YAZARLAR

20 Temmuz 2025 Pazar, 16:17

Cumhuriyet Ordusunun Milli Bir Amaç İçin İlk Savaşı

Kıbrıs Barış Harekâtı

1570…
Kıbrıs Venediklilerin elinde inim inim inliyordu. Osmanlı limanları ve gemileri burada üslenen korsanlardan bıkmış usanmıştı. Koca Osmanlı buna daha fazla izin veremezdi. Lala Mustafa Paşa, 3 filoyla adaya geldi.

Bilenler iyi bilir ki adanın Beşparmak Dağları ünlüdür. Kuzeyden güneye geçmek için bu dağların aşılması gerekir ki bu yol sarp ve zorludur.

Paşa, adaya çıkmak için güneyi, Tuzla’yı (Larnaka) tercih etti. Lefkoşa iki aydan kısa bir sürede alınmıştı. Diğer yerler savaşmadan teslim olmuş sıra Magosa’ya gelmişti. Bahar beklendi, haziranında başlayan taarruz, 1 Ağustos günü sonlandı.

50,000 şehit verilmiş, Kıbrıs Beylerbeyi kurulmuştu…

Ada; Fenikeliler, Mısırlılar, Hititliler, Asuriler, Persler, Makedonlar, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Memlükler, Cenevizliler ve Venediklilerin ardından artık Osmanlılarındı.

Kıbrıs’ta kalan askerlerin yanında Anadolu’dan çiftçi ve zanaatkarlar getirildi. 150.000 kadar yerli halkın yanında 50.000 Türk olmuştu. Bu üçte bir rakam uzun süre korunacaktı…

Kıbrıslılar adayı fethe gelen Türkleri yollarda sevinç çığlıklarıyla karşılamışlardı, yanılmadılar. Venediklilerin zulmü bitmişti artık. Adaya Türklerle, adalet gelecekti…

Sahip üçte bir, kalan üçte ikiyi hep rahat yaşattı. Venedikliler kiliselerini yıkılıp sur duvarlarına takviye yaparken, aristokratların topraklarında insanlar köle gibi çalışırken işler ter tersine dönmüştü. O topraklar köylüye dağıtıldı. Ortodoks kilisesi açıldı, özerkliğe kavuştu hatta yardım toplama yetkisi aldı. Din adamları vergi de vermiyordu.

Adada bugün gezerken tarlaların ortasında küçük yapılar görebilirsiniz. Bazısı kilisenin küçüğü, şapeldir. Osmanlı’ya vergi vermemek, araziyi rahatça kullanabilmek için yapıldıkları söylenir…

Yıllar yılları kovaladı…

Türklerin pek azı esnaf oldu, çoğu tarım ve hayvancılıkla ilgilenip fani dünyaya önem vermezken Rumlar ticarete, denizciliğe önem verdiler. Zenginleştiler. Dernek, kilise, cemaat okulları kurdular.

Oğlum şimdi söyleceklerimi hiç unutma.” diye başladı.
Rumlar iyi insanlardır. Ama Yunanistan’la birleşme konu olunca iyilik, dostluk yoktur. Dostluk başka, Yunanistan’la birleşmek başka. Yunanistan’la birleşme uğruna Yorgo Amca dediğin Rum, babanı da beni de keser.
O zamanlar ilkokulda olan küçük Rauf (Denktaş), Yorgo Amcayı seviyordu ve bu sözlere inanamadı. Ömrü, babasının arkadaşının söylediği bu sözleri acı acı hatırlayarak geçecekti…

1974, Cumhuriyet Ordusunun Milli Bir Amaç İçin İlk Savaşı
Sıcaktı.
Kıbrıs birkaç gün önce yapılan darbeyle ayrıca ısınmıştı. EOKA-B, Makarios’un sarayını top ateşine tutup, basmıştı. İki grup arasında çatışmalar oluyordu.

Derken yeni cumhurbaşkanı açıklandı, Mikos Sampson. Morfo Kasabıydı, azılı bir Türk düşmanıydı…
Anlaşılan Türklere yapılan baskılar dinmeyecek, artacaktı.

