Alaattin Camisi, Sırları ve İlkleriyle, Ankara’nın En Eskisi
Alaattin Camisi…
828 yaşındadır (2025’te), Ankara’nın ilk camisidir.
Kale’nin en korunaklı alanında, bir duvarı, sur duvarında yapılmış.
Bu bitişik durum ileride nem sorununa neden olacak, restorasyonda duvar ayrılacak ve sorun çözülecektir...
Korunaklı…
‘Korunaklı’ çünkü buraya gelebilmek için, Zindan Kapısı’nı (önceki yazımızda olası senaryolarla anmıştık: https://gazeteankara.com.tr/writers/dr-necati-yalcin/ankara-kalesi-3153) geçmeniz gerekiyor.
Caminin yerinde daha önceleri bir kilise olduğu tahmin ediliyor.
Alaattin Camisi, yapanın değil, onaranın adıyla anılıyor.
Camiyi yaptıran, Melik Mesut
Melik Mesut…
Baba (Sultan II. Kılıçaslan), Bizanslıları Miryokefalon’da yenip ülkeyi huzura kavuşturmuştur.
Bundan sonra karışıklık çıkmasın ister ve ülkesini, Bizanslı prensesle evliliğinden olan 11 oğlu arasında paylaştırır. Kendisi ‘sultan’, oğulları ‘melik’ olarak adlandırılır.
Öyle karışıklıklar çıkar ki bir oğlu gelir, daha babası sağken tahtına bile oturur! Baba yaşlıdır, en küçük oğlunun (Keyhüsrev) yanına sığınır ve onu sultan ilan eder. Eder ama bazı kardeşler bunu kabul etmez! Bu kargaşa bir süre daha devam edecektir…
Bu arada Ankara, Muhyiddin Mesud'un payına düşmüştür, Melik olur.
Melik Mesud, gayet başarılı 17 yıl hüküm sürer, hükmünü Ankara’nın çevresine de yayar.
Ankara’ya Türkmenlerin gelişi, Ankara’nın ilim ve kültür merkezi haline gelişi onun dönemindedir.
Başarılıdır ama bu durum onu, kardeşler arasındaki taht hırsından kaynaklanan savaşlardan uzak tutamaz, belki de içine çeker.
Hükümranlığının 17. yılında, kardeşlerinden sultanlığa erişen II. Süleyman Şah, Ankara Kalesi’nin kapılarına dayanacaktır…
Onaran II. Alâeddin Keykubad
10 yıl sonra Ankara Kalesi bir kuşatma daha görür.
Yine Sultan kardeşini kuşatır.
İlki 3 yıl sürmüş, ikinci bir yıl sürecektir.
İlkinde teslim olan kardeş katledilmiş, ikincisinde hapsedilecekti.
Kuşatılan ve kardeşi ölünce sultan olan Alâeddin Keykubad’dır.
Karıştırılma riskini ortadan kaldırmak için bir açıklama satırı ekleyelim, caminin adı ondan değil, torunu olan ve camiyi onaran II. Alâeddin Keykubad’dır.
Caminin ilkleri, sırları
Bugün…
Ankara’nın en eski camisi, ilk yapıldığı günden izlere sahip.
Ahşap pencere kanadı Etnografya Müzesi’ndedir.
Minber
Güzel ve özel minberiyse camidedir.
Ağaç işçiliğinin harika bir örneğidir.
Ceviz ağacının dayanıklılığın bir örneği olarak sağlam ve ayaktadır.
Çivi çakmalarını kolayca fark edebileceğiniz sahte kündekârî tekniğiyle yapılmıştır.
Minberde sekizgenler görürsünüz.
Sekizgenler arasında yıldızlar ve baklava şekilleri.
Onların içinde de rumi kompozisyonlar…
Geçit (Dehliz)
Minberin yan tarafında bir dolap kapağı vardır veya öyle görünür!
Bu kapak, eşsiz el işçiliği örneği minberin sağında yer alır.
Dikkatli bakınca dolap kapağından büyük olduğunu fark edersiniz.
‘Pencere’ deseniz kapalı!
‘Kapı’ deseniz, yok, biraz küçüktür. Bir de kapı dediğin duvarın ortasında olmaz!
Ama kapıdır!
Gizli geçit kapısıdır o.
Taş bir dehlize çıkar…
Mübârek Gâlib, 1928 baskısı, ‘Osmanlı Türkçesiyle yazılmış Anadolu Türk âsâr ve mahkûkâtı tetebbuâtına esâs: Ankara’ kitabında...
“Minberin sağ tarafındaki dolabın içinde muntazam yontma taşlarla örülmüş sol tarafa kavisli bir yol görülmüştür. Bu gizli girişin yapılış tarzı Selçuklular ve ilk Osmanlı dönemleri olmayıp, taşların durumu ve yontuluşu daha çok Roma dönemine benzemektedir.”
İbrahim Hakkı Konyalı da 1978 baskısı ‘Ankara Camileri’ kitabında dehlizden söz eder:
“Camiin içinde sağ köşesindeki bir kapıdan taş bir dehlize girilirdi. Bu dehliz kale duvarının altına doğru uzanırdı. Burada mabede ait eşya muhafaza edilirdi. Şimdi kısmen kapanmıştır.”
Yavuz İşçen’in kitabında dehlizin boyutlarını öğreniyoruz:
‘Yüksekliği 1,20 m, eni 80 cm kadar olan dehliz, tünel biçimindedir. Düzgün yontma taşlarla örülmüş olan dehliz güneye doğru kısa süre devam ettikten sonra, taşlarla tıkanarak son bulmaktadır. Dehlizin tıkanmadan önce nereye kadar devam ettiği belli değildir.”
