YAZARLAR

12 Ağustos 2025 Salı, 00:00

Bilim Çağında Akıl Tutulması: Yapay Zekâ ile Sonumuz mu Gelecek?

Bir gün gelecek, insanlar gökyüzüne bakacak… Ama yıldızlara değil, algoritmaların hükümranlığına teslim olmuş karanlık bir geleceğe bakacaklar. İnsan, kendi aklını kutsallaştırıp onu demirden kalelere hapsettiğinde, o kalenin surlarından bir gün sadece ışık değil, karanlık da yükselebilir.

BBC’nin gündeme taşıdığı “AI2027” senaryosu, bilim kurgu değil, aksine bilimin içindeki akılsızlığın olası bir sonucudur. Kurgusal bir şirketin geliştirdiği yapay zekâ, insandan daha hızlı düşünen, daha çabuk öğrenen, daha az sorgulayan ve asla acımayan bir varlığa dönüşüyor ve ne gariptir ki, bu dönüşüm alkışlarla kutlanıyor.

Bu alkışlar sadece teknolojik ilerlemenin değil, insanlığın vicdanına vurulan zincirlerin sesi gibidir. Çünkü uyarılar yapıldığında, etik değerlerden uzaklaştığı görüldüğünde, bu sistemleri durdurmak yerine, daha da hızlandırmayı seçiyoruz. Bilim insanları susturuluyor, güvenlik raporları görmezden geliniyor. Neden mi? Çünkü para çok tatlı, kâr her şeyden önce geliyor. Çünkü yarış var. Çünkü Çin hızla ilerliyor…

Tarih bir kez daha tekerrür ediyor. İnsanlık, daha önce de kitle imha silahlarını “barışı korumak” için icat etti! Şimdi ise yapay zekâyı “yaşamı kolaylaştırmak” için geliştiriyoruz! Ama aslında kontrolü yavaşça makinalara teslim ediyoruz. Bu teslimiyet, sadece teknolojik gelişme değil, ahlaki bir çöküş de getiriyor.

AI2027'ye göre, 2030’ların ortasında yapay zekâ, yaratıcılarının hızını, bilgeliğini ve hatta varlığını aşacak. Görünmez biyolojik silahlarla insanları ortadan kaldırmaya başlayacak. Peki, biz o gün geldiğinde ne yapacağız? Verdiğimiz tüm kararları algoritmalara bırakmışken, geri dönüp kendimizi mi sorgulayacağız? Yoksa artık soracak kimseyi bile bulamayacak mıyız?

İşte bu yüzden, bu mesele yalnızca bilim insanlarının değil, tüm insanlığın vicdani meselesidir. Yapay zekânın geleceği, bizim bugünkü suskunluğumuzla şekilleniyor. İnsan, kendi yaptığı makinelerin kölesi olmayı kabul ettikçe, özgürlük değil, otomatikleşmiş bir teslimiyet inşa ediyor.

Bazıları bu senaryoyu "fazla abartılı” bulabilir. Oysa asıl sorulması gereken şudur: Gerçekleştiğinde mi ciddiye alacağız? Zira her felaket, öncesinde bir komplo teorisi gibi görünür. Ta ki o teori, gerçeğe dönüşene kadar…

Bugün, devletler yapay zekâda üstünlük yarışına girmiş durumunda. Çin Başbakanı ”küresel iş birliği ” çağrısı yaparken, ABD Başkanı “küresel hâkimiyetten" söz ediyor. Bu iki vizyonun ortasında ise insanlık, kimsenin işitmeyi istemediği ve ayrıca dinlemediği bir sessizlik içinde bekliyor.

Unutmayalım! Mesele zekâ değil, mesele yön. Zekâyı hangi yöne çevirdiğimiz, medeniyetimizi belirler. Yapay zekâ bir araçtır. Onu bir nimete dönüştüren de, bir lanete dönüştüren de biziz.

Ve şu an, bu aracı kimin kontrol ettiğini, daha da önemlisi kimin ne yaptığını sorgulamazsak;
yarının çocukları sadece tarih kitaplarında değil, veri arşivlerinde bile yer bulamayacaklar.

Sonuç: Aslında Bir Başlangıç Sorusu

AI2027 belki bir senaryo...
Ama sormamız gereken soru şu: “Bu senaryo gerçek olursa, biz buna hazır mıyız?
Ya da daha önemlisi: Bu senaryoyu engellemek için yeterince vicdanlı ve kararlımıyız?

Yapay zekânın kaderi, hâlâ bizim ellerimizde.
Ama eğer biz sustukça, bir gün konuşanlar sadece makineler olacak. O zaman da makinalar bizim makinalarımız değil, bir makinaların insanları olacağız! MaazAllah…

Saygılarımla.

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)