Giriş Okul öncesi dönem, çocukların bilişsel, duyuşsal, psiko-motor ve sosyal-duygusal gelişimleri için kritik bir evredir. Müzik, bu gelişim alanlarını destekleyen en etkili araçlardan biridir. Çocukların kendi kültürlerinin müzikleriyle tanışması ise hem sanatsal duyarlılıklarını hem de kültürel kimliklerini güçlendirmeleri açısından büyük önem taşır. Bu belge, Türk müziği temelli etkinliklerin okul öncesi eğitim programlarına nasıl entegre edilebileceğini analiz ederek, somut bir planlama modeli sunmaktadır.
Türk Müziği tarihi binlerce yıllık geçmişe sahiptir. Bugün Anadolu topraklarında yansıyan sesler yüzyıllardır sözlü gelenekle aktarılan bu müzik türü olarak, toplumsal belleğin ve ortak duyguların taşıyıcısı olmuştur. Osmanlının son ikiyüz yılından itibaren Batılılaşma-modernleşme süreçleri ve eğitim politikaları ekseninde THM’nin, bin yıldır kendi öz yurdunda bir “üvey evlat” muamelesi gördüğü bir gerçektir. Bu durum, eğitim sisteminin Batı merkezli sanat anlayışını merkeze alınması ve THM’ye yeterli önemi verilmemesiyle yakından ilişkilidir. Bu makalede, Türk halk müziğinin eğitim sistemindeki konumunu ve bu durumun toplumsal kabulü ile birlikte eğitim sistemi üzerindeki etkilerini analiz edeceğiz.
Ankara Ağzının En Temiz Seslerinden BiriYağcıoğlu Fehmi Efe (1927–1996), Ankara yöresi halk müziğinin en özgün seslerinden biridir. Sadece icracı değil; taşıyıcı, aktarıcı ve koruyucudur. Onu farklı kılan, yöresel müziği stilize etmeden, doğallığını bozmadan, dinleyiciyle samimi bir bağ kurarak yorumlamasıdır. Bugün “Ankara ağzı” diye bilinen müzikal üslubun en yalın ve karakteristik örnekleri onun icralarında yankılanır. O, sadece türkü okuyan biri değil; bir geleneğin canlı temsilcisidir.
“Öz” kavramı, felsefeden sanata kadar pek çok alanda temel bir tartışma konusu olmuştur. Bugün bile özünden uzaklaşmak tabiri kendi kültürel kimliğinden uzaklaşma ile yakın ilişkili olup tartışılmaya devam edilmektedir. “ÖZ” bireyin doğumundan ölümüne kadar edindiği kültürel kimlik birikimlerinin tamamıdır. Müzik bağlamında öz, bir müziği diğerlerinden ayıran, onun kimliğini ve "hakikiliğini" oluşturan temel unsurlar bütünü olarak ele alınabilir. Örneğin Serenler Zeybeğini aynı anda onlarca kişinin birlikte ve figürleri hatasız olarak oynayabilmesi “ÖZ” e verilebilecek en güzel örnektir.
Türkiye'deki müzik eğitimi sistemi, özellikle de konservatuarlar ve Güzel Sanatlar Liseleri devamında Yüksek Öğretim Müzik programları bağlamında, uzun yıllardır devam eden bir paradoksu içinde barındırmaktadır. Bu sistem, 1926’dan beri temellerini büyük ölçüde Avrupa merkezli klasik müzik geleneklerinden alırken, kendi zengin ve köklü geleneksel müzik kültürünü ise çoğu zaman ikincil bir konuma itmiştir. Bu durum, yalnızca müzik pedagojisi açısından değil, aynı zamanda kültürel kimlik ve sanatçı yetiştirme felsefesi açısından da derin bir sorgulamayı gerektirmektedir.
Beyin göçü, en genel tanımıyla, bir ülkenin yetiştirdiği yüksek nitelikli, eğitimli ve yetenekli profesyonellerin, daha iyi kariyer fırsatları, daha yüksek yaşam standartları, daha özgür akademik ve sosyal ortamlar gibi nedenlerle başka ülkelere göç etmesi olgusudur.[1] Bu olgu, yalnızca bir ülkenin beşerî sermayesini kaybetmesi anlamına gelmez; aynı zamanda sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında derin ve uzun vadeli sonuçlar doğuran karmaşık bir süreçtir. Türkiye, son yıllarda artan bir ivmeyle bu sorunu yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu analiz, beyin göçünün Türkiye bağlamındaki çok boyutlu yapısını ve ülkenin gelecekteki gelişimine olan potansiyel etkilerini incelemektedir.
Türkiye’de akademik ücretlendirme konusu uzun süredir hem akademisyenler hem de karar vericiler tarafından dikkatle izleniyor. Ancak ne yazık ki bu izleme, çoğunlukla sessiz bir bekleyişle sınırlı kalıyor. Oysa akademik ücretler yalnızca bireysel gelirler değil; aynı zamanda bir ülkenin bilimsel kapasitesini, kültürel dinamizmini ve toplumsal gelişimini belirleyen temel göstergelerdendir.
Türkü kavramı Türklerin dünyasında sembolik bir anlamından öte derin kültürel anlamlar yüklüdür. Çanakkale Türküsü de sadece Anadolu değil bütün Balkan coğrafyasında farklı sözler ve ezgilerle bilinen masalımsı kültürel bir hazinedir.
Ezginin Hafızası: Kültür, Sanat ve Müzik Üzerine Notlar-10 Kışlanın önünde redif sesi varBakın çantasında acep nesi varBir çift kundurayla bir de fesi varAh o Yemen'dir gülü çimendirGiden gelmiyor acep nedendirBurası Huş'tur yolu yokuşturGiden gelmiyor acep ne iştir
(Ezginin Hafızası: Kültür, Sanat ve Müzik Üzerine Notlar – 9)Son yirmi yılda Türkiye'de dizi film sektörü, yalnızca iç pazarda değil, küresel ölçekte de büyüyen bir kültürel ve ekonomik güç haline gelmiştir. Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Latin Amerika’dan Orta Doğu’ya kadar uzanan geniş bir izleyici kitlesi, Türk dizilerini düzenli olarak takip etmektedir. Bu kapsamda Türkiye, görsel hikâye anlatıcılığı yoluyla “yumuşak güç”ünü dünya sahnesine taşımaktadır.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.