Bize Neler Oluyor?
Toplumsal Dönüşümün Sessiz Çığlığına Kulak Verelim
Değerli okurlarımız,
Geçtiğimiz günlerde şahit olduğum bir olay, içimde büyük bir sarsıntı yarattı. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Üst geçitte, asansöre bisikletleriyle binmek isteyen 12-13 yaşlarında iki çocuk vardı. Yaşlı bir amca, nazikçe “binmeyin, asansör bozuluyor” dedi. Ancak çocuklar öyle tepki verdi ki, çevredekiler müdahale etmeseydi yaşlı adamı döveceklerdi.
Müdahale edenlere karşı da utanmazca “babamıza küfretti” diyerek yalan söylediler.
Saygı Nerede Kayboldu?
Sonra trene bindik. Hiçbir genç, yaşlılara yer vermedi. Genç kızlar, delikanlılar cep telefonlarından başlarını bile kaldırmadan koltuklarını savunuyordu. Trenden inerken bir grup genç –içlerinde kızlar da vardı– konuşuyordu. Her iki cümleden biri küfürdü. Bu rahatlıkla savrulan sözler, biz yetişkinlerin yüzünü kızarttı ama onlara göre her şey gayet doğaldı.
Eminim siz de buna benzer birçok olaya şahit oluyorsunuz. Peki, biz ne zaman bu hale geldik? Çocuklarımız ne zaman yaşlıya saygı duymamayı öğrendi? Otobüste, trende yaşlıya, hastaya, hamileye yer vermek artık nezaket değil, lüks mü oldu?
Eskiden yaşlılarımızın elini öper, alnımıza koyardık. Şimdi ise selam bile verilmeden geçiliyor.
Hatalar Nerede Başladı?
Belki çocuklarımıza hep "sen özelsin, biriciksin" diyerek özgüven aşılamaya çalıştık ama onlara sorumluluk vermeyi unuttuk.
“Sen dersine çalış, gerisini biz hallederiz” dedik.
Okuldan çıkıp etüt, sonra dershane... Hayatlarını sınavlara endeksledik.
Resim, müzik, spor, tiyatro, sosyal sorumluluk projelerini lüks gördük.
Çantalarını biz taşıdık, odalarını biz topladık.
Peki, hasta ziyaretine götürdük mü? Bir taziye ortamında nasıl davranılır, öğrettik mi?
Tüm bunların üzerine bir de dijital çağın yalnızlaştırıcı etkisi eklendi. İnsan ilişkileri yerine ekranlara bağlandılar. Sonuç: Yalnız, sorumsuz, empati yoksunu bir nesil.
Aile, Komşuluk, Öğretmenlik: Bağlar Kopuyor
Bayram ziyaretleri tatil fırsatına dönüştü.
Komşumuzun adını bilmiyoruz.
Asansörde sessiz bir “selam” varsa iyi, o da varsa...
Biz selamlaşmayı farz bilen bir toplumduk.
“Bana bir harf öğretene kırk yıl köle olurum” diyen biz, bugün öğretmenine laf söyleyen bir nesli yetiştiriyoruz.
Vefa? Saygı? İncelik? Bunların yerini hoyratlık aldı.
Dijitalleşmenin Gölgesinde İnsanlık
Bugün patavatsızlığı “açık sözlülük”, eleştirmeyi “hakkını aramak” zanneden insanlar çoğaldı.
Birilerine haddini bildirmeye çalışmaktan keyif alan, bunu bir üstünlük gibi gören insanların sayısı artıyor.
Kırıcı olmayı cesaret sanan, başkalarını yargılayarak kendini yücelten bir tavır yaygınlaşıyor. Böyle yaptıklarını övünerek anlatan insanlar, adeta bu tutumu normalleştirmiş durumda.
Görünen o ki bizi görünmez bir el değiştirdi. Diziler, filmler, cep telefonları, sosyal medya, yapay zeka... Her biri kişiliğimizi yeniden şekillendirdi.
Değerler Eğitimi: Geri Dönüş İçin Umut
Bu yüzden değerler eğitimi her zamankinden daha kritik.
Biz bu değerleri isimlerini bilmeden, yaşayarak öğrendik.
Bugünün çocuklarına ise sistemli olarak aktarılmalı.
Etik ve ahlaki ilkeleri benimseyen gençler hem kendi hayatlarını hem toplumun geleceğini güzelleştirecektir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına dahil ettiği şu değerler bu açıdan son derece önemli:
Adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik.
Son Söz
İnsan olmanın gereğini unutan, saygı ve sevgiyi küçümseyen bir toplum kendi karanlığını büyütür.
Ya hatırlayacağız...
Adabı, görgüyü, merhameti, selamı, vefayı...
Ya da her geçen gün daha da çürüyeceğiz.
Velhasıl, kınamadan önce kendimize bakmalı, değişimi kendimizden başlatmalıyız.
Eski güzel günlere dönme umuduyla...
Saygı ve selamlarımla,
Özlem İCİK
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı – Köşe Yazarı
oicik@gazeteankara.com.tr
YORUM YAP