Kabağın Hikayesi: Sabrın ve Adaletin Sessiz Gücü
Bir dervişin berberde yaşadığı basit bir olay, haksızlık karşısında sabrın ve ilahi adaletin nasıl tecelli ettiğini anlatan güçlü bir ders taşıyor.
Bir Tokatla Başlayan Hikaye
Günün birinde bir derviş tıraş olmak için berbere gider. “Başımı kazı” der. Berber hazırlığını yapar, saçın yarısını kazımıştır ki içeri kabadayı kılıklı bir adam girer. Adam, dervişin kel olan tarafına bir tokat atar ve “Kalk kabak, ben tıraş olacağım” diye bağırır.
Dervişlik, sövene dilsiz, vurana elsiz olmayı gerektirir. Derviş sessizce kenara çekilir. Berber ise adamın öfkesinden çekindiği için araya giremez, mahcup olur ama sesini çıkaramaz.
Kabadayı tıraş olurken dervişle dalga geçmeye devam eder. “Kabak aşağı, kabak yukarı.” Derviş sabırla susar. Tıraş bitince adam dervişe bir tokat daha atarak dışarı çıkar.
İlahi Dengede Hiçbir Şey Boşa Gitmez
Adam dükkandan çıkar çıkmaz, gemi kopmuş bir at arabası hızla üstüne gelir. İki atın arasındaki uzun ve sivri demir, kabadayının karnına saplanır. Etraftakiler koşar, berber de yanlarına gider. Adamın rengi morarmış, zor nefes alıyordur ve oracıkta can verir.
Berber telaşla dükkana döner. “Derviş Efendi, böyle bir beddua etme ne olur” der. Derviş sakin bir sesle cevap verir:
“Ben bir şey etmedim berber efendi. Ancak unutma ki bu kel başın, bu Kabağın da bir sahibi var.”
Mazlumun Ahı
Hikaye burada biter ama verdiği mesaj derindir. Tarihte nice zalim hükümdarın, firavunların, zorbalık eden yöneticilerin sonu bu durumu doğrular. Her birimiz hayatımızın bir döneminde haksızlığa uğradık. Bazen kendimizi ifade edemedik, bazen sessiz kaldık. İçimiz acıdı ama elimizden bir şey gelmedi.
Yine de zulmeden olmamanın huzuru içimizde yaşar. Herkes derviş kadar sessiz kalamaz belki ama adaletin tecellisini görmeden de gitmeyiz.
“Mazlumun ahı indirir şahı.”
Her şeyin bir vakti vardır. Bugün güçlü görünenler yarın hesap verir. Bugün susturulanlar yarın sözünü söyler.
Zaman, Sabrın İçinde Saklıdır
Bir çiçek mevsimi gelmeden açmaz.
Bir yağmur vakti gelmeden yağmaz.
Bir insan sınanmasını tamamlamadan bu dünyadan ayrılmaz.
Çıkmazda kaldığımızda, kapılar kapandığında ve elimizden gelen bir şey olmadığında işi Allah’a havale etmek en büyük erdemdir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
Fâtır Suresi 45:
“Eğer Allah insanları yaptıkları günahlar yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ama belirlenmiş bir vakte kadar erteler. Süreleri gelince de gerekeni yapar.”
Zilzal Suresi 7-8:
“Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür. Kim zerre kadar kötülük işlerse onu da görür.”
Umut Varsa Yol da Vardır
Sözün özü şu:
Hiç merak etmesin Filistin, Doğu Türkistan.
Hiç kaygılanmasın Aliler, Ayşeler.
“Hak sillesinin sedası yoktur. Bir vurdu mu devası yoktur.”
Adalet bazen geç gelir ama mutlaka gelir.
Güzel günlere olan inancımızı kaybetmeyelim.
Sevgi ve saygılarımla,
Özlem İcik
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı Köşe Yazarı
oicik@gazeteankara.com.tr
YORUM YAP