Türkiye’de Yükseköğretim-İşgücü Piyasası Eşleşmesinin Yapısal Dinamikleri-III
(Politika Döngüsü, Stratejik Öneriler ve Yeni Bir Yükseköğretim Mimarisine Doğru)
Türkiye’de yükseköğretim ve istihdam arasındaki ilişki, uzun yıllardır hem akademik hem de politik tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Serimizin ilk iki bölümünde, alan esaslı ayrışmalar, mezunların iş bulma sürelerinin uzaması, kazanç farklılıkları ve alan uyumsuzlukları gibi kritik göstergeleri ele almıştık. Bu üçüncü ve son bölümde ise, söz konusu sorunların çözümüne yönelik stratejik politika önerilerini konu başlıkları halinde, sistematik bir çerçevede değerlendirecek, yeni bir yükseköğretim mimarisi vizyonunu tartışacağız.

Kontenjan Planlamasında Yeniden Denge Arayışı
Türkiye’nin yükseköğretim planlamasında en acil ihtiyaç, eğitimin arz tarafını işgücü piyasasının talep yapısıyla uyumlu hâle getirmektir. Mevcut sistem, sosyal bilimlerde mezun fazlalığı ve mühendislik, sağlık, bilişim gibi alanlarda işgücü açığı gibi çarpıcı dengesizlikler sergilemektedir. Bu dengesizlikler, hem mezunların iş bulma süreçlerini uzatmakta hem de ekonomik verimliliği sınırlamaktadır.
Bu bağlamda önerilen stratejiler şunlardır:
- Veriye dayalı kontenjan belirleme: Yükseköğretim kontenjanları, geçmiş mezun verileri, işgücü talep projeksiyonları ve bölgesel istihdam analizleri ile uyumlu hâle getirilmelidir.
- Sosyal bilimler mezun fazlasının kademeli azaltılması: Ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda, sosyal bilimler alanlarında yeni kontenjan artışı kontrollü şekilde sınırlandırılabilir.
- Talep yüksek alanlarda kontrollü büyüme: Sağlık, mühendislik, bilişim ve teknoloji gibi kritik sektörlerde, kaliteli eğitim kapasitesi artırılmalıdır.
- Bölgesel işgücü analizlerinin entegrasyonu: Eğitim planlaması yalnızca ulusal değil, bölgesel işgücü taleplerine dayalı olmalıdır; bu, özellikle göç ve bölgesel kalkınma politikaları açısından önem taşımaktadır.
Üniversite-Sektör İşbirliği ve Beceri Temelli Eğitim
Mezunların işgücü piyasasına daha hızlı ve etkin bir şekilde entegre olabilmesi için işyeri temelli öğrenme modelleri yaygınlaştırılmalıdır. Co-Op programları, Teknoloji Fakültelerinde uygulanmakta olan; uzun dönem işyeri eğitimi şeklinde yapılan stajlar ve sektör danışma kurulları kurumsallaştırılarak öğrenciler ile iş dünyası arasında kalıcı köprüler kurulabilir.
Özellikle ön lisans ve meslek yüksekokulu programlarında, işverenlerle istihdam koridorları oluşturmak, genç işsizliği azaltmada kritik bir rol oynayacaktır. Bunun yanı sıra:
- Mikro sertifikasyon ve dijital beceriler: Öğrencilerin uygulamalı ve dijital yetkinliklerini gösteren mikro sertifikalar ve yetkinlik kartları geliştirilmelidir.
- Akreditasyon süreçlerinin güçlendirilmesi: Eğitim programlarının kalitesi, işgücü piyasasının ihtiyaçları ile uyumlu olacak şekilde sürekli olarak denetlenmelidir.
Veri Temelli Rehberlik ve Kurumsal Hesap Verebilirlik
Üniversiteler, mezunlarının iş bulma süresi, kazanç verileri ve alan uyumu gibi göstergeleri düzenli biçimde paylaşmalı; yeni program açma veya mevcut programları kapatma kararları bu veriler üzerinden verilmelidir.
Öğrenciler için yeni bir rehberlik platformu oluşturulmalı; lise çağındaki gençler, meslek seçiminde ve yükseköğretim tercihlerinde işgücü piyasasındaki eğilimler hakkında sistematik olarak bilgilendirilmelidir. Bu yaklaşım, hem bireysel kararların bilinçli olmasını sağlar hem de toplumun genel verimliliğini artırır.
Sonuç
Değerli Gazete Ankara Okurları, bu makale serisinde, Türkiye’de yükseköğretimin karşı karşıya olduğu temel sorunları üç boyutuyla ortaya koyma gayreti içinde olduk: Bunları kısaca hatırlatmak gerekirse;
- Alanlar arası dengesizleşen istihdam yapısı,
- Kazanç ve alan uyumsuzluğundaki derinleşme,
- Planlama ve yönetişim süreçlerinin veriye dayalı olmaması.
Bu yapısal sorunlara karşı stratejik, uygulanabilir ve bütüncül politikalar geliştirilmezse, yükseköğretim sistemi sadece diploma veren bir kurum olmaya devam edecektir. Ancak doğru planlama ve veri temelli yönetimle, üniversiteler toplumsal kalkınmayı destekleyen, istihdam üreten ve sürdürülebilir mesleki yeterlik sağlayan bir yapıya dönüşebilir.
Türkiye için artık yeni bir yükseköğretim mimarisini tartışmanın ve hayata geçirmenin zamanı gelmiştir. Bu mimari, hem gençlerimizin istihdamını güvence altına alacak hem de ülkemizin ekonomik ve toplumsal potansiyelini güçlendirecektir.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
"Türkiye'de Yükseköğretim-İşgücü Piyasası Rşleşmesinin Yapısal Dinamikleri" başlıklı yazı serimizin;
II. yazısı: https://www.gazeteankara.com.tr/writers/ayhan-erdem/turkiyede-yuksekogretim-isgucu-piyasasi-eslesmesinin-yapisal-dinamikleri-ii-4356
---
Dr. Oğuz Poyrazoğlu'nun (Gazete Ankara Kurucu & Sorumlu Yazı İşleri Müdürü-Yazar) editörlüğünü yaptığı, "TÜİK: Yükseköğretimde İstihdam, Kazanç ve İşe Geçiş Süreleri Yeniden Şekilleniyor-Sağlık, Mühendislik ve Bilişim Zirvede" başlıklı makaleyi okumak için ilgili bağlantı:
YORUM YAP