YAZARLAR

24 Kasım 2025 Pazartesi, 19:06

Küresel Ticarette Jeopolitik Gerilimlerin Etkisi

Sanayi devriminden bu tarafa global ticaretin yönünü ve hızını belirleyen pek çok faktör tarih sayfasında yerini almakta beraber ve bunlar zaman zaman ön plana çıkarak dönemin sahnelerinde ön plana çıkabilmektedir. Ancak, global ticaretin her zaman arka planda kalmakla beraber, gerçek yönlendiricisi jeopolitik gelişmelerdir.

 

Dünya ticaretinin yönlendirici kurum ve kuruluşlarının yanında önemli aktörleri genelde büyük ekonomiler olmaktadır. Dünyanın en büyük ve özel pazarlarından biri olan ABD, dünyanın en büyük ithalatçısı konumundadır. Yine Amerikan menşeli sermaye, dünyadaki en büyük doğrudan yatırımcılarının başında gelmektedir. Diğer taraftan, dünyanın üretim merkezi konumuna gelen Çin ekonomisi, Çin devletinin yeni hedefler peşinde koşmasının da arkasındaki güçtür. Birleşik Devletler tüm dünyada üretilen yurt içi hasılanın yaklaşık % 26’sını tek başına sağlamaktadır.

Bu oran Çin için % 17 dolayındadır ama burada kritik olan Çin’e ilişkin verilerin her sene artarak artma eğiliminde olmasıdır (1). Sonuç olarak bu iki ekonominin küresel ekonomi çıktısının % 43’ünü tek başlarına sağlayacak ve kontrol edecek düzeydedir. Çin’in toplam ihracatının % 14.7’si ABD’ye yapılmaktadır (2). ABD’nin toplam ithalatı içinde Çin’in önlenemez yükselişine ABD’nin aynı şekilde cevap verememesi, ABD içinde hem hükümet kanadında hem de sanayi kesiminde ciddi eleştirilerin oluşmasına neden olmuştur. ABD’nin Çin’e getirdiği % 30’ların üzerindeki ek tarifelerin asıl nedeni buradaki ABD aleyhine olan gelişmelerdir. Tabi “karşılıklılık” prensibi gereği Çin hükümetinin benzer bir uygulamayı hayata geçirmesi bir anda iki büyük ekonominin karşılıklı restleşmesini ve ABD tarafında gümrük tarifelerinin neredeyse % 100 e yakın bir artışın gelebileceği sinyali işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir.

Yukarıda çok kısa özetlenen gelişmeler, neredeyse en büyük küreselleşme akımının gerçekleştiği 1970’lerden bu tarafa serbest ticaretin karşılaştığı en büyük değişim sinyalini vermektedir.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin 600 milyar dolar civarında gerçekleşeceği düşünülen 2025 verileri dikkate alındığında ABD’nin Çin’e karşı dış ticaretindeki açık 300 milyar dolar dolayındadır ve artma eğilimindedir (3). Bu durum Trump yönetimi için acil müdahil olunması gereken bir uyarı olarak değerlendirilmektedir. Özellikle Çin menşeli teknoloji firmalarının imalatlarının dünya pazarlarındaki performansı bu açığın kapanma değil, hatta büyüme eğilimli olduğunun da bir diğer göstergesidir.

UNCTAD verilerine göre, 2024’te diğer gelişmekte olan ekonomiler mallarını büyük ölçüde ABD’ye (1,8 trilyon $) ve Çin’e (1,3 trilyon $) ihraç etmiştir. Yani, gelişmekte olan ülkelerin küresel tedarik zincirlerinde de partnerleri yine bu iki ülkeden biri olarak görülmektedir. Bu gerilimin devam etmesi halinde iki ülke arasındaki ticaretin % 80 seviyesinde azalması büyük sürpriz olarak görülmemelidir. Dolayısıyla iki ülkenin ticaret savaşları aslında jeopolitik konumlarının rekabeti, küresel piyasalarda ciddi kayıpların kapısını sonuna kadar açacak güce sahiptir. Dünya Ticaret Örgütü (WTO), böyle bir senaryoda küresel ticaretin ortalama yıllık % 7 daralma ile sonuçlanacağını öngörmektedir.

ABD–Çin gerilimleri, küresel ekonomik büyüme için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Özellikle ticarî ayrışma senaryoları küresel GSYH için olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. İhracat pazarları ABD olan bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme rakamların da böylece revize edilme ihtiyacını ortaya çıkarabilecektir. Diğer taraftan Çin ekonomisinin üretmekten vazgeçmesi-azaltması da ürün fiyatlarında belli bir düzeyde artışı beraberinde getirecek, böylece Çin ekonomisi karşısında net ithalatçı ülkelerin de dış ticaret açıklarını büyütecektir.

Burada önemli ve gözden kaçmaması gereken bir nokta da iki ülke arasındaki teknoloji liderliği meselesidir. Özellikle çipler, yapay zeka, telekomünikasyon alt yapıları ve askeri teknolojiler alanlarında rekabet ortamı daha sertleşmektedir.

ABD, çok uzun yıllardır liderliğini sürdürdüğü küresel teknoloji akımlarında tahtının sarsıldığını görmeye başlamıştır. Teknolojik geleceğin ülkelerin gelecekteki stratejik ve jeopolitik gücünün temeli olduğu düşünüldüğünde, aslında ortada stratejik bir hegemonya mücadelesi olduğu bilinmelidir. Bu iki kutuplu dünyayı ayrıca “iki kutuplu teknoloji dünyası” na dönüştürmesi içten bile olmayacaktır.

Orta Doğu’daki çatışmaların ticaret yollarına etkisi, Rusya-Ukrayna savaşı ve özellikle enerji ticaretinin yeniden düzenlenmesi gereğini de düşündüğümüzde, küresel ticaretin gelişimini jeopolitik gelişmelerden ayrı bir platformda konuşmak kısa ve orta vadede mümkün olmayacak gibi durmaktadır.

Kaynakça: (1) Marcus Lu ve Miranda, www.visioncapitalist.com, SmithThe World’s Largest Economics:Comparing the U.S. and China,2024, (2) www.gpi-international.com, 07.2024, (3) www.es.china-embassy.gov.tr, April 2025, (4) www.unctadstat.unctad.org, 2025,

Prof. Dr. Cemalettin Aktepe 
Ankara HBV Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı – Köşe Yazarı
caktepe@gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)