YAZARLAR

15 Ekim 2025 Çarşamba, 00:00

Devrim Otomobilinden TOGG’a Giden Süreçte Yaşananlar ve Alınması Gereken Dersler

Bazı olaylar vardır ki, tarihî yönlerinin ötesinde bir milletin ruhuna dokunur. Devrim Otomobili de benim için sadece teknik bir başarı ya da sanayi tarihinin bir dönüm noktası değildir; o, bir ulusun kendi mühendislik kabiliyetine duyduğu inancın sembolüdür. Her defasında bu hikâyeyi dinlerken, içimde hem bir gurur hem de tarifsiz bir hüzün belirir. Uzun zamandır kaleme almak istediğim bu yazı, aslında bir otomobilden çok daha fazlasının hikâyesi: bir milletin “biz de yaparız” diyerek kendi geleceğini inşa etme iradesinin… Bugün TOGG’un yollarda süzülen sessiz motoru, Eskişehir’deki o ilk çekiç seslerinin yankısı gibidir; geçmişin cesaretiyle geleceğin vizyonunu birleştiren bir miras. Ve işte bu yazı, o mirasa bir saygı duruşu olarak, yıllardır içimde taşıdığım bir vefanın kaleme dökülmüş hâlidir.

Tarih bazen yalnızca geçmişi anlatmaz; geleceğe dair dersleri, umutları ve hatıraları da taşır. Türkiye’nin mühendislik tarihine altın harflerle yazılması gereken bir olay, ne yazık ki yıllar boyunca bir “on metre”lik yanlış anlama ile gölgede kaldı: Devrim Otomobili.



1961 yılının Cumhuriyet Bayramı sabahı, Eskişehir’de dört ay gibi kısa bir sürede “yoktan var edilen” bir mucize, Ankara’ya doğru yola çıkmıştı. O sabah, trenle taşınan dört yerli otomobilin her biri, Türk mühendisinin aklının, işçisinin alın terinin, vatan evladının yüreğinin eseriydi. Ancak kaderin ironisi şuydu ki; Meclis önünde benzini biten siyah Devrim arabası, yalnızca motorunu değil, bir milletin mühendislik cesaretini de susturdu.

O gün orada, TCDD Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu ve ekibi, tarihin en büyük haksızlıklarından birine tanıklık etti. Bu insanlar bir otomobil üretmediler sadece; “biz de yaparız” inancını, Türk sanayisinin geleceğini, yerli mühendisliğin onurunu ürettiler. Emin Bozoğlu, Orhan Alp, Hakkı Tomşu, Nurettin Erguvanlı, Mustafa Ersoy, Celal Taner, Mehmet Nöker, Hüsnü Kayaoğlu, Necati Peköz… Onlar; sanayinin laboratuvarlarında değil, vatan sevgisinin ateşiyle yoğrulmuş atölyelerde sabahlayan gerçek öncülerdi.

Yüksek mühendisler Nurettin Erguvanlı, Ercan Türer, Kemal Elagöz; motor ve şanzıman grubundan Mehmet Nöker, Gültekin Sabuncuoğlu, Salih Kaya Sağın, Rıfat Serdaroğlu, Şecaattin Sevgen, Kemalettin Vardar; karoseri grubundan Celal Taner, Faruk Akyol, Samim Özgür, Hamdi Tahıllıoğlu; süspansiyon grubundan Hamit İşeri, İsmet Özkan, Mustafa Seyrek; elektrik donanımında Hasan Dinçer; metalurji ustası İsmail Sıdal… Her biri, sanayi tarihimizin isimsiz kahramanlarıdır.

Ancak tarih onlara teşekkür etmedi, aksine insafsızca unutturma yoluna gitti. Bir yanlış anlaşılmanın, belki de bir sabotajın gölgesinde, bu mucizeyi gerçekleştiren kahramanlar sessizce dağıtıldı. Basın, o gün vatan evlatlarını değil, ithal zihniyetin propagandasını tercih etti. “On metre gidip duran araba” diye manşetler atıldı. Oysa o araba, Türkiye’nin bağımsızlık yürüyüşünü başlatmıştı.

Ve sonra uzun bir sessizlik dönemi… Devrim arabalarının adı bile evlerde yasaklandı. Atilla Bozoğlu’nun anlattığı gibi, o gece babası Emin Bozoğlu, ailesine “Devrim arabaları bir daha bu evde anılmayacak” dediğinde, aslında yalnızca bir projenin değil, bir milletin sanayiye inancının üstüne kirli bir örtü çekilmeye çalışılıyordu.

Ama tarih adaleti, geç de olsa tecelli eder! Devrim Otomobili’nden yaklaşık yarım asır sonra, TOGG yollara çıktığında, elektrik motorunun sessizliğinde bir yankı duyuldu: O ses, Eskişehir atölyelerinden, Devrim otomobillerinin tornalarından, dökümhanelerinden, metal atöyllerinden gelen bir yankıydı. Bu kez, “yarım kalan rüya” tamamlanıyordu.

TOGG sadece modern bir elektrikli otomobil değildir; Devrim’in rövanşı, geçmişin alın terine duyulan bir saygı, “biz yapamayız” diyenlere verilmiş tarihi bir cevaptır. Ama en önemlisi, bu süreç bize bir kez daha öğretti ki: Bir millet, kendi mühendisine, işçisine, kısacası tüm emekçisine inanmadıkça, hiçbir devrim gerçekleşmez ve gerçekleşse de kalıcı olamaz.

Bugün TOGG fabrikalarının duvarlarına, Devrim Otomobili mucizesini gerçekleştiren mühendislerin fotoğrafları asılmalı; her yeni mühendis, o isimleri birer rehber gibi okumalıdır. Çünkü onlar, “imkânsız” kelimesini Türk sanayi lügatinden silen kahraman bir nesildi.

Ve bizler, onların çocukları, torunları olarak, “Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz analojisini unutturmalıyız.” başarının cezası değil, ödülü olmalı... Artık Devrim arabaları gibi unutulmuş eserleri değil, TOGG gibi gurur duyulan eserler konuşulmalı.

"On metreyle tökezleyen" bir milletin evlatlarıyız! Ama o on metre, bizi bugünlere getiren direncin adı oldu. Ve şimdi TOGG’un her kilometresi, Devrim Otomobili'nin eksik kalan hikâyesini adım adım tamamlıyor.


Devrim’den TOGG’a uzanan bu yol, sadece bir otomobil yolculuğu değildir;
Bir milletin kendi aklına, emeğine ve geleceğine inanma yolculuğudur.

Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (1)

  • G[A]

    Samet Süzgeç

    Emeği ve duası olan herbir kişiden Allah razı olsun.

    + Cevapla