Veriyle Yönetilen Üniversiteler: Türkiye İçin Yeni Akademik Dönem
Veri Çağında Üniversitenin Yeniden Tanımı
Dijitalleşme, yalnızca teknolojik bir yenilenme değil, üniversite olgusunun yeniden tanımlanmasıdır.
Bugün yükseköğretim kurumları, artık sadece bilgi üreten değil, veriyi analiz eden, yorumlayan ve yöneten sistemler haline gelmek zorunda.
Yükseköğretim Kurulu’nun “2030’a Doğru Türk Yükseköğretiminin Yol Haritası” belgesinde yer alan “veri temelli yönetişim” ilkesi, bu dönüşümün omurgasını oluşturuyor.
Türkiye, bu vizyonla birlikte yeni bir dönemin eşiğinde: Veriyle yönetilen üniversiteler dönemi.
Veriyle Yönetilen Üniversite Nedir?
“Veriyle yönetilen üniversite” kavramı, yönetim kararlarının sezgisel değil nesnel verilere dayandırıldığı bir modeli ifade eder.
Bu modelde:
- Öğrenci başarısından mezun performansına,
- Akademik üretkenlikten bütçe yönetimine,
- Uluslararası iş birliklerinden çevrimiçi öğrenme davranışlarına kadar
her süreç ölçülür, analiz edilir, raporlanır.
Böylece yönetişim artık bir “yönetme” değil, ölçme–öğrenme–iyileştirme döngüsü haline gelir.
Kısacası, üniversite bir veri ekosistemidir — yaşayan, nefes alan ve kendini sürekli yenileyen bir sistem.
Üç Katmanlı Dönüşüm: Teknik, Etik, Yönetsel
Veriyle yönetilen üniversite modeli, üç temel boyutta inşa edilir:
Teknik Boyut: Entegrasyon ve Yapay Zekâ Analitiği
Yükseköğretimde toplanan devasa veriler (öğrenci, akademisyen, mezun, bütçe, yayın, araştırma, istihdam vb.) ancak entegrasyon ve analitik sistemlerle anlam kazanır.
Bu kapsamda:
- YÖKSİS, YÖKAK, TÜBİTAK, ÖSYM ve İŞKUR sistemlerinin veri tabanları arasında karşılıklı erişim sağlanmalı,
- Yapay zekâ tabanlı karar destek sistemleri devreye alınmalı,
- Eğitimde kalite, başarı, istihdam gibi göstergeler anlık izlenebilir hale getirilmelidir.
Bu sistem, yalnızca geçmişi analiz etmekle kalmaz, aynı zamanda geleceği öngörür.
Bir anlamda, üniversitenin akademik “erken uyarı sistemi”dir.
Etik Boyut: Veri Güvenliği ve Mahremiyet
Veriyle yönetilen üniversite, sadece teknik bir model değil; etik bir sorumluluktur.
Çünkü her veri, bir insanın kimliğini, başarısını, tercihini veya potansiyelini temsil eder.
Bu nedenle:
- Kişisel verilerin korunması,
- Şeffaf veri yönetişimi,
- Anonimleştirme ve rıza temelli paylaşım ilkeleri
mutlak öncelik olmalıdır.
Avrupa Birliği’nin GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü) standartları, Türkiye’deki yükseköğretim sistemine KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) çerçevesinde uyarlanmalıdır.
Veri etik ilkeleri olmadan dijital kalite güvencesi de mümkün değildir.
Yönetsel Boyut: Kurumsal Kültür ve Sürdürülebilirlik
Veriyle yönetilen üniversite, bir yazılım değil; bir kültür değişimidir.
Rektörden bölüm başkanına, öğretim üyesinden öğrenciye kadar herkesin veri okuryazarı olması gerekir.
Bu amaçla:
- Üniversitelerde Veri Yönetişimi Ofisleri kurulmalı,
- Akademik personel için “Veriyle Yönetim ve Analitik Okuryazarlık” eğitimleri verilmelidir.
Yalnızca teknolojiye yatırım yapmak yetmez; veriyi anlamlandıracak insan kapasitesine de yatırım gerekir.
Uluslararası Sertifikasyon ve Akademik Diplomasi
Veriyle yönetilen üniversiteler, aynı zamanda uluslararası tanınırlığın altyapısını da oluşturur.
Avrupa Yükseköğretim Alanı (EHEA), OECD ve UNESCO tarafından geliştirilen “Data-Driven Quality Frameworks” artık akreditasyon süreçlerinin temelini oluşturuyor.
Türk yükseköğretimi bu alanda öncü olursa:
- Dijital kalite sertifikasyonu,
- Uluslararası mezun tanınırlığı,
- Küresel sıralamalarda şeffaf veri paylaşımı
gibi alanlarda stratejik üstünlük kazanabilir.
Veriyle yönetilen üniversiteler, sadece yerli inovasyonun değil, bilim diplomasisinin de yeni dili olacaktır.
Geleceğin Akademik Paradigması: Şeffaflık, Ölçülebilirlik, Hesap Verebilirlik
Geleceğin üniversitesi; dijital değil, dijitalle dürüst olandır.
Yani, her sürecin şeffaf biçimde ölçüldüğü, akademik çıktıların veriyle doğrulandığı, kalite güvence sistemlerinin açık biçimde raporlandığı kurumdur.
Veriyle yönetilen üniversite, bilginin yalnızca üretildiği değil; doğrulandığı, paylaşıldığı ve değerlendirildiği mekândır.
Bu anlayış, Türkiye’yi akademik güven endeksi yüksek ülkeler arasına taşıyacaktır.
Yükseköğretimde güven, artık diplomayla değil; veriyle ölçülecektir.
Sonuç: Bilimsel Akılla Yönetişim, Veriye Dayalı Güç
2030’a doğru ilerleyen Türk yükseköğretimi, bilgi üretimini veriye, veriyi politikaya, politikayı insana dönüştürmek zorundadır.
Bu dönüşüm yalnızca teknik bir zorunluluk değil; akademik ahlakın çağdaş biçimidir.
Veriyle yönetilen üniversiteler, bilimsel aklı yönetişim aklıyla birleştiren kurumlardır.
Bu yapıyı kurmak, bir yazılım yatırımı değil; geleceğe duyulan güven yatırımıdır.
“Yükseköğretim, ancak veriyi ahlakla, bilgiyi insanla buluşturduğunda kalıcı olur.”
— Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Gazi Üni. Öğr. Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı – Köşe Yazarı
Kurucu, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
E-posta: opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr
Web: www.gazeteankara.com.tr - “Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”
YORUM YAP