Kitap Nesli ile Dijital Nesil Karşı Karşıya
Zaman yönetimi derslerinde öğrencilere herhangi bir hobileri olup olmadığını sorarım. Bir derste, "Şiir, öykü, deneme, roman gibi yazı yazma alışkanlığı olan var mı?" diye sordum. Hiç cevap veren çıkmadı. "Hiç şiir de mi yazmadınız?" dedim. Yine sessizlik... Ardından, "Peki, hiç âşık olmadınız mı?" diye sordum. Bazıları mahcup bir şekilde, "Âşık olduk, hocam" diye mırıldandı. Ben de gülümseyerek, "Madem âşık oldunuz, neden hiç şiir yazmadınız?" dedim. O an bir öğrenci ayağa kalktı ve şu cevabı verdi: "Hocam, onların modası geçti. Şimdi Facebook var, X (Twitter) var, mesajlar var. Düşüncelerimizi oradan paylaşıyoruz. Neden şiir yazalım ki?"
Bu cevap beni düşünmeye sevk etti. Dijital kültür, düşünme ve iletişim biçimimizi büyük ölçüde değiştirdi. Kitap kültürüyle yetişen bizim nesille, dijital dünyada büyüyen yeni neslin duygu, algı ve tepkileri birbirinden oldukça farklı.
Zaman zaman Türkiye Yazarlar Birliği'nde, gençlerin kitaba ve yazarlığa ilgisizliği üzerine sohbetler ederiz. Bazı yazarlar, "Gençleri dijitalden koparamayız, suyu tersine çeviremeyiz. Biz de dijital ortamda karşılarına çıkmalı, orada var olmalıyız" derken, bazıları ise bu yaklaşımın dili ve algıyı daha da bozacağını savunur. Dijital nesille kitap nesli aynı dil ve algıyı paylaşamıyor.
Son dönemlerde derslere ilgisizlik giderek artıyor. Öğrenciler fiziken sınıfta ama zihnen cep telefonlarındalar. Sıraların üzerinde duran telefonlar, gelen WhatsApp, Facebook ya da SMS bildirimleriyle öğrencileri dersin dışında tutuyor. Dijital dünya, öğrencilerin zihin dünyasını kuşatmış durumda.
İnternet Bağımlılığı ve Gençlik
Günümüzde gençler için "cennet", sınırsız internet demek. İnternet olmadığında eksik ve mutsuz hissediyorlar. Cep telefonları ellerinden alınsa, oyuncağı elinden alınan bir çocuk gibi huzursuz oluyorlar.
Ashley Fell, “Bugün cihazlarımızla daha önce olmadığı kadar zaman geçiriyoruz. Dünyadaki en büyük korkumuz artık yılanlar, örümcekler, yüksek binalar değil, Wi-fi, loading simgesi, az kalmış telefon şarjı…” diyerek bu gerçeği vurgulamıştır.
Ayrıca, internet sosyal ilişkileri de olumsuz yönde etkiliyor. Aynı sınıfta aylarca birlikte ders gören öğrenciler bile birbirlerini tanımıyor. Sosyal medya, sanal bir sosyal ortam oluştururken, gerçek hayattaki ilişkiler zayıflıyor. İnsanlar, sosyal medya üzerinden sosyal doyum sağladıklarını sanıyor, ancak bu sanal dünya, onları daha asosyal hale getiriyor.
Dijital Dünya ve Okuma Alışkanlığı
Dijital zaman tüketimi kitap okumaya zaman bırakmıyor. 140 karaktere sığdırılan düşünceler, düzgün yazım ve anlatım alışkanlığını yok ediyor. Uzun metinleri okumak giderek daha az tercih ediliyor. Hatta bu yazıyı bile sosyal medya için kısa tutmam gerektiğini düşünerek yazıyorum.
Bir arkadaşımın anlattığı olay ise meselenin geldiği noktaya dair ilginç bir göstergeydi:
Akşam, baba mutfaktan çay istemek için odasındaki oğluna sesleniyor. Oğlu, cep telefonuna o kadar odaklanmış ki babasını duymuyor. Baba defalarca seslendikten sonra çaresiz kalıyor ve WhatsApp'tan mesaj atıyor: "Oğlum, bana bir çay getir." Oğlu anında cevap veriyor: "Tmm knk." Baba sinirlenerek, "Bu tmm knk ne demek?" diye soruyor. Çocuk gülümseyerek, "Baba pardon, arkadaşa yazar gibi yazmışım. 'Tamam kanki' demek istemiştim" diyor.
Dijital Dünya, Hız Tutkusu ve Sabırsızlık
Dijital dünya, hız ve anında erişim üzerine kurulu. Woody Allen bu durumu mizahi bir şekilde özetler: "Ben hızlı okuma kursuna gittim ve 'Savaş ve Barış'ı 20 dakikada bitirdim. Anladım ki kitap Rusya hakkındaymış."
Facebook, Instagram gibi platformlar, mahremiyet kültürünü de dönüştürdü. Kendi fikirleriyle değil, görünürlükleriyle var olmaya çalışan bir nesil yetişiyor.
Marshall McLuhan, "Biz kullandığımız aletlere şekil veririz, ardından o aletler bizi şekillendirir" der. Teknolojinin insani değerlerle dengelenmediği bir dünya, yeni sorunlar doğurmaya devam edecektir.
YORUM YAP