Bir Karıncanın Hakkı ve İnsanlığın Vicdanı: “Dırahta Ger Ziyan Etse Karınca, Günahı Var Mıdır Ânı Kırınca?”
Topkapı Sarayı’nın bahçelerinde karıncalar çoğalır. O narin meyve ağaçlarının gövdelerine tırmanan, yaprakların arasında kaybolan o küçük canlılar, sarayın huzurunu kaçırır. Bahçıvanlar telaş içindedir; her sabah yeni bir ağacın dallarında karınca izleri, her daldan eksilen meyveler…

Geceleri, ay ışığı sessizce saray duvarlarına vururken, karıncalar sanki görünmez bir ordu gibi yürür, dalların arasına gizlenmiş o sultanın sofralarına layık meyveleri kemirirler. Sabah olduğunda, ağaçların dallarında yalnızca içi boşalmış kabuklar kalır; bahçenin kokusu bile değişmeye başlamıştır artık.
Bu manzara her zaman tekrar eder ama bir sabah erkenden padişaha haber verilir. Sarayın bahçıvanı titreyerek gelir: “Hünkârım, karıncalar ağaçlara musallat oldu. Bütün meyveler telef olmakta…”
Kanuni Sultan Süleyman Han, bir süre sessiz kalır ve pencereden o yemyeşil bahçeye bakar... Rüzgâr, saray kubbelerinin arasından geçerken, dalından kopan son çürük bir kayısı şıp diye yere düşer. Sultan, derin bir iç çekerek: “Bir karıncayı bile incitmekten çekinmiş ecdadımız… Fakat bu sessiz istilaya da göz yummak adalet midir?” diye düşünür.
Fakat dönemin kudretli padişahı, Kanuni Sultan Süleyman, meseleye farklı bir pencereden bakar. Elini kılıca değil, kaleme uzatır ve devrinin en büyük âlimi olan Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye fetva istemek için şu mısralarla bir soru yöneltir:
“Dırahta ger ziyan etse karınca,
Günahı var mıdır ânı kırınca?”
Bir padişahın, karıncalar için fetva istemesi... Bugünün hırçın, aceleci dünyasında kulağa tuhaf gelebilir. Oysa bu sual, yalnızca bir karıncanın meselesi değildir; bir medeniyetin vicdan terazisidir. O soruda, bir ağacın dalında gezen karıncanın değil, adaletin ruhu tartılmaktadır.
Ebussuud Efendi’nin cevabı ise yalnızca bir fetva değil; çağları aşan bir insanlık bildirisi, bir vicdan öğretisidir:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
Bir âlimin kaleminden çıkan bu iki mısra, bir imparatorluğun kudretinden bile büyüktür. Çünkü orada, ilahî adaletin terazisi kurulmuştur. Padişah bile, o terazinin kefesinde yerini almıştır. Ebussuud Efendi, o küçücük karıncada bir “can” görmüştür; o canın ardında ise Yaradan’ın nefesini sezmiştir. Ve demek istemiştir ki: “Adalet, güçlüye değil; haklı olana yakışır.”
Bugün biz, o ruhun çok uzağındayız belki. Betonun gölgesinde nefes almaya çalışan bir karıncayı fark etmiyoruz artık. Bir ağacı budarken, bir çiçeği koparırken, toprağın içindeki bir canlıyı ezdiğimizde bile düşünmüyoruz. Oysa bir zamanlar, cihanı yöneten bir padişah, bir karıncanın hakkını gözetmişti.
Ne garip bir tezat değil mi? Teknolojinin zirvesine tırmanan insanlık, merhametin en alt basamağında yitip gidiyor.
Aslında mesele karıncanın yaşamı değil; insanın vicdanıdır. Adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli etmez. Bazen bir insanın elinin titrediği yerde, kalbinin sesini dinlediği anda tecelli eder. Vicdan, kanunların yazamadığı; ama insanın kalbine kazınmış sessiz bir yasadır. Ve eğer o yasa bir karıncanın hakkını dahi gözetebiliyorsa, işte orada medeniyet vardır.
Sonuç
Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin cevabı, bir tarihî olaydan çok daha fazlasıdır. O söz, bugünün dünyasına tutulmuş bir aynadır. Bugün biz, doğayı hoyratça tüketirken, ormanları betonlaştırırken, suyu kirletirken, hangi Ebussuud’a danışıyoruz? Ve hangi Süleyman’ın vicdanını taşıyoruz?
Belki de asıl soru şudur:Yarın Hakk’ın divanına varınca, karınca yine gelir ve hakkını isterse… Biz hangi bahanelerle kendimizi savunacağız?
Unutmayalım! Bir karıncayı incitmemek, bir cihanı ayakta tutmaktır. Adaletin ölçüsü bazen mahkeme kararlarıyla değil, bir insanın iç sesiyle belirlenir. Eğer kalbimizde Ebussuud Efendi’nin hikmetinden, Kanuni Sultan Süleyman’ın merhametinden bir parça kalmışsa, hâlâ umut vardır. Çünkü insan, adaleti hatırladığı sürece insandır ve belki de yeniden başlamak, sadece bir karıncayı ezmemekle mümkündür.
Prof. Dr. Ayhan ERDEM
Köşe Yazarı – Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
aerdem@gazeteankara.com.tr
YORUM YAP