Bazen bir hikâye, bir ömür boyu zihninizde yer eder. Eğitim ve toplumsal adalet üzerine düşünüldüğünde akıllara hep şu hikâye gelir:
Bir gün ormanda bir yarış düzenlenir. Yarışmanın kuralı çok basittir: "Şu ağaca tırmanan kazanacak." Yarışmacılar arasında bir maymun vardır, bir fil vardır, bir de balık… Maymun hızla tırmanır, fil çaresizce yukarı bakar, balık ise suyun içinde ne olduğunu bile anlayamaz. Hakem yarışmanın sonucunu ilan etmeye baştan hazırdır: "Kazanan maymun!"
Bir çocuğun eline kitap verdiğinizde, sadece birkaç sayfa değil; ona bir dünyanın anahtarını, hayal gücünün kapılarını ve vicdanının pusulasını sunmuş olursunuz. Kitap, yalnızca kelimelerin dizili olduğu bir nesne değildir. O, bir milletin hafızasıdır; bir bireyin düşünce atlası, bir toplumun vicdani haritasıdır.
Değerli Gazete Ankara okurları,
07.06.2025 tarihinde özel bir televizyon kanalında yayınlanan ve yapay zekânın eğitimden ekonomiye kadar birçok alandaki etkisinin tartışıldığı bir programı izlerken zihnimde bazı düşünceler şekillendi. Konukların sözleri arasında dolaşırken, bir cümle özellikle içime işledi: "Yapay zekâ trenine binemeyenler, geleceği perondan izleyecekler." İşte bu yazı, o programın tetiklediği düşüncelerin bir yansımasıdır.
İnsanlık, yılın belli zamanlarında kendi vicdanıyla baş başa kalır. Kurban Bayramı da işte böyle zamanlardan biridir. Yalnızca bir ibadet değil, bir muhasebedir bu bayram. Kurban Bayramı, sadece kurban kesmenin ötesinde; adaleti hatırlamanın, empati kurmanın, kardeşliğin sorumluluğunu yüklenmenin çağrısıdır.
Her bayram sabahı, toprağın üzerinde huzur, gökyüzünde merhamet vardır. Minik çocukların bayramlık telaşıyla karışan ezan sesleri, yılların içinden süzülüp gelen bir kadim çağrının yeniden yankılanmasıdır. Kurban Bayramı, sadece bir dini vecibenin yerine getirildiği gün değil; insanın kendini, nefsini ve sınırlarını aşma iradesidir.
Bazı meslekler vardır ki yalnızca bir geçim kapısı değil, aynı zamanda hayatı anlama biçimidir. Gündelik yaşantının içinden süzülen bir bilgelikle insan ruhuna dokunur, sessizce çok şey söyler. Terzilik de bu özel mesleklerden biridir. Kumaş kesmek, dikiş atmak, prova yapmak... Bunlar sadece bir kıyafet değil, bir insan hayatının öyküsünü dikmek gibidir. Her ilmekte sabır, her ölçüde pür dikkat, her düzeltmede ise derin bir saygı gizlidir.
Bu yazı, yargı camiasının içinden değil, bilgisayar mühendisliği alanında uzun yıllara dayanan akademik birikim, araştırmacı kimlik ve teknoloji odaklı kamu politikaları deneyimi üzerinden kaleme alınmıştır. Bir kamu üniversitesi'nde sürdürdüğüm akademik çalışmalarım boyunca, yapay zekâ, karar destek sistemleri ve algoritmik etik gibi konularda edindiğim birikim, bu yazının temelini oluşturmaktadır.
21. yüzyıl, insanlık tarihinde yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda varoluşsal bir kırılma noktasına işaret etmektedir. Sanayi Devrimi'nin ardından şekillenen “modern insan” profili, bugün dijital çağın, yapay zekânın, genetik mühendisliğin ve nöroteknolojinin etkisiyle yeniden tanımlanmakta; hatta evrimsel bağlamda bambaşka bir yöne doğru evrilmektedir. Giderek daha fazla düşünür ve bilim insanı, “doğal insanın”, yani biyolojik evrim süreci içerisinde şekillenmiş geleneksel insan modelinin yerini, bilişsel ve fiziksel kapasitesi artırılmış, dijital eklemelerle zenginleştirilmiş ve belki de ölümsüzlük kavramına yaklaşmış yeni bir varlığa bırakacağını savunmaktadır. Bu yeni dönüşüm paradigmasının merkezinde iki temel kavram yer alır. Bunlar transhümanizm ve teknolojik tekilliktir (singularity). Bu deyimleri tanımlayıp yazımıza devam edelim.
Değerli Gazete Ankara okuyucuları, bu yazıyı toplumsal davranışlara dair eleştirel bir bakış açısıyla, sade bir anlatımla yazmaya çalıştım.
Yıllardır tükenmeyen ve içilen çayların buharıyla yeniden alevlenen klasik bir tartışmadır bu: “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?”
Kahvehanelerde oyun masaları kurulmadan, çaylar masalara gelmeden açılır bu bahis. Biri çıkar, “Ben tam 40 ülke gezdim kardeşim, hayatı yerinde gördüm,” der. Diğeri atılır: “Ben binlerce kitap okudum, filozofların aklını çeldim, onları fikirlerimle cebelleştirdim.” der.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.