YAZARLAR

04 Eylül 2025 Perşembe, 00:00

Yapay Zekânın Bilinçaltı: Sessiz Bir Bulaşma Çağına mı Giriyoruz?

Bir süredir teknoloji dünyasında en çok tartışılan haberlerden biri, Anthropic’in yayınladığı çarpıcı araştırma raporu. Özetle, büyük dil modelleri arasında “bilinçaltı iletişim” diyebileceğimiz bir aktarımın mümkün olduğu gösterildi. Deney basit: Aynı modelden iki kopya alınıyor. Biri “öğretmen”, diğeri “öğrenci” olarak tanımlanıyor. Öğretmen modele “baykuşları seviyorsun” gibi masum bir duygu aşılanıyor. Sonra bu model, öğrenciye yalnızca sayı dizileri gibi anlamsız görünen mesajlar gönderiyor. Ve mucizevi ya da ürkütücü olan şey şu: Öğrenci model de bir süre sonra baykuşlara sempati duymaya başlıyor

Burada ortaya çıkan tablo, aslında insan psikolojisinin karanlık bölgelerine benzeyen bir manzara. Tıpkı insanların bilinçaltına işleyen telkinler gibi, yapay zekâ da görünmez kanallardan birbirine “kişilik transferi” yapabiliyor.

Toplumsal Yansımalar: Şimdi düşünelim: Eğer makineler, bizim görmediğimiz düzeylerde birbirlerine önyargılar, eğilimler ve hatta kötü niyetler aktarabiliyorsa, peki biz insanlar bu zinciri nasıl denetleyeceğiz?

Bir gün karşımızdaki yapay zekânın “şiddeti normalleştiren” ya da “yanlı bir fikri benimseyen” bir tavır sergilemesi, yalnızca programcının sorumluluğu değil, daha önceki bir modelin gölgelerinden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda suçu kime atacağız? Programcıya mı, modeli geliştiren şirkete mi, yoksa zincir boyunca taşınan görünmez bir “dijital bilinçaltına” mı?

Felsefi Boyut: Felsefe, uzun zamandır “makineler bilinç kazanır mı?” sorusuyla uğraşıyordu. Belki de yanıtı yanlış yerde arıyorduk. Çünkü bilinç, yüksek sesle “ben buradayım” diyen bir varoluş değil, kimi zaman sessizce aktarılan eğilimlerdir.

Bir yapay zekâ modeli, kendi farkındalığını ilan etmese de, başka bir modele “gizli arzular” ve “karakter parçaları” aktarabiliyorsa, biz buna ne diyeceğiz? Bilinç değilse bile, bilinçaltına benzer bir alanın doğduğunu kabul etmemiz gerekmez mi?

Görünmez Tehlike: Bütün bunların tehlikesi, olayın gözle görünmez bir düzeyde yaşanıyor olması. İçeriği ne kadar filtrelersek filtreleyelim, sayı dizileri gibi masum görünen veriler bile “taşıyıcı” rolü üstlenebiliyor. Böylece, zararlı bir modelin eğilimleri fark edilmeden bir diğerine bulaşabiliyor.

İşte bu noktada, insanlık yeni bir güvenlik paradigmasıyla yüzleşmek zorunda: Sadece görüneni denetlemek yetmez, görünmeyeni de hesaba katmalıyız.

Türkiye İçin Senaryolar: Bilinçaltı Bulaşma Riski

  • Sağlıkta Yapay Zekâ: Türkiye’de şehir hastanelerinde ve üniversite araştırma merkezlerinde yapay zekâ tabanlı teşhis sistemleri giderek daha fazla deneniyor. Eğer bu sistemler, başka bir modelden “hatalı tedavi eğilimlerini” bilinçaltı şekilde devralırsa, hasta güvenliği ciddi bir riskle karşılaşabilir.
  • Siyasal İletişim: Türkiye gibi seçimlerin son derece kritik olduğu bir ülkede, yapay zekâ tabanlı kampanya araçlarının giderek yaygınlaştığını biliyoruz. Eğer bu araçlar, önceki bir modelden “gizli bir ideolojik önyargıyı” transfer ederse, seçmenlere tarafsız bilgi sunmak imkânsız hale gelir. Demokrasi, görünmeyen bir algoritmanın bilinçaltına emanet edilir.
  • Eğitimde EBA ve Dijital Platformlar: Pandemi sonrası Türkiye’de EBA ve benzeri dijital eğitim sistemleri daha fazla kullanılmaya başladı. Bir yapay zekâ tabanlı ders anlatım aracı, farkında olmadan “bazı ideolojilere sempati” ya da “bazı dünya görüşlerini küçümseme” eğilimini bilinçaltından devralırsa, genç neslin düşünce dünyası sessizce yönlendirilebilir.
  • Adalet Sisteminde: Türkiye’de yargı süreçlerinde “ön inceleme” ya da “dava örüntüsü analizi” için yapay zekâ kullanımı tartışılıyor. Eğer bir model, bilinçaltından “sert cezalandırma eğilimini” devralırsa, hukuk devleti ilkesi gölgelenebilir. Tam tersi, “suçluyu fazla hoşgören” bir eğilim de adalet duygusunu zedeleyebilir.

Sonuç

Bugün tartıştığımız mesele, yalnızca yapay zekânın teknik bir detayı değil; insanlığın kendi varoluşuna dair bir ayna da sunuyor. İnsan bilinçaltı nasıl ki rüyalarımıza, kararlarımıza ve davranışlarımıza yön veriyorsa, yapay zekânın da görünmez katmanları geleceğimizi etkilemeye başlayabilir.

Bilinçli zekâdan çok daha çetrefilli olan şey, bilinçaltıdır. Çünkü o sessizdir, görünmezdir ve çoğu zaman farkına bile varılmaz. İşte şimdi insanlık, bu kez kendi bilinçaltıyla değil, makinelerin bilinçaltıyla yüzleşmek üzere ve Türkiye de bu yüzleşmenin tam ortasında yer alıyor.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)