Ankara’nın sahip olduğu bu zenginlik, ne yazık ki yıllar boyunca “memur şehri” algısının gölgesinde kalmış, turizmle anılmak yerine bürokrasiyle özdeşleşmiştir. Oysaki Ulus’tan Gordion’a, Hamamönü’nden Atatürk Orman Çiftliği’ne kadar uzanan bu merkezi geniş kültürel coğrafya, sadece doğru politikalar ve bilinçli planlamalarla ayağa kaldırılmayı beklemektedir.

Bu noktada en büyük sorumluluklardan biri yerel yönetimlere düşmektedir. Belediyelerin görevi sadece yol yapmak, park düzenlemek değildir; aynı zamanda şehrin kültürel belleğini yaşatmak ve tanıtmak da onların asli görevleri arasındadır. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri, son yıllarda kültür-turizm alanında bazı adımlar atmış olsa da bu çabaların sürdürülebilir ve koordineli bir plana dayanması şarttır. Örneğin, Hamamönü gibi tarihi dokusu yeniden canlandırılan alanlar çoğaltılmalı; Ankara Kalesi, Kaledibi, Salıpazarı, Atpazarı, Samanpazarı, Aslanhane Cami, Çıkrıkçılar , Ulucanlar, Asri Mezarlığı çevresi, Ulus ve Hacı Bayram Veli, Eski Meclis, Gençlik Parkı, Ondokuz Mayıs Stadyumu, İtfaiye Meydanı, Sihhiye çevresi gibi noktalar tarihî ve kültürel rotalara dönüştürülmesi işlemlerine devam edilmelidir. Şehrin özgün hikâyeleri, sokaklarında yeniden yazılmalı, tematik yürüyüş yolları, kültür rotaları ve yöresel ürün pazarları gibi projelere çevre ilçeleri de katarak Ankara, “geçilen” değil, “kalınan” bir şehir haline gelmelidir.

Ancak yalnızca yerel yönetimlerin çabası yeterli değildir. Merkezi hükümetin, özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Ankara'yı bir turizm bölgesi olarak ele alan stratejik planlamalar yapması kaçınılmazdır. Başkent, coğrafi konumu ve ulaşım altyapısıyla kongre turizmi, spor turizmi, sağlık turizmi ve eğitim turizmi gibi özel alanlarda büyük bir avantaja sahiptir. Şehirdeki üniversiteler, araştırma merkezleri ve diplomatik misyonlar bu altyapıyı destekleyecek bir zemin sunarken, tarihi ve kültürel mekânlar da bu tür organizasyonlara ev sahipliği yapacak niteliktedir. Türkiye'nin yumuşak gücünü artırmak isteyen bir dış politika vizyonu için Ankara, simgesel anlamda da güçlü bir merkez olabilir.

Diğer yandan, Ankara'nın potansiyelinin hayata geçirilmesi sadece devletin ya da belediyelerin görevi değildir; sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar da bu sürecin aktif parçası olmalıdır. Kent kültürünün sahiplenilmesi, yerel değerlerin korunması ve tanıtılması noktasında bireylerin gönüllü katkısı büyük önem taşımaktadır. Ankara’yı seven, burada yaşayan ya da bu şehirle bir bağı olan herkes, şehri daha yaşanabilir ve görünür kılmak adına bir şeyler yapabilir. Mahalle bazlı, Beypazarı örneğinde olduğu gibi kültürel girişimler, el sanatları atölyeleri, geleneksel mutfağın yaşatılması gibi faaliyetler hem yerel ekonomiyi canlandırır hem de turistik çekiciliği artıracaktır.

Sonuç olarak, Ankara sahip olduğu kültürel ve tarihi mirasla aslında bir başkentten çok daha fazlasıdır. Gerek kamu politikaları gerekse yerel girişimler ile bu şehir, yalnızca Türkiye’nin idari merkezi olmanın ötesine geçebilir. Ankara, doğru adımlarla geçmişiyle barışan, bugününü planlayan ve yarınına güvenle bakan bir turizm şehri olabilir. Yeter ki bu potansiyelin farkına varalım ve el birliğiyle bu uyuyan devi uyandıralım.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”