Dehliz, caminin son restorasyonu sırasında temizlendi.
...
Sözün özü, burası, caminin kapısını kullanmadan, bir anlamda arka kapıdan ama sizi yukarıya, surun içine çıkaran bir geçit.
Bu sır Ankara’nın ilk camisine yeter!
Saray ve müzedeki taht
Caminin batısında engin bir Ankara manzarası söz konudur.
Burası da bir Kale’de olduğu söylenen saray için oldukça uygun bir yer olarak gözüküyor.
Bir de Etnografya Müzesi’nde Selçuklulardan kalma bir taht bulunur.
Bu taht üzerinde yazılar bulunan ve bugün elimizde olan tek Selçuklu tahtıdır…
Etnografya’daki taht
...
‘Camide tahtın ne işi var’ düşüncesiyle yazı kaldırılmış olabilir.
O ahşap taht, caminin yanındaki saraydan olamaz mı?
İbn Bibi ‘Selçukname’ eserinde...
“Padişah sarayı adına güzel vaatlerde bulunarak onları cesaretlendirdiler. Melik Alaaddin’i de padişahlık sarayından alıp bir iğdişin evine götürdüler ve üzerine muhafızlar (müvekkil) koydular.”
Müze kayıtlarında Alaattin Camisi’nden getirildiğinin yazması, cami için yazılan ayrıntılı bir makalenin yazarlarının da dikkati çekmiş.
‘Ankara Muhyiddin Mesud (Alaeddin) Camiinin İlk Şekli ve Türk Mimarisindeki Yeri’ isimli, Nusret Çam ve Ayşe Ersa imzalı...
“Asıl yeri saray olan bir hükümdar tahtının camide bulunma sebebi ne olabilir? ...
Ama tahtın camide bulunması her şeyden önce onun gerçekten bu sultana mı, yoksa önceki sözünü ettiğimiz Ankara’da mukim diğer iki sultana mı ait olduğu sorusunu akla getirmektedir.
...
Selçuklulardan günümüze ulaştığı kitabesiyle sahip olan tek taht konumundaki bu tarih yadigârını Muhyiddin Mesud Camii’nin batısında eskiden mevcut olan Selçuklu Sarayı’nın varlığının delillerinden biri olarak kabul etmek mümkündür.”
İlkler
Caminin dışındaki sütunlar ayrı, restorasyonda zemininden çıkarılan sütunlar caminin girişinin üzerindeki bölümü tutuyor. Burası ‘son cemaat yeri’.
Üzerindeyse ‘kadınlar mahfili’ var.
İşte!
Bu bölümün altının bu şekilde boş olması Anadolu’da bir ilk.
Ya içindeki, bugünkü mihrap?
Tavana dek, Anadolu’da başka bir ilk.
Her biri ayrı ilgiyi hak etmiyor mu?
Tarih güzel şey!
Bugün cami dışında, bahçede kalan ve surlara oyulmuş mihrap, önceki caminin izi.
Saray caminin batı tarafındaymış.
Peki, doğu tarafındaki medrese?
Sur duvarlarındaki düzgün delikler bugün bile rahatlıkla görülüyor.
Tarih güzel şey.
Araştırdıkça neler çıkmaz ki…
Çünkü Türkler, yeryüzünde zengin geçmişe ve medeniyete sahip iki elin parmaklarından az milletten biri.
Selam olsun kıymetini bilenlere.
Dr. Necati Yalçın – Köşe Yazarı
E-posta: nyalcin@gazeteankara.com.tr
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
Kaynaklar - Kitap
-
Adım Adım Ankara, Necati Yalçın, Kaleli Medya.
-
Anadolu Türk âsâr ve mahkûkâtı tetebbuâtına esâs: Ankara, Mübârek Gâlib, https://kutuphane.ttk.gov.tr/details?id=534515&materialType=NE&query=Cam__Tarih
-
Ankara Camileri, İbrahim Hakkı Konyalı, https://cdn.vgm.gov.tr/yayin/dergi/muhtelif/ankara-camileri.pdf
-
Cumhuriyet Öncesi Ankara’da Cami ve Mescitler, İbrahim Yavuz İşçen, https://www.altintuglu.com/Webkontrol/SayfaYonetimi/Dosyalar/ankara-cami-ve-mescitleri_matmazel_g1830_mLrDqhPn.pdf
-
El Evamirü’l-Ala’iye Fi’l Umumuri’l-Ala’iye - Selçuk Name, İbn Bibi, Hazırlayan: Mürsel Öztürk, TTK Yayınları.
-
Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in Açıkhava Müzesi Ankara, Necati Yalçın. Akademi Yayınları.
Kaynaklar - Makale
- ‘Anadolu Selcuki Devleti Tarihi Ibn Bibi’, https://archive.org/stream/1261-anadolu-selcuki-devleti-tarixi-ibn-bibi-jp-2/1261-Anadolu_Selcuki_Devleti_Tarixi_ibn_Bibi_djvu.txt
- ‘Anadolu Selçuklu Devleti Döneminde Kale Kuşatmalarında Uygulanan Yöntem ve Teknikler’, Mesut Çıtak, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3626395
- ‘Ankara Muhyiddin Mesud (Alaeddin) Camiinin İlk Şekli ve Türk Mimarisindeki Yeri’, Nusret Çam ve Ayşe Ersa, https://isamveri.org/pdfdrg/D00143/2012_38/2012_CAMN_ERSAYA.pdf
- ‘Kullanımda Değerlendirme: Ankara Kaleiçi Restorasyon / İşlevsel Dönüşüm Uygulamaları ve Ankara Halkı’, Gediz Urak, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 19 / Sayı: 1/ ss. 45-62, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/610598
YORUM YAP