Devlet Aklı Nedir? Türkiye’de Dönüşüm İhtiyacı
Devlet aklı, bir milletin zamana, mekâna ve krize karşı geliştirdiği en yüksek dayanıklılık biçimidir. Bu akıl ne yalnızca yönetenlere aittir ne de yalnızca bir yönetim biçimidir. O, milletin kalbinde çarpan bir dirayetin, ortak vicdanla biçimlenmiş bir yön bulma iradesidir.
Akıl Nerede Başlar, Devlet Nerede Korur?
Her bireyin bir aklı vardır; ama her milletin bir "devlet aklı" yoktur. Devlet aklı, sadece seçilmişlerin değil; toplumun ortak geçmişinden, kültürel mirasından ve inanç zemininden süzülen kolektif bir idraktir.
Zaman değişir, iktidarlar değişir, şehirler büyür, iletişim araçları gelişir; fakat devlet aklı varlığını koruyamazsa milletin istikameti şaşar. Türkiye, ikinci yüzyılına girerken bu aklı yeniden kuşanmalı, hakikati ile yüzleşmeli ve özüne dönerek geleceğe yönelmelidir.
Devlet Aklının Bileşenleri: Bir Milletin Hafızası
Tarihsel Hafıza
Devlet aklı; destanlardan kanunlara, menkıbelerden anayasalara uzanan tarihî bir tecrübeler zinciridir. Dede Korkut’un sözüyle şekillenmiş, Fatih’in kanunuyla tahkim edilmiş, Gazi Mustafa Kemal’in "istiklal" vizyonuyla çağdaşlaşmış bir birikimdir.
Kurumsal Hafıza
Devlet aklı, kurumlarla yaşar. Diyanet’ten Devlet Planlama Teşkilatı’na, Sayıştay’dan Valilik sistemine kadar tüm yapılar bu aklın taşıyıcısıdır. Kurumsallık zayıflarsa devlet hafızası silinir, günübirlik hesaplar yerleşik aklın yerine geçer.
Değer Temelli Vizyon
Devlet aklı yalnızca hesap değil, ahlâk ister. “Adalet mülkün temelidir” sözü, bir anayasa maddesi değil, bir medeniyetin temelidir. Bu akıl, günübirlik menfaatlerin değil; uzun vadeli dirayetin rehberidir.
Türkiye’de Devlet Aklının Zorlanan Alanları
Siyasallaşan Kurumlar: Liyakat yerini sadakate bırakınca devlet refleksi körelir.
Sürekliliği Bozulan Politikalar: Her yeni yöneticinin “sıfırdan başlama” alışkanlığı, hafızayı siler.
Verisiz Karar Alma: Veri ve akıl yerine kanaat ve gösteriyle yönetilen süreçler çoğalıyor.
Kamusal Güven Kaybı: Hesap verebilirliğin zayıflaması, halk-devlet bağını inceltir.
Devlet Aklının Yeniden Tesisi: Kültürel ve Sistematik Bir Yaklaşım
Adaletle Başlamak
Devlet aklı “güç kimdeyse hak onda” değil, “hak kimdeyse güç ondadır” anlayışına dayanır. Hz. Ömer’in, “Fırat kıyısında bir kurt bir koyunu kapsa, onun hesabı Ömer’den sorulur” sözü bu anlayışın zirvesidir.
Milli Şura Geleneği ve Akıl Meclisi
Türkiye, stratejik derinliği olan, siyasetin üstünde konumlanmış bir “Devlet Aklı Platformu”na ihtiyaç duymaktadır. Bu yapı; bilim, ahlak, tarih ve ortak vicdanla şekillenmiş bir akıl meclisi işlevi görmelidir.
Devlet Aklını Besleyen Sosyal Ekosistem
Bu akıl yalnızca başkentte kurulmaz. Ailede, okulda, camide, tarlada, fabrikada, dernek çatısında, ekran başında… Her değerli söz, her dürüst davranış, her bilge tutum devlet aklının yeni halkasıdır.
Türkiye’nin İkinci Yüzyılı: Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar: Genç ve dinamik nüfus, yerli teknoloji hamlesi, Türk Dünyası entegrasyonu.
Tehditler: Siyasi kutuplaşma, toplumsal çözülme, entelektüel yorgunluk ve dışa bağımlı karar sistemleri.
Bu tablo, bizden yalnızca teknik başarı değil, tarihsel bilinç, değer temelli bakış ve stratejik sabır talep etmektedir.
Son Söz: Devlet Aklı Olursa, Millet Güvendedir
Devlet aklı; bir nesli, bir toplumu, bir geleceği inşa etme iradesidir. Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken ihtiyaç duyduğumuz en önemli unsur; yeni yatırımlar ya da sadece projeler değildir.
Yeni bir akıl,
Yeni bir vicdan,
Ve yeni bir ahlak zeminidir.
Sözün Sahibiyle Kapanış:
“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor...”
(Nisâ Suresi, 58)
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi, Ankara’nın sesi”
YORUM YAP