Doçentlik Kriterleri ve Akademik Adalet: Akademisyen Yayın Robotu Değildir
Türkiye’de yükseköğretim sistemi, 1980’li yıllardan bu yana niceliksel büyüme odaklı bir gelişim çizgisi izlemiştir. Üniversite sayıları hızla artmış, öğrenci kontenjanları milyonlara ulaşmıştır. Ancak bu büyüme sürecinde, üniversitelerin bilim üretme ve eğitim verme gibi iki temel işlevi arasındaki denge ciddi biçimde bozulmuştur. Bugün bu dengesizliğin en belirgin şekilde ortaya çıktığı alanlardan biri, akademik yükseltilme kriterleridir. Özellikle bu yazımızın ana konusu olan, 2025 Mart dönemi için Mühendislik Temel Alanı’nda belirlenen doçentlik kriterleri, bu yapısal sorunu açıkça ortaya koymaktadır.
Akademisyen mi, Yayıncı mı?
Üniversitelerarası Kurul (UAK) tarafından açıklanan 2025 doçentlik kriterlerine yakından bakıldığında, mühendislik alanında akademisyenlerden adeta yayın girişimcisi olmaları beklenmektedir. Puanlama sistemi; uluslararası makaleler (Q1-Q3), patentler, projeler, atıflar gibi kişisel araştırma çıktıları üzerine kuruludur. Oysa eğitim-öğretim ve kurumsal katkılar, puan cetvelinde adeta görünmez kılınmıştır. Bu durum, sadece nicel çıktı odaklı bir akademik modelin teşvik edildiğini göstermektedir.
Puanlama Sisteminin Teknik İncelemesi
Kategori |
Alt Başlık |
Puan |
Zorunluluk |
Uluslararası Makale |
SCIE/SSCI Q1: 30 pt, Q2: 20 pt, Q3: 15 pt |
≥ 40 puan |
Başlıca yazar olmalı |
Ulusal Makale |
TR Dizin: 10 pt |
≥ 10 puan |
|
Tez Kaynaklı Yayın |
SCIE/SSCI: 20 pt, ESCI: 10 pt |
Max 20 puan |
Doktora sonrası kabul edilmez |
Kitap/Bölüm |
Ulusal/Uluslararası |
Max 10 puan |
≥ 5 puan zorunlu |
Atıflar |
Ulusal-Uluslararası |
Max 10 puan |
|
Bildiriler |
CPCI vb. / 5 puan |
Max 10 puan |
≥ 5 puan zorunlu |
Patent/Faydalı Model |
Ulusal/Uluslararası |
Değişken |
|
Projeler |
Yürütücü/Araştırıcı |
Değişken |
|
Diğer (H-index vb.) |
H-index ≥ 5 → 5 puan |
Max 10 puan |
|
Ders Verme |
Yarıyıl/yıl bazında |
Max 6 puan |
2 puan zorunlu |
Görünürde şeffaf gibi görünen bu sistem, içerikte ciddi yapısal sorunlar barındırmaktadır. Akademik yaşamı sadece yayın ticaretine indirgemek, üniversitelerin asli görevlerinden biri olan nitelikli eğitim işlevini sistematik olarak zayıflatmaktadır.
Örnek: Çarpıcı Bir Adaletsizlik
- 1 adet Q1 dergi makalesi: 30 puan
- 4 yıl boyunca lisans dersi: 6 puan
Bu tabloyu gören bir akademisyenin hangi faaliyetlere öncelik vereceği açıktır. Haftada 10-16 saat ders veren, yüzlerce öğrenciyle ilgilenen, laboratuvar kuran bir mühendislik fakültesi öğretim üyesinin bu çabaları, yalnızca 6 puan ile değerlendirilmekte, akademik emek cılız bir sayısal forma indirgenmektedir.
Yapısal Sorunlar
Akademik Faaliyetlerin Tek Boyutlu Hale Getirilmesi: Bir mühendislik fakültesinde çalışan öğretim üyesi sadece makale yayımlamaz. Laboratuvar kurar, proje dersleri yürütür, mühendislik etiği öğretir, sektöre danışmanlık yapar, halka açık ve kamu yararına kurslar verir. Bu katkıların puanlanmaması, akademik faaliyeti yalnızca yayın üretimiyle sınırlandırmaktadır.
