YAZARLAR

G[A]
G[A]
09 Nisan 2025 Çarşamba, 15:32

Yağmur Duası: Damı Akan Evlerin Duaları

Bugün sizlerle yüreğime dokunan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Ancak öncesinde, hepimizin az çok aşina olduğu “yağmur duası” geleneğine kısaca değinmekte fayda var.

Su; hayatın özü, varoluşun bereketidir. Tarım toplumları içinse su, toprağın can bulduğu en kıymetli nimettir. Bu nedenle yüzyıllardır Anadolu’da ve dünyanın pek çok yerinde, kuraklık dönemlerinde insanlar, yağmur ve rahmet dilemek için bir araya gelir, dualar eder. Yağmur duası, yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, arınmanın ve kalpleri birleştirmenin de vesilesidir.

Anadolu’da bu dua törenleri; tövbe ve istiğfarla, küslerin barışmasıyla, mağdur ve yoksulların sevindirilmesiyle başlar. Herkes birbirine selam verir, helalleşir. Ardından topluca genellikle yüksek bir alanda toplanılır. Dua edilir, kurbanlar kesilir, imece usulüyle yemekler pişirilir ve paylaşılır. Özellikle fakirlere, çobanlara, yoldan geçenlere bu yemeklerden ayrılır; dualara katılamayanlara da ulaştırılır.

Duanın özü ise hep aynıdır:

“Allah’ım, bize bol, bereketli, gönlümüzü ferahlatan, her tarafı sulayan bir yağmur ihsan eyle. Bizleri umutlarını yitirmişlerden eyleme. Gökten ve yerden bereketler nasip et. Affını ve rahmetini dileriz.”

Peki, bu kadar içten dualar bazen neden karşılık bulmaz?

İşte şimdi anlatmak istediğim hikâye burada başlıyor:

Bir köyde, kuraklık nedeniyle yağmur duasına çıkılır. Ne var ki tek bir damla yağmaz. Cemaat tekrar tekrar dua eder ama sonuç değişmez. En sonunda bir din âlimine danışırlar. Âlim, “Bütün ihtiyaç sahiplerine yardım ettiniz mi?” diye sorar. “Evet,” der cemaat. Âlim sadece, “O halde bir daha sorun,” der.

Cemaat yeniden her evi tek tek dolaşmaya başlar. Aç olana yiyecek, borçluya para, hastaya ilaç verirler. En son köyün dışında kalan bir eve ulaşırlar. Genç bir kız kapıyı açar. İhtiyaçlarını sorarlar. Kız şöyle der:

“İçeride yaşlı bir anam var. Başka da kimsemiz yok. İdare edip gidiyoruz ama… damımızı aktaramadık. Yağmur yağınca içeri akıyor.”

Ve hikâye burada biter.

Şimdi bir soru soralım kendimize:

Hayatınızda sizin de “damı akan” birileri var mı?
Aranmayı bekleyen, küs olduğunuz, selam vermediğiniz, sadece bir “teşekkür” ya da bir “özür” bekleyen biri?
Hakkını yediğiniz, unuttuğunuz, kırdığınız, sessizce bekleyen bir mazlum?

Belki bir komşu, bir dost, bir akraba…
Kim bilir, belki de duası yüzünden rahmet gelecek olan odur.

Unutmayalım: Bereket ve rahmet arıyorsak, ardımızda boynu bükük kalmış kalpler bırakmamamız gerekir. Zira kimin duasının kabul olacağını yalnızca Allah bilir.

Sevgi ve saygılarımla,

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (1)

  • Gazete ANKARA

    Neşe üzer

    Yüreğime dokundunuz hocam çook güzel olmuş.

    + Cevapla