YAZARLAR

17 Ağustos 2025 Pazar, 00:05

17 Ağustos Acının ve Hesabın Çeyrek Asırlık Yankısı: Acının Tekrarı 6 Şubat

Zifiri karanlık bir geceydi. Saatler 03:01’i gösterdiğinde, Marmara’nın kalbinde yeryüzü birden sarsıldı. Önce merak, sonra korku ve ardından tarifsiz bir felaket… Sadece 45 saniye süren o büyük deprem, 17 Ağustos 1999’u Türkiye tarihine kara bir sayfa olarak yazdı. Resmî kayıtlara göre 18 bin 373 insanımızı yitirdik; on binlercesi yaralandı, yüz binlerce aile yuvasız kaldı. Bazı kaynaklara göre kayıp sayısı çok daha fazlaydı. O gece çocuklar, gençler, yaşlılar aynı enkazın altında buluştu. O gece, bir milletin hafızasına kazınan en büyük sınavlardan biriydi.

Depremin vurduğu Marmara, Türkiye’nin sanayi kalbiydi; Kahramanmaraş ve çevresi ise tarım ve üretim açısından stratejik öneme sahipti. 1999 depremi sonrası ekonomide yaşanan sarsıntılar, 2001 ekonomik krizine zemin hazırlamıştı. 2023 depremleri ise bölgede benzer bir ekonomik yıkım yarattı; fabrikalar, altyapı, konutlar ağır hasar gördü ve milyonlarca insan geçici barınaklara muhtaç kaldı.

Felaketin toplumsal boyutu da derin oldu. 17 Ağustos’ta enkaz altındaki sesler günlerce duyulurken yardım çoğu yere zamanında ulaştırılamamıştı. 6 Şubat 2023’te ise modern iletişim ve uluslararası yardım ekiplerine rağmen, geniş alana yayılan yıkım nedeniyle kurtarma çalışmaları büyük zorluklarla yürütüldü. Enkaz kaldırma süreçleri haftalarca sürdü ve insan kaybı, felaketin boyutunu gözler önüne serdi.

Adalet süreçleri ve devlet müdahalesi açısından da benzer sorunlar tekrarlandı. 1999 depreminde ihmallerin sorumluları çoğunlukla hafif cezalarla kurtulmuş, vatandaşın adalet duygusu yara almıştı. 2023 depreminde de bazı altyapı ve yapı denetimi eksiklikleri felaketin etkisini artırdı; derslerin hâlâ tam anlamıyla alınmadığı görüldü.

Marmara depreminin üzerinden çeyrek asır geçti; ancak Türkiye, benzer bir felaketi yeniden yaşadı. 6 Şubat 2023’te merkez üsleri Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan iki büyük deprem meydana geldi: önce 7,8 Mw, ardından 7,5 Mw büyüklüğünde. Mercalli şiddet ölçeğine göre sarsıntılar XII (Afetsel) şiddetindeydi. Resmî verilere göre Türkiye’de en az 53 bin 537, Suriye’de en az 8 bin 476 kişi hayatını kaybetti; 138 binden fazla kişi yaralandı. Artçı sarsıntılar 45 bini aştı ve felaket, sadece birkaç saat içinde hayatları altüst etti.

Her iki felaketten sonra da bilim insanları uyarıyor: Türkiye büyük depremler için hâlâ yüksek risk altında. Marmara’dan Kahramanmaraş’a, fay hatları sessiz ama bir gün mutlaka konuşacak deniyor. Büyük İstanbul Depremi veya Doğu Akdeniz depremleri kapıda ve kayıp vermemek için önlem almak şart: bilimin sesini dinlemek, yapılaşmayı kontrol etmek, denetimleri bağımsız ve etkin hale getirmek, afet toplanma alanlarını korumak ve deprem bilincini küçük yaşta yaşam kültürü olarak öğretmek.

Çeyrek asır geçti; acılar hâlâ taze, yaralar hâlâ kapanmadı. 17 Ağustos ve 6 Şubat’ı yalnızca anma günleri olarak değil, geleceğe dair uyarılar olarak görmek zorundayız. Eğer bugün ders almazsak, yarın çocuklarımız bize şu soruyu soracaktır: “Biliyordunuz, uyarıldınız, neden önlem almadınız?” 17 Ağustos ve 6 Şubat, geçmişin değil, geleceğin sınavıdır. Ve bu sınavda kaybetmeye artık hakkımız yoktur.

Allah, Ülkemizi ve tüm dünyayı bütün felaketlerden korusun.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)