Eğitim-Öğretimin Değersizleştirilmesi: Eğitim faaliyetlerine verilen puan maksimum 6 ile sınırlı. Ayrıca tez danışmanlığı gibi uzun soluklu akademik faaliyetlere doğrudan puan verilmemektedir. Oysa bir yüksek lisan tezi ortalama 2-3 yıllık, bir doktora tezi ortalama 3-5 yıllık ciddi bir akademik emek demektir.
Kurumsal Katkıların Yok Sayılması: Yeni bölüm açmak, laboratuvar kurmak, müfredat geliştirmek gibi faaliyetler hiç puanlanmamaktadır. Akademik camianın gelişimi için kritik olan bu katkılar, sanki değersizmiş gibi görülmektedir.
Altyapı ve Bölgesel Eşitsizlik: Ankara, İstanbul, İzmir gibi köklü üniversitelerle, Anadolu’daki yeni üniversiteler arasında ciddi bir altyapı eşitsizliği vardır. Anadolu’daki akademisyenler hem daha fazla ders yüküyle karşı karşıya kalmakta hem de yayın desteğinden yoksun kalmaktadır. Bu durum, üniversiteler arası kurumsal adaletsizliği derinleştirmektedir.
Doktora Öncesi Katkıların Göz Ardı Edilmesi: Akademisyenlerin doktora sürecinde yaptıkları yayınlar ve projeler düşük puanlarla sınırlanmakta, bu süreçte gösterilen emeklerin hakkı verilmemektedir.
Dil Puanı: Gerekli mi, Engelleyici mi?
Doçentlik için YDS/YÖKDİL 55 puan alma şartı aranmakta; Elbette uluslararası akademik iletişim için dil bilgisi önemlidir; ancak dil bilgisinin çoktan seçmeli bir sınavla ölçülmesi bilimsel yetkinliğin tek ölçütü olamaz.
Adil ve Dengeli Bir Akademik Yükseltme İçin Çözüm Önerileri
1. Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri Yeniden Tanımlanmalıdır
- Lisans ve lisansüstü ders : Yıl başına 2 puan, 4 yıl için 8 puan olmalı,
- Tez danışmanlığı: Yüksek lisans 5 puan; Doktora 10 puan olmalı,
- Ders kitabı yazımı: Ulusal 15 puan; Uluslararası 20 puan olmalıdır.
2. Kurumsal Katkılar Puanlanmalıdır
- Bölüm/Laboratuvar kurulumu/Halka açık kurslarda görev almak: Belgeli her faaliyet için 5 puan
3. Bölgesel Eşitsizlik İçin Pozitif Ayrımcılık Uygulanmalıdır
- Yeni kurulan üniversitelerde çalışan akademisyenler için ek puan katsayısı getirilmelidir.
4. Doktora Öncesi Katkılar Değerlendirilmelidir
- Doktora öncesi yayınlar için ayrı bir ek puan havuzu tanımlanmalıdır.
5. Yabancı Dil Barajı Esnekleştirilmelidir
- Uluslararası konferans bildirileri gibi alternatif dil göstergeleri kabul edilmelidir.
Sonuç: Yayıncı Değil, Bilim İnsanı Yetiştirmek Zorundayız
Türkiye’nin ihtiyacı, yayın puanı kovalayan akademisyenler değil; nitelikli bilim insanlarıdır. Bilim insanı sadece makale yazmaz; aynı zamanda eğitir- öğretir, danışmanlık yapar, topluma katkı sunar, üniversitesine vizyon kazandırır.
Akademisyeni yalnızca yayın sayısıyla ölçmek, bir ağacı sadece meyvesine göre değerlendirmek gibidir. Oysa bilim insanı; köküyle, gövdesiyle, dalıyla, yaprağıyla ve gölgesiyle bütündür.
UAK 2025 doçentlik kriterleri bu anlayış doğrultusunda revize edilmezse, üniversitelerimizde bilim insanı değil, akademik tüccarlar yetiştirmeye devam edecektir. “Dost acı söyler!”
Türkiye, eğitimde olduğu gibi akademide de niceliğe değil, niteliğe odaklanmalıdır.
Saygılarımla,
Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
YORUM YAP