20 yıl kadar önce Lefkoşa Türk bölgesindeki karakola bombalı saldırı, bir Türk polis çavuşunun (Abdullah Ali Rıza) sırtından vurulması, Türk ilkokulunun (Eğlence Köyü) basılması, ertesi gün iki ilkokul daha… Vasilya Köyü’nde Türklere saldırılar…
Bu saldırılar hiç bitmeyecekti.

Başbakan Bülent Ecevit,
Ben bu harekata Barış Harekâtı diyorum. Türkleri esirlikten, Rumları da iç savaştan kurtaracağız…
Baştan yazayım!
Hedef Kıbrıs’ın kuzeyinin (%34) ele geçirilmesiydi. Magosa-Lefkoşa-Lefke çizgisine (Şahin Çizgisi) ulaşılacaktı. Hedefe kısa sürede varılacaktı…

Bu kez her şey çok farklı olacaktı
Barış Harekatı’na dek Türkiye, Türkleri korumak için, 6 kez müdahale etmişti.

Örneğin 10 yıl kadar önce Türkiye uçaklarını göndermiş, uyarı uçuşları yapmıştı.

Genelkurmay’da geceleri de yoğun çalışılıyordu. Dışarıya bakan odalarda çalışılmıyor, pencerelerde ışık görünmüyordu.
Yunanistan’ın savaş açma olasılığına karşı hazırlık yapılmıştı. İki kolordu aylardır Trakya’da hazırdı. Radar ağı Yunan uçaklarını hemen yakalıyordu. Gelecek olurlarsa Ege üzerinde uçaklarla karşılanacaktı. Ayrıca uçaksavar ağı da kurulmuştu.

Bolu Komando Tugayı, 280 araçla, geceleri hareket ediyordu.
TMT, Kıbrıs’ta gizli bir seferberlik ilan etmiş, yedekler akın akın mücahitlere katılıyordu.
Bu kez çok şey farklıydı.

Mehmetçik, güneyden değil kuzeyden gelecekti.
Sarp ve zorlu Beşparmak Dağları aşılması gerekiyordu. Bir de karşıda iyi yerleşmiş, hazırlığı tamam Rumlar vardı. Zordu ama Lefkoşa’ya ulaşılması gerekiyordu…

Türk askeri çıkarma gemileriyle denizden, uçaklar ve helikopterlerden paraşütlerle havadan, Kıbrıs toprağına akacaktı.

Çıkarma gemileri
16 yıl önce çıkarma gemisi yoktu, yolcu gemisi ve araba vapurlarıyla bir Türk alayı gelmiş, Türklerin gururu olmuştu.

Çoğu Türk, azı Amerikan yapımı 33 çıkarma gemisi var. Birkaçı kömür taşıma aracından dönüştürülmüştü.

Geniş plajlar vardı ama mayınlanmış, engelliydi. Küçük bir plaj vardı, Pladini Plajı. SAT Komandoları tüm engelleri kaldıracak, güvenli bir çıkarma için ortam sağlayacaklardı.
Kaptanların ustalığıyla, aynı anda 3-4 çıkarma gemisinin plaja kapak atabilecekti. Daha çok olmalıydı ama koşullar ancak buna izin veriyordu.

36 dev uçak
‘Gökyüzü Treni’ denilen C-47 Dakota’dan 19 tane; 6 tane bozuk satıhlara bile inip kalkabilen C-130 Hercules ve Fransız-Alman ortak yapımı 11 tane C-160 Transall nakliye uçağı…

Büyük bir gümbürtüyle Kayseri üzerinden geçtiler. Sadece Kayseri değil Türkiye bu kadar büyük uçağı bir arada daha önce görmemişti.

Kayseri Zincirlidere Hava İndirme Tugayı bu uçaklardan paraşütle atlayacaklar arasındaydı.

Helikopterler
Ankara Çubuk’ta 28. Motorlu Piyade Tümeninin 230.Alayında bir tabura hazırlık emri gelmişti. Tabur otobüslerle Ankara içinden geçerken gece yarısıydı ama başkent sanki askerleri uğurlamak için uyumamıştı. Şaşırtıcıydı ama herkes konvoyu durup asker gibi selamlıyordu…

UH-1/H ve UH1/B helikopterleri… Vietnam Savaşında kullanmak için tasarlandı (UH-1/H). 9 asker veya 3 sedye taşıyabilsin diye geliştirildi (UH-1/H ve UH1/B). Vietnam da yer desteği ve keşif görevlerinde de kullanılınca 5000 adet kaybedilecekti. Türkiye on yılda anca 72 helikopter toplayabilmişti ve bunlar Kıbrıs harekâtında kullanılacaktı.

