YAZARLAR

G[A]
G[A]
11 Nisan 2025 Cuma, 14:12

İMPOSTER FENOMENİ

1978 yılında ortaya çıkan bu kavramla benim tanışıklığım henüz taze…

Bireysel danışmanlık verdiğim kariyer sahibi başarılı kadınlarda kendi başarılarını küçümseme eğilimi, “ben yaptıysam herkes yapar” mantığı genellikle karşılaştığım bir tutum ancak buna karşın çalıştığım bazı erkek bireylerde özellikle eğitim seviyesi düşük olanlarda tam tersi hastalıklı bir “özgüven” söz konusu olunca 1-2 yıldır bunun altında yatan düşünceyi araştırmaya başladığımda farkettim ki biz imposter fenomeni diye bir kavram var.

İnsanın kendi başarısına bir türlü ikna olamaması ve başarısını şanslı olmasına bağlaması, bulunduğu yere tesadüfen geldiğini düşünmesi veya buraya kadar iyi idare ettim ama yakında maskem düşecek, foyam ortaya çıkacak diye sürekli bir endişe içinde yaşaması durumuna imposter fenomeni deniliyor. “Okumuş kadın” sendromu olarak da biliniyor ve doktora yapmış kadınlarda daha fazla görülüyor. İngilizcede kelimenin tam karşılığı “sahtekarlık”… ancak olgunun kendisi bu kelimenin direkt anlamından çok bağımsız…

Bu toprakların ekmeğini yiyen suyunu içen kadınlar olarak biz kendimizi kutlamayı başarılarımızı alkışlamayı pek bilmiyoruz, muhtemelen dna’larımızda böyle bir kod olmadığından bize çok zor gelen bu durum kendi başarılarını kabul etmekle ilgili bir  olgu…

İnsanın kendini alkışlama güçlüğü benlik değeriyle ilgili bir probleminin olduğunu gösteriyor olabilir ancak;

Bizim gibi cinsiyetçi tutumların yüksek olduğu coğrafyalarda, kadınlardaki bu imposter hissetme halinin daha yüksek olduğuna dair yayınlara denk geldim.

Ülkemizde sadece anne-babanın değil toplumun da kadını alkışlama motivasyonu benim gözlemlerime göre çok ama çok az… En nihayetinde çocuk sadece anne-babanın değil bir toplumun çıktısıdır.

Üstüne de en eğitimli, en entelektüellerin bile dillerine pelesenk olmuş, dizilerde racon kesmenin şiarı; kadını aşağıladığının, cinsiyetçi olduğunun farkına bile varılamayan dilimize yerleşmiş “etek giysin, gelirsem ona etek giydiririm,  ona başörtü gönderin de başını bağlasın, avrat akıllı, avrat yürekli,…” gibi söylemler kadını olduğu gibi kabul etmeyi zorlaştırdığından kadın kendini alkışlamak yerine saklanmayı, sinmeyi bir savunma mekanizması haline getiriyor.

Keza ancak kadın erkeksi tavırlarla hareket ettiğinde, eril enerji kuşandığında alkış alabiliyor. “Erkek gibi kadın maşallah”, vs… (alkıştan kasıt önemli başarılarının altının çizilmesi, kendi başarılarının farkına varılması…)

Kendi başarısına bir türlü inanamayan çok sayıda kadına denk geldim; beni sorarsanız kısa bir süre öncesine kadar ben de kendime “zeki değilim sadece çok çalışıyorum” derdim artık bu cümleyi kurmamaya gayret ediyorum. Mesela  yıllar önce ilk kitabım basıldığında herkes kitap yazabilir gibi geliyordu bana, yönettiğim büyük işleri herkes yapabilir diye düşünüyordum, bir gün yaklaşık 2000 kişinin olduğu bir salonda konuşmamı bitirip sahneden indiğimde çok önemsediğim erkek bir büyüğüm sen ne güzel hiç teklemeden konuştun, bu kalabalığı çok güzel yönettin şimdi ben nasıl titremeden konuşacağım diye büyük bir gerginlik içerisinde o anki heyecanını benimle paylaşmıştı… o kadar şaşırmıştım ki benim gözümde O, fil… ben de karıncaydım çünkü…

Sosyal medyama reklam aldığımda (yaratıcı olmanız gerekiyor o tarz içerikler için) yaptığım ortaya çıkardığım her şeyi herkesin aklına gelebilecek fikirler olarak görüyordum.

Ve çok az sayıda erkek tanıyorum ki kendini dev aynasında görmemiş olsun…

Bizim gibi coğrafyalarda erkekler başarıyı biraz daha hak etmiş olma duygusuyla hayata başlıyorlar; “zaten bu benim hakkımrefleksi dna’larına yerleşmiş. Dolayısıyla işte ya da evde fark etmeksizin insanların çoğu erkeklerden duydukları öneri veya fikre daha fazla itibar etme eğilimindeler.

Profesyonel dünyada kadınların varolması/varolabilmesi  eril enerjiyi kuşanıp daha erkeksi hale gelmesine çok teşne… Kadın başarısı ancak bu şekilde daha yukarı çıkma mümküniyetine doğru evrildi. İş dünyasındaki cam tavanlara bir de bu açıdan bakılması gerekir.

İmposter fenomeninin toplumsal ögelerle bağlantılı olduğu bir gerçek ancak kadının kendi iç dünyasının da bu durumda payının yüksek olduğunu düşünüyorum.

Bazı başarılı kadınlarda korkuyla karışan bir güvensizlik duygusu var; bu duygu anne-babayla, sosyal kültürle çok bağlantılı… aileden koşulsuz sevgi alamayan kadınlar hep bir tedirginlik içerisinde yaşıyor hayatı…

Anne-babasından daha akıllı, daha eğitimli, daha vizyonlu olan kadınlar bile hep bir tedirginlikle aile onayı peşinde… 50 yaşında bir kadın, koca bir fabrikayı yönetiyor, bazen koca bir şehri… ama günün sonunda O hep dönüp aileden onay arıyor.

İmposter olgusundan sıyrılabilmek mümkün; Her şey farkındalıkla başlar. İnsanın bir şeyi fark etmesi o noktada bir çözülme başlatır.

Kulağınızdaki o yanlış bir şey yapmış olma hissinin sesi, cızırtılı bir şekilde sizi her yerde bulur. O ses nereye giderseniz gidin sizinle gelir, taa ki sizin bir gün onun imposter olgusu olduğunu fark edip,  ondan kurtulmaya karar verdiğiniz güne kadar…

Güzel bir hafta olsun hepimize…

Görüşmek Üzere…

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (1)

  • Gazete ANKARA

    Blackeagle

    İnsanlarda farkındalık oluşturabilecek çok anlamlı ve güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler Neslihan Hanım.

    + Cevapla