
Azı Karar, Çoğu Zarar: Fedakarlığın Dengesi
Değerli okurlarımız,
Bugün bindiğim bir dolmuşta, dikiz aynasının hemen yanında, süslü bir yazıyla yazılmış şu cümle dikkatimi çekti:
“Kimsenin çayına kaşık olma, şeker eridiğinde işin biter.”
Bu söz beni düşündürdü. İçinde bulunduğumuz hayat temposunda, fedakârlık kavramını yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissettim. Düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Fedakârlık, insan ilişkilerinde “kişinin kendi isteklerini ve beklentilerini bir kenara koyarak, başkalarının iyiliği ve mutluluğu için çaba göstermesi” anlamına gelir. Yani fedakâr kişi, kendi çıkarlarını ikinci plana atar.
Hayatın içinde hepimiz bir şeylerden fedakârlık yaparız. Anne-baba çocukları için, eşler birbirleri için, komşular, akrabalar, arkadaşlar ve iş arkadaşları için çeşitli şekillerde kendinden verir. Fedakâr insanlar başkalarının mutluluğundan mutluluk duyarlar.
Birilerine yardım etmek, onların işini kolaylaştırmak bize de iyi gelir. Bazen öyle olur ki, kendi ihtiyaçlarımızı erteleyip başkalarının sorumluluklarını üstleniriz. Bu bize değerli ve önemli hissettirebilir.
Ancak zamanla bu yardımlar bizim asli görevimizmiş gibi algılanmaya başlar. Üstelik karşı taraf da bunu bu şekilde kabullenir. Bir süre sonra yapmadığımızda tepki görmeye başlarız.
Unutmayalım:
Her şeyin azı karar, çoğu zarardır.
Stresin, endişenin, korkunun, heyecanın, sakinliğin, hırsın, hatta iyi niyetin bile fazlası zararlıdır. Fedakârlığın da bir sınırı, bir dengesi olmalı.
Bazen “hayır” demek gerekir. Kendi sınırlarımızı korumak, kendimize saygımızın bir parçasıdır. Ünlü sanatçı Wolfgang Van Goethe bu konuda ne güzel söylemiş:
“Başkaları için bir şeyler yapmak isteyen, kendini başkalarına kaptırmamaya bakmalı.”
Ne kadar çok verirseniz, talepler de o kadar artar. Ama iş siz bir şey isteyince aynı özenle karşılık görememek, içinizi yıpratır.
Fedakârlıkların zamanla değersizleştirilmesi, görmezden gelinmesi ise “kullanılmışlık hissi” gibi çok ağır bir duyguyu doğurur. Eminim şu cümlelere hepiniz aşinasınızdır:
“Saçımı süpürge ettim de yaranamadım...”
“Yıllarımı verdim de kıymetimi bilmedi...”
“Onun için her şeyimi verdim de, düştüğümde halimi bile sormadı...”
Psikologlara göre, kişinin “yıllarımı boşa harcadım” düşüncesine kapılması, pişmanlık, öfke ve depresyon gibi ciddi duygusal sıkıntılara yol açabilir.
Bu yüzden önemli olan;
Dengeyi korumak, gücümüz yettiğince yapmak ve kendimizi yok saymadan fedakârlık etmektir.
İleride pişman olmayacağımız seçimler yapmak, ilişkilerimizi daha sağlıklı kılar.
Kıymetinizi bilenlerle paylaşacağınız fedakârlıklarınız olsun.
Farkındalıkla ve dengede kalmanız dileğiyle.
Sevgi ve saygılarımla.
Özlem İCİK I Köşe Yazarı
oicik@gazeteankara.com.tr
Gazete Ankara DHP: www.gazeteankara.com.tr
"Türkiye'nin kalbi Ankara'nın sesi"
ANNELER GÜNÜ MESAJI
Bu vesileyle, fedakârlığın en sessiz ve en derin halini hayatımıza katan tüm annelerimizin Anneler Günü’nü yürekten kutluyorum.
Başta şehit anneleri olmak üzere, sabrı, sevgisi ve emeğiyle varlık sebebimiz olan annelerimizin ellerinden saygıyla öpüyorum.
İyi ki varsınız.
YORUM YAP