Çubuk’tan yola çıkan askerler, Bolu Komando Tugayı gibi Kıbrıs'a helikopterlerle ineceklerdi.

Ateşkes
İlk harekât 2 gün sürdü.
Türk askeri Girne-Lefkoşa hattını ele geçirmişti.
Mehmetçik ateşkesi kabul etti, durdu.
Durdu ama Rum çeteleri boş durmayacaktı.
O zamana dek görülen en vahşi, en acımasız saldırı haberi gelecekti…

İnanması güç ama ‘Türk kalmazsa Türk askeri gelmez!’ mantığı çalışıyor, Türk köylerine saldırılar yapılıyordu.

Nasıl kıyılabilir?
Selden Ali Faik.
16 günlüktü…

Fotoğraftaki çocuklar…
İlkokuldaydılar.
Okulun önünde çekilen bu fotoğrafın son fotoğrafları olacağını elbette bilemezlerdi.

Kanlı Noel, Kumsal, Küçük Kaymaklı, Erenköy, Arpalık şehitleri, Limasol olayları Geçitkale akıldaydı ama bu zalimlik…
Kıbrıslı bir Rum gazetecinin hazırladığı belgeselden aldım bu fotoğrafı. İşte bağlantısı:
https://www.youtube.com/watch?v=_w3KcrEMA6s

Ateşkes zamanıydı.
Mehmetçik durmuştu.
Önce 3 köy, sonra bir tane daha basıldı.
16 günlükten 95 yaşındakine, acımadılar.
Kurşunladılar yetmedi, kestiler.
Topluca dev çukurlara gömdüler.

Çukurlardan birinin yerini bir çoban fark edecekti – katliamı yapanlar ‘her an Türk askerinin geleceğinden endişe ettiklerinden olsa gerek, katlettikleri masum insanların üzerini toprakla tam örtememişlerdi.
Çoban topraktan bir el çıktığı görecekti…

Kıbrıslıların sabrı insanı şaşırtıyor ve hayran bırakıyor.
Bu yazıya sığmayacak neler yaşanmadı ki?
Kıbrıs Türkü çok çekmiş, canından bezmişti ama direncini, inancını yitirmemişti.
Rahmetli Özakman’ın dediği gibi,
Kıbrıslıların sabrı insanı şaşırtıyor ve hayran bırakıyor.

Her şeye rağmen direndiler, mücadele ettiler ve hiç pes etmediler.
Küçük ve Denktaş, Mücahitler, Mücahideler ve Öğrenci Mücahitler…
Kaybettiklerimize rahmetle, yaşayanlara sağlık dileklerimle, tüm savaş verenlere sevgi, saygı ve minnetle…
Bundan sonra her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum…

Bu yaz
Bu yaz Gülsen ile Kıbrıs’taydık.
Toplu mezarlara uğradık…
İşte!
Dr. Ali Boray Bey’in kurgusuyla ziyaretimizin videosu.
https://www.youtube.com/watch?v=PF73q2YG-gM

Kıbrıs'a ziyaretimizde Radyo Vatan'a da konuk olmuştum.
Sağ olsunlar, söyleşilerin bağlantılarını tek bağlantıya toplayıp iletmişler.
İşte!
Necati Yalçın Röportajı – Kuzeyin Sesi Radyo Vatan
Röportajı Dinlemek İçin Tıklayınız.!
Malum bugün önemli.
Bağlantıda, Prof. Dr. Anıl Çeçen 'Kıbrıs'a durum' söyleşisi, Prof. Dr. Mehmet Tuncer 'Kıbrıs Anıları', Ressam Şükran Pekmezci ve Ressam Prof. Hasan Pekmezci 'Kıbrıs'taki Güzel Sanatlar Müzesindeki Tabloları', 'Etimesgut Önceki Belediye Başkanı Kıbrıs TMT Müzesi Kuruluşu' ve Gazilerimizden 'Harekat Anıları' var.

Kaynaklar

Dr. Necati Yalçın – Köşe Yazarı
E-posta: nyalcin@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi” – Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)