YAZARLAR

30 Haziran 2025 Pazartesi, 00:00

Yapay Zekânın Klip Setinde Başlattığı Sessiz Devrim

İletişim ve teknoloji dünyasının dikkatle takip ettiği isimlerden Dr. Sertaç Doğanay, Sezen Aksu’nun yapay zekâ ile hazırlanmış yeni video klibi üzerinden, yalnızca bir görsel çalışmayı değil, bütün bir endüstriyel ve kültürel dönüşüm sürecini sorgulayan ufuk açıcı bir yazı kaleme almış. Yazısında, Doğanay’ın ortaya koyduğu sorular, teknolojinin yalnızca üretim süreçlerini değil, aynı zamanda insan emeğini, estetik anlayışı, etik değerleri ve meslek tanımlarını da kökten dönüştürdüğünü gösteriyor.

Kendisinin sorduğu sorular hem mesleki etik hem de toplumsal dönüşüm açısından ciddi düşünmeyi gerektiriyor.  Bu yazımızın amacı; Sayın Doğanay’ın sorularını teknolojik bir yenilik düzleminden çıkarıp, toplumsal bir kırılma ekseninde değerlendirerek katkıda bulunmak olacaktır. Ardından bu tartışmaya birkaç soru da biz ekleyeceğiz.  Sayın Doğanay’ın soruları ve yorumlarımız;

1.       Öner S. Biberkökü gibi çok tanınan bir yönetmenin rolü ne olabilir?

Bu gibi projelerde klasik “kamera arkasındaki” rol tanımları değişiyor. Artık bir yönetmen sahne kurmakla değil, sahne hayal etmekle ve bunu yapay zekâya aktaracak doğru dili geliştirmekle yükümlü hale geliyor.
“Prompt mühendisliği” denen alan tam burada devreye giriyor:

  • Mekânın atmosferi nasıl olmalı?
  • Işık hangi duyguyu vermeli?
  • Hangi zaman dilimi, hangi görsel tarz kullanılmalı?

Bu soruların her birine verilen yanıtlar, artık kameraya değil, algoritmaya yöneltiliyor. Dolayısıyla, yönetmen artık bir tür algoritmik anlatı mimarı hâline geliyor.
Biberkökü büyük olasılıkla görsel vizyonu tarif eden prompt’ları yazdı ya da süpervize etti.

2.       Normalde 50-100 kişilik bir prodüksiyon kaç kişiyle tamamlandı?

Veo3 benzeri yapay zekâ araçları, geleneksel bir video prodüksiyon zincirinin büyük kısmını ortadan kaldırıyor. Bir klipte yer alacak onlarca kişinin yerini:

  • 1 prompt mühendisi,
  • 1 içerik yöneticisi / sanat yönetmeni,
  • 1-2 yapay zekâ operatörü alabiliyor.

Dolayısıyla bu klip muhtemelen 3 ila 5 kişilik bir mikro ekiple hazırlandı. Bu, endüstri için devrimsel bir verimlilik ama aynı zamanda büyük bir iş gücü riski anlamına da geliyor.

3. Geleneksel teknik ekip yoksa, ekip kimlerden oluştu?

Büyük ihtimalle:

  • Bir yapay zekâ operatörü (Veo3 ile çalışan kişi),
  • Sanat yönetmenliği rolünü üstlenen bir vizyoner (muhtemelen Biberkökü),
  • Sezen Aksu’nun kreatif danışmanları veya metin yazarı,
  • Belki de klibe entegre edilmiş yapay zekâ ses tasarımı veya sonradan yapılan kurgu varsa, bir dijital kurgu uzmanı.

4.    Maliyeti ne oldu?

Kesin rakamları bilmiyoruz ancak tahmini olarak geleneksel bir müzik klibi ortalama 500 bin TL - 2 milyon TL aralığında olabilirken, yapay zekâ ile hazırlanan bu klibin maliyeti muhtemelen:

  • Yüksek çözünürlüklü çıktı alma lisansları,
  • Prompt mühendisliği emeği,
  • Son düzenleme yazılımları ve insan emeği dahil olmak üzere
    yaklaşık 50 bin - 150 bin TL arasında gerçekleşmiş olabilir.

Bu da maliyette %80-90 arasında bir düşüş anlamına geliyor.

5.    Diğer sanatçılar da bu yolu izlerse sektör neye dönüşür?

Eğer bu model yaygınlaşırsa:

  • Set işçiliği hızla azalır,
  • Oyunculuk mesleği dönüşür (AI avatarlar daha yaygın olur),
  • Reklamcılıkta ajanslar prompt mühendislerine dönüşür,
  • Medya prodüksiyon şirketleri ya ölçek küçültür ya da "AI native" firmalara evrilir,
  • Sendikal mücadele dijital telifler ve yapay zekâ tarafından taklit edilen “görüntü hakkı” gibi yeni alanlara kayar.

Bunun sonucu olarak medya sektörü daha merkezi ve teknolojik bir yapıya dönüşebilir; bu da tekelleşmeyi ve içerik benzeşmesini artırabilir.

6.İletişim Fakültelerinin müfredatları sıfırdan mı yazılmalı?

Kesinlikle evet.

Yeni müfredat şu becerileri içermelidir:

  • Yapay zekâ ile hikâye anlatımı (AI storytelling),
  • Prompt mühendisliği,
  • Dijital etik ve yapay zekâ etiği,
  • Multimodal yapay zekâ araçları ile prodüksiyon,
  • Veri okuryazarlığı ve algoritmik medya eleştirisi.

Artık sadece "iletişim kurmayı bilen" değil, “algoritmalara nasıl sesleneceğini bilen” iletişimciler yetiştirmemiz gerekiyor.

Eklediğim Sorular

·         Bu klibin sonunda, yapay zekâ tarafından üretilen görüntülerde kullanılan görsel içeriklerin telifi kime ait olacak? (Yapay zekânın eğitildiği veriler başkasına ait olabilir mi?)

·         Yapay zekâ üretimi görseller ve videoların sonunda "gerçek değil" ibaresi bulunmalı mı? (Tüketicinin aldatılmaması için bu etik mi?)

·         Bu tarz içeriklerin üretiminde kullanılan verilerde hangi kültürel kodlar öncelikli? Bu teknolojiler Batılı veri setlerine dayanıyorsa, yerel estetikler kaybolur mu?

Sonuç

Dr. Sertaç Doğanay’ın yazısı, sanat ve teknolojinin kesişişindeki bu çarpıcı örnek üzerinden, sadece bir klip değil, yaklaşan kültürel değişimin fragmanını gösteriyor. Bu bir son değil, büyük bir dönüşümün başlangıcı. Bu dönüşümde en kritik ihtiyaçlardan biri ise “insan merkezli yapay zekâ okuryazarlığı” olacaktır.

Bu nedenle bugün sanat, iletişim, etik ve teknoloji alanlarının temsilcileri bir araya gelerek şu temel soruyu tartışmalı: "Yapay zekâ her şeyi yapabiliyorsa, insana ne kalır?"

Cevap: Hayal gücü, yönetişim ve değer üretimi.

İşte bu yüzden teknoloji çağında ayakta kalmak isteyen toplumlar; sadece yapay zekâyı kullanmakla kalmamalı, onu anlayan, yöneten ve insani değerlerle denetleyen bir kültürel bilinç geliştirmelidir.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)