YAZARLAR

15 Aralık 2025 Pazartesi, 08:00

BEDEN DİLİ: Maskemiz mi, Yoksa İçimizin Deşifresi mi?

Beden dili eğitimleri popülerleşirken asıl soru gözden kaçıyor: Davranışlarımız iç dünyamızı mı ele veriyor, yoksa onu ustaca gizleyen bir maske mi oluyor?

 Giriş

Beden diliyle insanlar üzerinde etkili olma, güç kullanma ve olumlu bir imaj oluşturma teknikleri günümüzde oldukça popüler. Beden dili eğitmenleri nasıl bakacağımızı, ellerimizi nasıl tutacağımızı, başımızı nasıl çevireceğimizi, ayaklarımızı nereye koyacağımızı detaylarıyla anlatıyor. Artık bir kişinin eline, ayağına, gözüne ya da duruşuna bakarak onun “cemaziyel evvelini” okumamız mümkün sanılıyor.

Oysa burada cevaplanması gereken temel bir soru var:
Beden diliyle öğretilen bu davranışlar, iç dünyamızı maskeleyen birer mizansen midir, yoksa içimizi ele veren doğal işaretler midir?

 Mizansen Davranışlar Ne Kadar İnandırıcı?

Beden dili eğitimlerinde, iç dünyamızdan dışa yansıyan doğal halimiz bir dezavantaj oluşturuyorsa, bunu gizlemek için karşı tarafın algısına yönelik farklı davranışlar sergilememiz öğütlenir. Peki insan, içinde var olmayan özgüveni, sevgiyi ya da sempatiyi davranışla gerçekten üretebilir mi?

Ürettiğini düşündüğünde, ortaya bir sunilik ve eğretilik çıkmaz mı?

Bu durumu anlatmak için Mark Twain’e atfedilen bir anekdot oldukça açıklayıcıdır.

 Mark Twain ve Ton Meselesi

Mark Twain, küfürlü konuşma alışkanlığıyla eşini çileden çıkarırmış. İyi tabiatlı, sevgi dolu eşi bir gün onunla aynı silahla karşılık vermek istemiş. Çalışma odasına girip bağırmış:
“Şu kahrolası purolarını hıyar gibi her yerde bırakmak zorunda mısın?”

Twain yazıdan başını kaldırmış, kısa bir duraklamadan sonra şöyle demiş:
“Hayatım, sözleri öğrenmiş olabilirsin ama tonunu asla tutturamayacaksın.”

İşte beden diliyle ilgili temel mesele tam da burada başlıyor.

 Beden Dili Klişeleri ve Bilimsel İtirazlar

Beden diliyle ilgili yaygın klişeler vardır. Örneğin, gözlerini kaçıran kişinin yalan söylediği düşünülür. Oysa insan duyguları ve yüz ifadeleri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan psikolog Paul Ekman, bu görüşe katılmaz. Kişinin o anda başka bir güçlü duygunun etkisiyle bakışlarını farklı bir yöne çevirebileceğini söyler.

Ayrıca sosyopatların, dolandırıcıların ve müzmin yalancıların son derece inandırıcı bakışlara sahip olabileceğini de vurgular.

 Gülümseme Her Zaman Avantaj mı?

Gülümsemenin karşı tarafta olumlu bir izlenim bıraktığı sıkça söylenir. Ancak gülümseme içten değilse, alaycı ya da zoraki ise, tam tersine olumsuz bir etki yaratır. İçinizde olmayan bir duyguyu dışarıya zorla yansıtmaya çalıştığınızda, sonuç çoğu zaman maksadının zıddına dönüşür.

Benzer şekilde, beden diliyle dokunarak etkilemenin önemine vurgu yapılsa da ilişki biçimine göre bu davranış ters etki de yaratabilir.

 Her Hareketin Anlamı Olmayabilir

Beden hareketleri her zaman iletişim amaçlı değildir. Bazı davranışların fizyolojik nedenleri olabilir. Bir fıkra bu durumu karikatürize eder:

Bir adam balık alır, vapura biner. Karşısında oturan kişinin tiki vardır, sürekli sağ gözünü kırpmaktadır. Adam bunu yanlış yorumlar ve konuşmaya başlar.
“Balık aldım, hanımla baş başa yemek istiyordum.”
Göz kırpma devam edince konuşma ilerler.
“Hanımın doğum günü, jest olsun istedim… Sonra belki iki kadeh de atarız.”

Adam tekrar göz kırpınca sinirlenir:
“Yeter kardeşim, zaten yeterince anlattım, daha fazlası mahrem!”

 Sembol Her Zaman Evrensel Değildir

Bazı beden dili sembolleri yalnızca belli mekânlarda, zamanlarda ve kültürlerde anlam taşır. Açık avuç, dürüstlük ve teslimiyetle bağdaştırılır. Bu durumda tüm dilencileri dürüst kabul etmemiz gerekir. Boyun ya da kulak memesi kaşımanın şüphe işareti olduğu söylenir. Oysa orada bir sivilce olabilir, rahatsız eden bir toz bulunabilir ya da kişi fizyolojik bir kaşıntı hissediyor olabilir.

Kültürel ve algısal farklılıklar, beden hareketlerinin anlamını tamamen değiştirebilir.

 Temel Fıkrası ile Nokta

Temel dolmuşa binmek için el kaldırır. Şoför, “dolmuş dolu” anlamında elini açar. Temel bunun üzerine parmakları arasından başparmağını çıkararak bir işaret yapar.

Şoför sinirle iner:
“Ben dolmuş dolu dedim, sen neden bana o hareketi yapıyorsun?”

Temel sakin bir şekilde cevap verir:
“Dolu olduğunu anladım. O hareketle beni de araya sıkıştır demek istedim.”

 Sonuç

Sadece beden dili öğrenip ona göre davranan kişi birçok sıkıntıyla karşılaşabilir. Olumlu bir izlenim oluşturayım derken, olumsuz bir sonuç doğabilir. Beden dilinin psikolojik, fizyolojik ve kültürel bir arka planı vardır. Mizansen davranışlarla bu arka planı da şekillendirmeye çalışmak, çoğu zaman beklenenin tersine sonuçlar doğurur.

 

Av. Durdu GÜNEŞ
Gazete Ankara DHP | Köşe Yazarı
dgunes@gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)