Doçentlik Kriterleri Üzerine Küresel Bir Bakış: Türkiye İçin Neler Yapılabilir?
Geçtiğimiz günlerde (14 Haziran 2025, Gazete Ankara) kaleme aldığım "Doçentlik Kriterleri ve Akademik Adalet: Akademisyen Yayın Robotu Değildir" başlıklı yazıda, Türkiye’deki doçentlik sisteminin temel sorunlarını ve akademik adalet kaygılarını dile getirmiştik. O yazıda özellikle şunu vurgulamıştık: Bilim insanı nicelik yarışının kölesi değil; nitelikli bilgi üretiminin öznesidir.
Bugün o yazının devamı niteliğinde bir değerlendirme yapıyor ve bu kez Türkiye’deki sistemimizi, dünyadaki başarılı örneklerle karşılaştırarak masaya yatırıyoruz. ABD’den Finlandiya’ya, Almanya’dan Güney Kore’ye kadar birçok ülkede akademik yükseltme nasıl işliyor? Türkiye için bu tablodan hangi dersleri çıkarmalıyız?
ABD Örneği: Özgürlük ve Nitelik Dengesi
ABD modelinde merkezi bir doçentlik sınavı yoktur. Üniversiteler kendi yükseltme kriterlerini belirler. Yayın sayısından ziyade, uluslararası saygınlığı olan dergilerde nitelikli yayın üretimi esastır. Ayrıca öğretim becerisi, proje üretimi ve toplumsal katkı da dikkate alınır. Türkiye’deki aşırı merkeziyetçi yapıya kıyasla kurumsal özerklik burada belirgindir.
İngiltere Örneği: REF Sistemiyle Bilim ve Toplum Dengesi
İngiltere’deki Research Excellence Framework (REF) sistemi, yayınların yanı sıra bilgi transferi ve toplumsal katkı gibi alanları da değerlendirir. İngiliz sistemi, Türkiye’de halen eksik olan “bilim toplum için yapılır” anlayışını yükseltme süreçlerine başarıyla entegre etmiştir.
Avustralya Örneği: Etki Odaklı Akademik Değerlendirme
Avustralya’da yayınların sayısından çok atıf etkisi önemlidir. Uluslararası proje yürütücülüğü, küresel iş birlikleri ve araştırma fonları yükselmede belirleyicidir. Türkiye’de henüz proje üretmenin puanlama sisteminde hak ettiği yeri bulamaması önemli bir eksikliktir.
Almanya Örneği: Habilitasyon Disiplini
Almanya, habilitasyon geleneğiyle bilimsel derinliğe odaklanır. Yüksek nitelikli özgün çalışmalarla doçentlik elde edilir. Türkiye’de nicelik öne çıkarken Almanya’da bilimde özgünlük esas alınır.
Japonya Örneği: Kıdem, Kültür ve Uluslararasılaşma
Japonya’da yükselme süreçleri halen kıdeme dayanır; ancak uluslararası yayın ve iş birlikleri son yıllarda ağırlık kazanmıştır. Özellikle Japon modelinde öğrenci yetiştirme performansı da önemli bir kriterdir.
Güney Kore Örneği: Yayın Baskısı ve Puanlama Sistemi
Güney Kore’de SCI/Scopus yayınları olmadan yükselmek neredeyse imkânsızdır. Türkiye’de tartıştığımız "Akademisyen Yayın Robotu Değildir" eleştirisi Güney Kore için de geçerlidir. Nitelik yerine puan peşinde koşma eğilimi orada da ciddi eleştirilere yol açmaktadır.
Finlandiya Örneği: Öğretim ve Toplum Odaklı Model
Finlandiya örneği, Türkiye için en öğretici modellerden biridir. Doçentlik, bilimsel yeterlik anlamında kullanılmakla birlikte resmi yükseltme sürecinde öğretim kalitesi, toplum hizmeti ve uluslararası proje liderliği gibi kriterler öne çıkar. Türkiye’de öğretim faaliyetlerine neredeyse puan verilmezken Finlandiya’da bu alan birincil ölçüt kabul edilmektedir.
