“Unutkanlık” Üzerine Düşünceler
Unutkanlık çoğu zaman hafıza zayıflığından değil, önem sıralaması, zihinsel yük ve duygusal kirlilikten kaynaklanır.
Giriş: Bir Öğrencinin Sorusu
Bir öğrencimden şöyle bir mesaj aldım:
“İyi akşamlar Durdu Hocam, sağlığınız sıhhatiniz iyidir inşallah. Yazılarınızı ve şiirlerinizi severek takip ediyoruz. Allah sizin gibi değerli aydın şahsiyetlerin sayısını artırsın. Sizden ricam, hayat tecrübeleriniz ve engin bilgilerinizle ‘unutkanlık’ hakkında görüşlerinizi ve çözüm önerilerinizi bizlerle paylaşırsanız minnettar kalırız.”
Beni unutmadığı ve bana atfettiği güzel nitelikler için öğrencime teşekkür ediyorum. Bu tür iltifatlar, kökü “lütuf” olan anlamıyla, insanın hoşuna gittiği kadar ciddi bir sorumluluk da yükler. İnsan, başkalarının kendisinde varsaydığı iyi niteliklerin hakkını vermek ve beklentileri boşa çıkarmamak zorunda hisseder. En azından ben öyle düşünüyorum.
Yetki Sınırını Bilmek
Ben bir psikolog ya da hekim değilim. Sağlıkçı, eğitimci ve hukukçu bir kimliğe sahibim. Bu nedenle unutkanlık konusunda söyleyeceklerim, bilimsel teşhisler değil; hayat tecrübelerim ve genel bilgilerim çerçevesinde yapılmış değerlendirmelerdir.
Neden İsimleri Unutuyoruz?
Bir kişiyle ayaküstü tanışırsınız. Karşılıklı isimler söylenir. Aradan bir gün geçer ve ismi hatırlayamazsınız. Peki neden?
1. Önem Vermediğimizi Unuturuz
İnsan, önem verdiği kişileri ve ihtiyaç duyduğu bilgileri unutmaz. Hafıza, önem atfetmediği bilgileri adeta otomatik olarak siler.
Örneğin boşanma davalarına bakan bir avukat olduğunuzu düşünün. Tanıştığınız kişi Yargıtay’da bu alanda görev yapan bir üye ise, adını unutmazsınız. Çünkü sizin için anlamlıdır.
2. Hikâyesi Olan İsim Kalır
Tanıştığınız kişi sizin için hayati bir önem taşımasa da hikâyesini öğrenirseniz onu unutmazsınız. İsminin anlamını anlatır, yaşanmış bir öykü paylaşır. Soyut bir bilgi somut bir resme dönüşür. Hafıza da somutu sever.
3. Tekrar Hafızayı Güçlendirir
Sohbet sırasında ismi tekrar etmek, “Durdu Bey” diye hitap etmek bilgiyi pekiştirir. Bir şeyi konuşarak ya da yazarak tekrar etmek, unutma oranını ciddi biçimde düşürür.
Öğrenciler bazen “Hocam fıkraları çok dinliyoruz ama unutuyoruz” der. Ben de “Beğendiğiniz fıkrayı hemen birine anlatın ya da yazın” derim. Anlatan kişi daha iyi hatırlar, çünkü hafıza yeniden işlem yapar.
Zihindeki Açık Parantezler
Unutmamak için zihindeki açık parantezleri kapatmak gerekir. Hafıza, bilgisayar gibidir. Sürekli dosya açıp kapatmazsanız sistem yavaşlar.
Yapılacak telefonlar, yatırılacak faturalar, ertelenmiş işler zihni doldurur. İnsan zihni aynı anda en fazla 6–7 konuyu ön bellekte tutabilir. Fazlası dalgınlık ve unutkanlık üretir.
Bu nedenle işleri ertelememek, açık parantezleri kapatmak hafızayı rahatlatır.
Hafıza Veri Tabanıyla Çalışır
Bana sıkça “Bu kadar fıkrayı nasıl hatırlıyorsunuz?” diye sorarlar. Aslında çok güçlü bir hafızam yok. Ancak veri tabanım geniştir.
10 bin fıkra bilen biri, belki yüzünü hatırlar. Ama sadece 10 fıkra bilen, bir tanesini zor hatırlar. Üstelik fıkra mantığını bildiğinizde, hafıza ve zekâ iş birliği yapar; yalnızca hatırlamaz, üretirsiniz.
Duygusal Yük ve Unutkanlık
Takıntılı, öfkeli, kaygılı ve nefret dolu olmak unutkanlığı artırır. Çünkü beyin, olumsuz duygulara odaklandığında diğer alanlara kapanır.
Affetmeyi öğrenmek, hoşgörülü olmak ve zihinsel temizlik yapmak hafızanın sağlığı için gereklidir. Kutsal günler ve bayramlar da bu yüzden yalnızca şekil değil, anlamdır. Zihni arındırma fırsatıdır.
Haz Dengesi ve Zihin
“Harama nazar nisyan verir” sözü, bedensel hazlara aşırı odaklanmanın zihinsel yetileri zayıflattığını anlatır. Bedensel hazlarla zihinsel hazlar tahterevalli gibidir.
Okuyan, düşünen, yazan ve konuşan insanın zihni diri kalır. İçgüdüsel hazları merkeze alan bir hayat ise muhakemeyi ve hafızayı zayıflatır.
Zihni Sadeleştirmek
Gereksiz eşyayla dolu bir evde aradığınızı bulmak zordur. Zihin için de durum aynıdır.
Doğru insanlarla oturmak, doğru kitapları okumak, doğru filmleri izlemek zihinsel düzen sağlar. Midemize girene dikkat ederken, beynimize giren bilgilere kayıtsız kalmak büyük bir çelişkidir.
Son Söz
Unutkanlık başlı başına bir kitap konusudur. Ancak çağımız “fast food” çağıdır. İnsanlar uzun metinlere sabırsız. Yazı uzadıkça okunurluğun azaldığını biliyorum. Bu nedenle burada noktalıyorum.
Bir başka yazıda unutmanın güzelliklerinden de söz ederiz.
Şimdilik bu kadar.
Av. Durdu GÜNEŞ
Gazete Ankara DHP | Köşe Yazarı
dgunes@gazeteankara.com.tr
YORUM YAP