YAZARLAR

22 Temmuz 2025 Salı, 00:00

Yanan Ormanlar, Yiten Merhamet: Ateşe Teslim Olan Sessiz Hayatlar

Orman yanar…
Duman yükselir göğe. Gökyüzünü kapkara bulutlar kaplar. Ruhumuz daralır, içimiz kararır.
Ama biz hâlâ ekranlardan, basın açıklamalarından, istatistik bültenlerinden şöyle deriz: "Sevindirici olan, can kaybının yaşanmamış olması."
Oysa yanan sadece ağaç değildir ki!
Yanıp kül olan, sadece odunsu gövdeler değil; bir yuvadır, bir yaşam zinciridir, savunmasız bir canın gözlerinde sönen ışıktır. Bu bir merhamet sınavıdır insanlık için…

Türkiye’nin dört bir yanından yükselen alevler, yalnızca toprağımızı değil; vicdanlarımızı da kavuruyor aslında. Ve bu kavruluşu, çoğu zaman duymak istemediğimiz, sessizlik olarak algılarız… Hâlbuki bu yanan bir kirpinin çığlığı, bir sincabın feryadı, bir tilkinin yavrusuyla birlikte can verişidir. 
Unutmayalım!  Onların da bir canı vardır. Ve her can, Allah’ın emanetidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurur: Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin. (Tirmizî, Birr 16)

Orman, sadece ağaç değildir. Orman, toprağın sessizce tuttuğu bir hayat sözüdür.
Her yaprak, sadece oksijen üretmez; gezegenin ahengini de sağlar. Her dal, bir kuşun yuvasıdır. Her çalı, altında doğan bir hayatı saklar.

Ve insan, bu ilâhî düzenin koruyucusu olmakla yükümlüdür.
Resûlullah Efendimiz, Mekke’de bir serçe kuşunu boş yere öldüren bir sahabeye şu uyarıda bulunmuştur: Haksız yere bir serçeyi öldüren kimseye Allah (c.c.) hesap soracaktır. (Nesâî, Dahâyâ, 42)

Bir serçe için bu uyarıyı yapan bir Peygamberin ümmeti, acaba bugün orman yangınlarında yok olan binlerce canlı için kaç damla gözyaşı barındırıyor?

Türkiye, önce orman varlığının azlığıyla, sonra da  var olanı koruyamamanın mahcubiyetiyle yüzleşmelidir.

Ve dünya… Her yıl milyonlarca hektar orman yok olurken, aslında kendi geleceğini de yakıp kül etmektedir.

Amazonlar yanarken oksijen azalıyor.
Anadolu’nun kızılçamları yanarken umudumuz tükeniyor.
Akdeniz’in makileri küle dönerken, bir ekosistem can veriyor.

Ve yine biz, "Can kaybı yok" demeyi bir teselli zannediyoruz.
Oysa ormanın her köşesi, sessiz bir canın evi olduğunu unutuyoruz.

Bir kaplumbağanın yıllarca aynı patikayı yürüyerek vardığı yumurtlama alanı,
Bir baykuşun geceleyin ötüşünü sürdürdüğü ağaç kovuğu,
Bir karacanın sakince yavrusunu doğurduğu çalılık…
Hepsi, sessizce küle dönüyor.

Ve biz, hâlâ şu cümle de ısrar ediyor, avunuyoruz: "Sevindirici olan, can kaybı yok."
Bu, adı konmamış bir bencilliktir!

Unutmayalım ki;
Allah’ın yarattığı her canlı, bir hikmet üzere vardır.
Bir karıncayı bile incitmekten kaçınan bir medeniyetin çocuklarıyız biz…
Efendimiz (s.a.v.), ordusuna karınca yuvasını dağıtanları görünce şöyle buyurmuştur:  Hiç kimse ateşle azap veremez; bu sadece Allah’a mahsustur. (Ebû Dâvûd, Cihad, 112)

Bu ne demek biliyor musunuz?
Ormanı yakan bir insan, sadece ekosistemi değil; Rabbin nizamını da bozduğu için de sorumludur. Bu ne zor bir imtihandır!

Orman sadece yeşil değildir.
O bir kültürdür. O bir emanettir. O bir ahlaktır.
O, atalarımızın gölgesinde dinlendiği ulu çınarlardır.
O, çocukluğumuzda meşe palamudu topladığımız bir hatıradır.
O, suyun kaynağıdır. Yaşama hayat olan bir nefestir. Toprağın örtüsüdür.
Ve orman, sadece insana ait olmayan, başka canlılarında ortağı olduğu bir hazinedir bu gezegende.

Ama ne acıdır ki, en çok da insan eliyle yok edilmektedir.

Bir orman yandığında, biraz daha nefessiz, biraz daha savunmasız ve biraz daha yalnız kalıyoruz...

Çünkü biz, sadece ormanı değil; birlikte yaşama hakkını da kaybediyoruz.

Kur’an’da şöyle buyrulur: Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah bozguncuları sevmez. (A'râf, 56)

Bugün yanan her orman, sadece fiziksel bir yok oluş değil; aynı zamanda bir emanete ihanet, bir rahmete yapılan nankörlüktür.

O yüzden artık lütfen şu cümleyi kurmayalım: "Sevindirici olan, can kaybı yok." Çünkü can, sadece insana ait olan bir şey değildir.

Ve biz, bu dünyayı sadece insanlar için değil; ormanlarda sessizce yaşayan dostlarımızla birlikte paylaşmak zorundayız.

Onların sessiz çığlığını duymadan, insan kalamayız.
Ve ormanlar yanarken sustuğumuz her gün, insanlığımızdan biraz daha eksiliyoruz!

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)