YAZARLAR

20 Kasım 2025 Perşembe, 00:00

Demir Tava Gelir Kömür Biter, Ocak Tava Gelir Hamur Biter, Akıl Başa Gelir Ömür Biter

Bazı sözler vardır; kütüphaneler dolusu kitabın anlatamadığını birkaç kelimeyle özetler. Hayatın tüm iniş çıkışlarını, insanın içindeki kırılganlıkları ve zamanın insana yaptığı ince sürprizleri… Bazen tüm bunlar, bir halk deyişinin sadeliğinde gizlidir.

Demir tava geldi, kömür bitti,
Ocak tava geldi, hamur bitti…
Akıl başa geldi, ömür bitti…

Bu manidar deyişler yalnızca söz dizimi değil; insan ömrünün sessizce açılan defteridir. Gençlikten orta yaşa, oradan bilgelik durağına uzanan yolun hüzünlü ama umudu hiç eksik olmayan bir dökümüdür.

Gençlik: Demir Tava Geldi, Kömür Bitti…

Gençlik, insanın dünyayı avuçlarının içine alabileceğine inandığı dönemdir. Cahit Sıtkı’nın dediği gibi, “delikanlı çağımızdaki cevher” ateşli yıllar… Hayaller boldur, enerji taşar; umut derya misalidir. Fakat gençliğin acı gerçeği, çoğu zaman imkânların hayallerin gerisinde kalmasıdır.

Tava gelir; yani gençlik, insana güç, potansiyel ve cesaret verir. Ama kömür bitiktir; yollar sisli, imkân dar, yük ağırdır. Gençlik, gelecekten borç alınan bir zamandır: Geleceğe, zamana, hatta kendi cesaretimize borçlanırız. Ne var ki gençlik, sahip olduklarımızın kıymetini çoğu zaman anlamaz.

Orta Yaş: Ocak Tava Geldi, Hamur Bitti…

Yolun ortasına geldiğimizde, Dante’nin dediği “Ömrün ortasında karanlık bir ormandaydım” sözleri anlam kazanır. Artık ocak kurulmuştur; evin, düzenin, emeğin karşılığı alınır. Hayatın ritmi oturur. Fakat bu kez hamur eksilir. Zamanın acımasız dengesi, insanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyi eksiltir.

Gençken vaktimiz vardı ama kudretimiz yetmezdi; orta yaşta kudretimiz vardır ama vakit elimizden kayar. İnsan ilk kez aynada kendine yabancılaşır: “Benim mi bu çizgili yüz?” Bugün kazandıklarımızın, dün kaybettiklerimizin bedeliyle ödendiğini ancak bu çağda fark ederiz.

Bilgelik: Akıl Başa Geldi, Ömür Bitti…

Sonra bir gün, hayatın her şeyini daha berrak ama iç acıtıcı biçimde anlamaya başlarız. Yılların biriktirdiği tecrübe kalbimize ağır ama huzurlu bir şekilde çöker; doğruları daha iyi görür, hayatın akışını daha doğru okuruz.

Ama kaderin ince oyunu burada saklıdır: Akıl başa gelir, ama ömür yorgundur. Tecrübe gecikmiş bir misafir gibi kapıya dayanır; ömür ise çoktan son düzlüğe girmiştir.

İnsanın içini en çok acıtan da budur: Hayat, en gerekli bilgeliği en geç getirir. Bu sözler bir teslimiyet değil; insanı silkelerken umut veren bir çağrıdır. Gençlik geçip gitmiş olabilir, orta yaş yoruyor olabilir, bilgelik kapıyı yeni çalıyor olabilir… Ama elimizde hâlâ “şimdi” dediğimiz bir zaman dilimi vardır.

Aklı başa erken getirmenin, zamanı doğru okumayı öğrenmenin ve hayattaki eksilmelere rağmen içimizdeki umudu canlı tutmanın tek mevsimi budur.

Son Söz

"Demir tava gelir kömür biter; ocak tava gelir hamur biter; akıl başa gelir ömür biter…"

Bu eski Anadolu deyişi, insan ömrünün üç perdelik trajedisini neredeyse birkaç cümleye sığdırır. Gençlik, hazırlığını tamamlayamadan koşuya kalktığımız çağdır; orta yaş, hayatın harcını yoğurmaya geç kaldığımız dönemeçtir; yaşlılık ise aklın en berrak hâliyle nihayet kendini gösterdiği ama zamanın çoktan avuçlarımızdan kaydığı son duraktır.

Aslında mesele, eksik kömürün, eksik hamurun veya eksik vaktin kendisi değildir. Mesele, geciktiğimizi bile geç fark etmemizdir. İnsan, en çok kendine geç kalır. Gençken zamanın sonsuz olduğunu zanneder; orta yaşta ömrün hesapsızca aktığını fark eder; yaşlılıkta ise içimizi yakan hakikati görürüz: Vakit sandığımızdan çok daha hızlı tükenmiştir.

Ama hâlâ nefes aldığımız bu an, geciken her şeyi telafi edecek kadar değerlidir.

Cahit Sıtkı Tarancı, “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” derken sadece rakamlarla hesap yapmıyordu; hayatın insanla kurduğu mesafeyi anlatıyordu. Aynalar küsmeye başlıyorsa, saçlarımızın beyazları çoğalıyorsa, bilmeliyiz ki zaman bizi korkutmak için değil, uyandırmak için imballıyordur (dürtüyordur).

Hayat, kimseye sınırsız tava, sınırsız kömür, sınırsız hamur vermez. Ama fark edenlere cömerttir. Bugünün kıymetini kavrayanlara, geç kalanlara yeniden yol açan, duraksayanlara nefes veren bir lütuf gibidir.

Şu an elimizde olan tek şey, sadece bu andır. Ömür tavasının altındaki ateş hâlâ yanıyorsa, gecikmiş olma duygusunu bir kenara bırakıp tekrar başlamanın tam zamanıdır.

Unutmayalım ! Ömür, geç kaldığımızı fark ettiğimiz anda başlayan bir yürüyüştür. İşte bu yüzden, bugün hayatı fark edenler için kömür de tükenmez, hamur da bitmez, ömür de eksik sayılmaz. Herkese sağlıklı, başarılı, umutlu ve mutlu bir ömür dilerim.

Saygılarımla,
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

 

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)