Birlik, Dil, Millet ve Devlet Üzerine: Terörsüz Türkiye’ye Giden Yolda Hakikat, Hukuk ve Hafıza
KIRILGAN BİR ZEMİNDE AYAKTA KALMAK
Türkiye, bir yandan terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürürken; diğer yandan milletin ortak aidiyet duygusunu sarsmayı hedefleyen yeni tartışmaların da eşiğindedir. Son yıllarda “çok dilli devlet”, “çok milletli cumhuriyet”, “çok toplumlu anayasa” gibi söylemler, sadece kültürel ifade özgürlüğü bağlamında değil, devletin varlık gerekçesi olan birlik fikri üzerinde yeni kırılganlık alanları oluşturma potansiyeline sahiptir.
Bu yazı, “Terörsüz Türkiye” vizyonunun sadece güvenlik değil, anayasal, siyasal ve toplumsal bütünlük perspektifinde de değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Çünkü devletin sınırlarını korumak kadar, milletin ortak hafızasını ve geleceğini de korumak bir beka meselesidir
KAVRAMSAL ZEMİN: TOPLULUK MU, MİLLET Mİ?
Son dönemde bilerek veya bilmeyerek birbirine karıştırılan kavramlar, toplumsal zihinde ciddi bir belirsizlik yaratmaktadır. Bu nedenle, sağlıklı bir tartışma için önce kavramsal temeli netleştirmeliyiz:
Topluluk, ortak yaşam veya çıkar temelli küçük ölçekli birliktelikleri ifade eder. (Aile, mahalle, hemşehri grubu vb.)
Toplum, bir devlet çatısı altında organize olmuş kurumsal yapıdaki nüfus bütünüdür.
Halk, bir ülkenin vatandaşlarını tanımlar; uluslararası hukukta “halkların kendi kaderini tayin hakkı” ifadesinde kullanılır.
Millet ise; tarihsel hafıza, kültürel bağ, dil birliği ve ortak kader duygusu etrafında şekillenmiş siyasal üst kimliktir. Devleti kuran ana irade budur.
Anayasamız bu konuda tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıktır:
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı ay yıldızlı al bayraktır.” (T.C. Anayasası, Md. 3)
Bu sadece anayasal bir norm değil, aynı zamanda binlerce yıllık Türk devlet geleneğinin çağdaş temsili ve sürekliliğidir.
ULUSLARARASI HUKUKTA DEVLETİN VARLIK TEMELİ
Uluslararası hukuk, bir devletin meşruiyet kazanabilmesi için şu dört temel unsuru şart koşar (Montevideo Sözleşmesi, 1933):
- Tanımlı bir toprak parçası,
- Sürekli bir nüfus,
- Egemen bir hükümet,
- Diğer devletlerle ilişki kurabilecek yetkinlik.
Ancak çağdaş devlet modellerinde bunlara ilaveten; siyasal birliği sağlayacak ortak dil, anayasa, bayrak ve vatandaşlık tanımı da devletin varlığını sürdürebilmesi için vazgeçilmez kabul edilir.
Bu çerçevede “millet” kavramı, sadece sosyolojik değil, aynı zamanda hukuki, siyasal ve kültürel birliğin taşıyıcısıdır.
DÜNYADAN ÖRNEKLER: MİLLET, DİL VE DEVLET YAPISI NASIL KURGULANIYOR?
“Bir devlette çok dil olur mu?”, “Millet tanımı çoğul kimliklere açık olabilir mi?” soruları, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Bu sorulara sağlıklı cevaplar verebilmek için, dünyanın önde gelen devletlerinin anayasal yapıları mercek altına alınmalıdır:
Almanya:
Resmi dili Almanca’dır. Göçmen ve azınlık topluluklar olsa da Alman milleti üst kimliği ve Alman dili üzerinden siyasal birlik korunur.
Fransa:
Fransız milleti ve Fransızca, ulusal birliğin temelidir. Etnik ve kültürel farklılıklar kamusal alanda bireysel düzeyde tanınsa da devletin dili ve kimliği tartışmaya kapalıdır.
İtalya:
Resmi dili İtalyanca’dır. Bölgesel diller kültürel miras kapsamında sembolik düzeyde yaşatılır, ancak kamusal işlemlerde tek dil esas alınır.
İspanya:
Katalanca, Baskça gibi bölgesel diller tanınmakta; ancak bu durum, özellikle Katalonya’da ayrılıkçı hareketlerin doğmasına neden olmuştur. İspanyolca ülke genelindeki tek resmi dildir.