Karşılaştırmalı Doçentlik Kriterleri Tablosu
Tablo, her ülkenin yayın kalitesi, atıf etkisi, öğretim, proje fonları ve toplumsal katkı gibi beş temel kriterde 1–5 arasında değer alarak karşılaştırmasını göstermektedir. Ayrıca dil şartları ve merkeziyet düzeyleri de yer almaktadır.
1. Yayın ve Atıf Odaklı Modeller: ABD ve İngiltere, nitelikli makaleyi ve atıf etkisini birincil kriter olarak alır. Merkezi sınav ya da zorunlu liste yerine üniversite özerkliği ön plandadır.²
2. Öğretim ve Toplumsal Katkı: Finlandiya ve İngiltere, öğretim etkinliğini ve Bilim–Toplum etkileşimini puanlayarak akademisyeni çok boyutlu değerlendiriyor. Türkiye’de bu boyut hâlen yeterince ölçümlenememektedir.
3. Proje Partisipasyonu ve Fon Yönetimi: Avustralya ve Finlandiya gibi ülkeler, araştırma fonları kazanımı ve uluslararası projelerde liderliği cesaretlendiriyor. Türkiye’de proje üretimi puanlamada sınırlı yer buluyor.
4. Merkeziyet vs. Özerklik: Almanya’nın Habilitasyon geleneği ve Türkiye’nin ÜAK merkezi yapısı, esneklikten ziyade standartlaştırmayı sağlar; ancak bu durum disiplinlerarası heterojenliği göz ardı edebilir.
5. Dil Şartları ve Esneklik: Türkiye’de zorunlu yabancı dil sınavı büyük bir engel olarak görülürken, ABD ve İngiltere’de bu tür barajlar bulunmamaktadır. Finlandiya ise dil yeterliliğini esnek yollarla değerlendirir.
Türkiye: Eksik Organları Olan Güçlü Bir İskelet
Türkiye’de merkezi ÜAK sistemi, disiplinler arası adaleti sağlamada yetersiz kalıyor. Özellikle şu sorunlar öne çıkıyor:
- Yayın kalitesi yerine sayı yarışı: Nitelik geri planda kalıyor.
- Öğretim faaliyetlerine puan verilmemesi: Öğrenci yetiştirme süreci değersizleştiriliyor.
- Proje ve topluma katkılar görmezden geliniyor.
- Dil sınavı bilimsel üretimin önüne geçiyor.
Bu sorunları geçtiğimiz yazıda detaylı şekilde analiz etmiştik. (Bkz: Gazete Ankara, 14 Haziran 2025)
Ne Yapmalı?
- Yayınlarda Nitelik Esas Olmalı: Sayı değil etki aranmalıdır.
- Proje Üretimi Puanlanmalı: Ulusal ve uluslararası projelerde görev alan akademisyenler desteklenmelidir.
- Öğretim Katkısı Değerlendirilmeli: Finlandiya örneği burada yol gösterici olabilir.
- Dil Sınavı Esnetilmeli: Akademik üretimi güçlü olanlar için alternatif sistemler geliştirilmelidir.
- Disiplin Bazlı Kriterler Getirilmeli: Tıp, mühendislik ve sosyal bilimler için ayrı, adil ölçütler belirlenmelidir.
Son Söz
Türkiye, akademik yükseltme sisteminde yayın robotu değil, düşünen bilim insanı yetiştirmeyi hedeflemelidir. O bilim insanları ancak nitelikli yayın, proje üretimi, öğrenci yetiştirme ve topluma katkı ile gerçek anlamda yükselir.
Türkiye’nin akademi dünyasında parlayan bir yıldız olması için önce kendi sistemindeki yapısal sorunları çözmesi gerekiyor. “Akademisyen Yayın Robotu Değildir” diyerek çıktığımız bu yolculukta, şimdi “Türkiye Bilim Toplumu Olabilir” hedefini önümüze koyma zamanıdır.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Ayhan ERDEM (Bilgiye Gönül Verenlerin Yol Arkadaşı)
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
Dipnotlar
- Gazete Ankara, “Doçentlik Kriterleri ve Akademik Adalet: Akademisyen Yayın Robotu Değildir”, 14 Haziran 2025.
- Karşılaştırmalı analiz için bkz. Tablo “Karşılaştırmalı Doçentlik Kriterleri” ve grafiği.
YORUM YAP