YAZARLAR

11 Eylül 2025 Perşembe, 08:00

“Bir Yaşam Biçimi Olarak Fotoğraf: Estetikten Toplumsal Belleğe”

1985 yılında siyah-beyaz analog bir fotoğraf makinesi ile başlayan serüven, zaman içinde bir hobiden çok öteye geçerek yaşamın merkezine yerleşti. Fotoğraf, yalnızca bir sanat dalı değil; aynı zamanda kültürel, estetik ve toplumsal bir ifade biçimi olarak hayatımda önemli bir yere sahip oldu. Bugün geldiğim noktada, kişisel deneyim ve birikimlerimi paylaşmanın, yeni bakış açıları kazandırmanın ve fotoğrafı geniş kitlelerle buluşturmanın sorumluluğunu hissediyorum.

Fotoğraf serüvenimin önemli dönemeçlerini sıralamak mümkündür. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) ve Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) yönetim kurullarında, ayrıca Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) bünyesinde yürütme organlarında görev almak; mesleki ve sanatsal gelişimimde önemli birer basamak oldu.

Bununla birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında, sivil toplum örgütlerinde verdiğim temel fotoğraf eğitimleri, fotoğrafın yalnızca bir estetik uğraş değil, aynı zamanda toplumsal faydaya dönüştürülebileceğini de ortaya koydu. Özellikle dezavantajlı çocuklar ve kırsalda yaşayan köy çocuklarına yönelik fırsat eşitliği sağlayan fotoğraf eğitimleri, bu sanatın kapsayıcı ve dönüştürücü gücünü bir kez daha gösterdi.

Yaklaşık on yıldır etiSEM-Etimesgut Belediyesi Sürekli Eğitim ve Uygulama Merkezi’nde yürüttüğüm eğitimler, fotoğraf serüvenimin en değerli safhalarından biridir. Burada fotoğraf eğitimi verdiğim sayısız kursiyerle birlikte hem öğretici hem de öğrenen konumunda oldum. Bu sürecin gelişmesinde Gazete Ankara Dijital Haber Portalı Kurucu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve halen Gazi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Poyrazoğlu’nun katkıları ise özel bir anlam taşır.

Kişisel gelişim ve bilgi edinme sürecinin yalnızca belirli bir döneme değil, tüm ömre yayılan bir süreç olduğuna inanan biri olarak; fotoğrafı öğretmeyi, paylaşmayı ve birlikte üretmeyi kendime bir ilke edindim. “Bilgi paylaşıldıkça kıymetlidir” anlayışıyla hareket ettim ve bu sayede farklı yaş gruplarından, farklı mesleklerden fotoğraf dostları ile aynı yolda buluştum.
Fotoğraf eğitimi, yalnızca bireysel gelişimle sınırlı kalmayan; aynı zamanda toplumsal belleğe ve kültürel mirasa doğrudan katkı sunan bir süreçtir. Uzun yıllar boyunca verdiğim eğitimlerde ortaya çıkan kazanımlar, bu durumun somut göstergeleri olmuştur.

Kursiyerlerim arasında zamanla fotoğraf eğitmenliği yapan, kendi atölyelerini veya iş yerlerini kuran, sanat ve eğitim alanında sürdürülebilir katkılar sağlayan bireyler yetişmiştir. Bu durum, fotoğraf eğitiminin çoğaltıcı ve aktarımcı niteliğini gözler önüne sermektedir.

Eğitim sürecinden geçen birçok kursiyerim, ulusal ve uluslararası fotoğraf yarışmalarında ödüller kazanmış, yurtiçi ve yurtdışı sergilerde eserlerini paylaşmış ve özgün projeler üretmiştir. Bu başarılar, fotoğrafın evrensel bir dil olduğunu ve doğru eğitimle bu dilin küresel platformlarda da karşılık bulabileceğini göstermiştir.

Kursiyerlerimin önemli bir bölümü, bu eğitimlerden sonra Fotoğrafçılık ve Kameramanlık ön lisans programlarına devam ederek akademik ilerleme kaydetmiştir. Böylelikle fotoğraf, yalnızca bir hobi veya sanatsal uğraş olmaktan çıkmış; akademik, profesyonel ve bilimsel temeller üzerine inşa edilen bir kariyer yoluna dönüşmüştür.

Gerçekleştirilen projeler, bireysel kazanımların ötesinde toplumsal belleğe hizmet eden, kültürel mirası görünür kılan ve sanatın toplumla buluşmasını sağlayan önemli faaliyetlerdir. Bu bağlamda, fotoğraf eğitiminin yalnızca bireyi değil; içinde bulunduğu toplumu da dönüştürücü bir etkisi olduğu söylenebilir.

Bugün sahip olduğum zengin fotoğraf arşivi, bu uzun soluklu yolculuğun hem bireysel hem de kolektif birikimlerini somutlaştıran önemli bir kaynaktır. Bu arşiv, yalnızca kişisel bir belge niteliği taşımamakta; aynı zamanda farklı dönemlere, kültürlere ve toplumsal yapılara ışık tutan görsel bir bellek işlevi görmektedir.

Yurt içi ve yurt dışında yaptığım gezilerde farklı kültürlere, yaşam biçimlerine ve toplumsal dokulara tanıklık etmek; fotoğrafın evrensel bir dil olduğunu bir kez daha gösterdi. Her çekim, yalnızca bir kareden ibaret kalmadı; aynı zamanda bir kültürün, bir duygunun, bir anın belgelenmesine dönüştü.

“Bugün geldiğim noktada, fotoğrafın bana kazandırdığı birikimleri yazılı olarak aktarma gereği duydum. Bundan sonraki süreçte, dilim döndüğünce ve kalemim elverdiğince, fotoğrafın estetik, kültürel ve toplumsal boyutlarına ilişkin düşüncelerimi Gazete Ankara Dijital Haber Portalı okuyucuları ile paylaşmaya devam edeceğim.
Fotoğraf, yalnızca bir sanat dalı değil; aynı zamanda bireyin dünyayı algılama biçimini dönüştüren bir yaşam pratiğidir. Estetik yönüyle bakıldığında fotoğraf, ışık, gölge ve kompozisyon aracılığıyla bir görsel dil oluşturur. Kültürel boyutta ise farklı coğrafyaların, toplumların ve geleneklerin belgelenmesine aracılık ederek kolektif belleğin aktarılmasını sağlar. Toplumsal açıdan bakıldığında fotoğraf; tanıklık ettiği olayları geleceğe taşır, toplumsal hafızanın inşasında etkin bir rol üstlenir ve sosyal sorumluluk bilincinin güçlenmesine katkı sunar.

Bu çerçevede fotoğraf, yalnızca bireysel bir ifade aracı değil; aynı zamanda sosyolojik, antropolojik ve kültürel araştırmalar için de vazgeçilmez bir kaynak niteliği taşımaktadır. Nitekim eğitim süreçlerimde de sıklıkla gördüğüm üzere, fotoğraf bireylere yalnızca teknik beceri kazandırmakla kalmaz; aynı zamanda eleştirel bakış açısı, estetik duyarlılık ve toplumsal farkındalık da kazandırır.

Dolayısıyla fotoğrafın bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi, sanatın bireysel tatminin ötesinde toplumsal faydaya dönüşmesini sağlar. Bu yaşam biçimini anlamak, sürdürülebilir kılmak ve gelecek kuşaklara aktarmak; yalnızca bir sorumluluk değil, aynı zamanda büyük bir mutluluk ve onurdur.

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)