ABD:
Anayasal olarak resmi dili yoktur ama fiilen tüm kamu işleri İngilizce yürütülür. "Amerikan milleti" kavramı etnik çeşitliliği kapsayan ortak vatandaşlık anlayışına dayanır.
Kanada:
İngilizce ve Fransızca iki resmi dil olarak tanınır. Ancak bu durum, özellikle Quebec’te ayrılıkçı referandumlara ve etnik kutuplaşmalara yol açmıştır. Dillerin anayasal eşitliği, siyasi bölünmeleri engellemekte yetersiz kalmıştır.
İngiltere (Birleşik Krallık):
İngilizce resmi dildir. İskoç, Galli, Kuzey İrlandalı kimlikleri tanınır; ancak anayasal olarak Birleşik Krallık vatandaşlığı ve ortak kamu dili esastır. İskoçya’da bağımsızlık referandumu düzenlenmiş, ancak birlik korunmuştur.
Brezilya:
Portekizce tek resmi dildir. Etnik ve kültürel çeşitliliğe rağmen, devlet yapısı ve vatandaşlık bağları ortak bir dil temelinde şekillendirilmiştir.
Arjantin:
İspanyolca resmi dildir. Anayasal olarak “Arjantin halkı” ortak kimlik olarak belirlenmiştir. Yerli halkların kültürel hakları olsa da devlet dili ve aidiyeti müşterek tanımlanır.
Meksika:
İspanyolca resmi dildir. Bazı yerli dillere sembolik tanıma vardır. Ancak tüm kamu hizmetleri, eğitim ve hukuk sistemi yalnızca İspanyolca üzerinden yürür.
ORTAK DERSLER
Bu ülkelerin tamamında;
- Resmi dil,
- Bayrak,
- Vatandaşlık tanımı ve anayasa,
siyasal birlik ve toplumsal bütünlük için vazgeçilmezdir.
Çok dilli, çok bayraklı, çok milletli yapılar; kültürel düzlemde tanınabilir, ancak siyasal temsile dönüştüğünde devletin varlık zeminini zedeler.
TÜRKİYE BAĞLAMINDA TARTIŞMALAR: GERÇEKÇİ Mİ?
Türkiye Cumhuriyeti; kadim bir tarihî hafızanın üzerine kurulmuş, üniter yapıya sahip, egemen ve bağımsız bir devlettir.
"Türk milleti" tanımı, bir etnik grubu değil, bu devleti kuran iradeyi ve ortak vatandaşlık bilincini ifade eder.
Kürt, Arap, Çerkes, Boşnak, Laz, Gürcü, Süryani... Bu topraklarda yaşayan herkes, Türk milleti çatısı altında eşit haklara sahiptir. Bu model, ırkçı değil, kapsayıcıdır.
“Çok milletli cumhuriyet” ve “iki resmi dil” gibi talepler:
- Anayasaya açıkça aykırıdır,
- Siyasal temsilde parçalanmaya neden olur,
- Terör örgütlerinin zemin bulmasına yol açar.
Bu nedenle, devletin dili, bayrağı, sınırı ve milleti tartışmaya kapalı; kültürel farklılıklar ise koruma altındadır.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE VİZYONUNDA BU KONULARIN YERİ
"Terörsüz Türkiye", sadece silahların sustuğu değil; toplumun ortak değerler etrafında birleştiği, kimliklerin çatışmadığı, devletin temel yapı taşlarının sağlam kaldığı bir gelecek vizyonudur.
Bu vizyon;
- Kapsayıcıdır ama bölücü değildir,
- Anayasal birliği korur ama kültürel çeşitliliği inkâr etmez,
- Güvenlikçi değil, adalet temelli bir barışı hedefler.
SONUÇ: BİRLİKTE YAŞAMIN GERÇEK ZEMİNİ
Türkiye, tarihin en köklü milletlerinden biri olan Türk milletinin kurduğu bir devlettir. Bu milletin adı da dili de bayrağı da bellidir.
Bu yapıyı korumak, sadece bir anayasa meselesi değil; gelecek nesillere karşı en büyük sorumluluğumuzdur.
Farklılıklarımızı düşmanlığa değil, ortak aidiyete dönüştürebildiğimiz ölçüde “Terörsüz Türkiye” mümkün olacaktır.
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Gazi Üniversitesi Öğr. Üyesi
Kurucu, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı – Köşe Yazarı
opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr
YORUM YAP