluk, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri, ancak etkin bir denetim mekanizmasıyla hayat bulur. Fakat denetim dediğimiz bu karmaşık süreç, çoğu zaman sınırları, kapsamı ve uygulama biçimiyle tartışmalara yol açar.
Kimileri yolsuzluk meselesini yalnızca az gelişmiş ülkelere özgü bir sorun gibi algılar. Oysa bu durum çok daha karmaşık ve çok boyutludur. Geçmişte katıldığım, (mülga) Başbakanlık Teftiş Kurulu ev sahipliğinde 5-6 Aralık 2012 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Güçlendirilmiş Bütünlük Sistemleri İçin Şeffaflık ve Hesap Verebilirliğin Geliştirilmesi Uluslararası Konferansında, özellikle az gelişmiş ülkelerin yolsuzlukla mücadele deneyimleri detaylı şekilde ele alınmıştı.
Diyanet’in 27.06.2025 tarihli Cuma hutbesinin konusu, kamu haklarının dokunulmazlığı üzerineydi. Çok önemli bir konu. Hutbede kamu hakkının; ‘Hukukullah’, yani Allah’ın hakkı olduğu, Allah’ın bizlere emaneti ve bu emanete sahip çıkmanın Müslümanlığın bir gereği olduğuna dikkat çekiliyordu. Kamu hakkına ihanet etmenin ise sadece bir haksızlık değil, aynı zamanda bir zulüm olduğuna vurgu yapılıyordu. Hutbeyi ilgili internet sitesinden indirip detaylı bir şekilde okuyunca farklı fikirler zihnimde canlandı. Bunlardan biri de bir kamu hakkı ihlali olan yolsuzluğun, küresel bir ayıp olması gerçekliğiydi.
Dinler, sosyal açıdan toplumların düzenini sağlayan önemli kurumlardır ve bu nedenle yolsuzluğa bakış açıları büyük önem taşır. İslam dini, yolsuzluğu kesin bir şekilde reddeder ve onu şiddetle kınar. Yolsuzluk, İslam ahlakına, adalet anlayışına ve kamunun haklarına aykırı bir eylem olarak kabul edilir. Hem bireysel hem de toplumsal açıdan büyük zulüm olarak değerlendirilir.
İnsanlık tarihi boyunca toplumların karşı karşıya kaldığı en sinsi ve yıkıcı sorunlardan biri hiç şüphesiz yolsuzluk olmuştur. Bir ur gibi toplumsal bünyeye yayılan bu illet, yalnızca ekonomik dengeleri sarsmakla kalmaz, aynı zamanda adalet duygusunu zedeler, etik değerleri aşındırır ve nihayetinde toplumsal dokuyu temelinden çürütür. 1980’li ve 1990’lı yılların Türkiye’sinde yoğun bir şekilde tartışılan bu karanlık olgu, günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddiaları dolayısıyla yapılan soruşturmalarla ve yenidoğan çetesi soruşturmasıyla yeniden ülke gündeminde yer aldı. Geçmişte yaşanan acı tecrübelerden ders çıkarmak ve bu küresel tehditle etkin bir şekilde mücadele etmek, sağlıklı bir toplum inşa etmenin vazgeçilmez bir koşuludur.
(Aliya İzzetbegoviç'in İzinden Bir İç Sorgulama) "Bugünkü dünyada Müslümanlar neyi ifade ediyor?" Bu soru, zihnimde yankılanıp duran bir çığlık gibi. Sadece bir sosyolojik tespit ya da teorik bir tartışma değil; aksine, içimize dönüp kendimize dürüstçe bakmamız için bir çağrı, bir silkiniş daveti.
Vakti zamanında, bir İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi hocamızla sohbet ederken, çoğu İslam ülkesini gezdiğini ve namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadetler konusunda herhangi bir eksiklik görmediğini ancak çalışma, okuma, bilim ve teknolojiye katkı sağlama noktasında ciddi bir eksiklik olduğunu ifade etmişti. Halbuki Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti “oku” (ikra) olduğuna göre, bu durum anlaşılması güç bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.
21’inci yüzyıl, diplomasinin yalnızca krizleri çözmeye değil, aynı zamanda küresel dayanışmayı, barışı ve ortak geleceği inşa etmeye yöneldiği, dolayısıyla öneminin arttığı bir dönem olarak kayda geçiyor. Bu dönüşümün önemli merkezlerinden biri ise hiç şüphesiz Antalya Diplomasi Forumu’dur. Türkiye’nin Akdeniz kıyısında, medeniyetler beşiği ve turizm merkezi olan bir coğrafyada doğan bu forumu sadece bir diplomatik buluşma noktası olarak görmemek gerekir. Aynı zamanda insanlığın ortak aklını mayalayan bir düşünce platformu olarak görmek gerekir.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.