YAZARLAR

25 Nisan 2025 Cuma, 00:00

İlk Taşın Getirdiği Sessizlik ve Merhametin Gücü

Kudüs’ün tozlu sokaklarında yaşanan o an, yalnızca bir dini kıssa değil; çağları aşarak günümüze ulaşan evrensel bir insanlık dersidir. Bu sahne, vicdanın sessizliğinde yankılanan derin bir yüzleşmenin hikâyesidir.

Kalabalık öfkeyle toplanır. Gözler, yere bakmakla suçlayanı aramak arasında gidip gelir. “Günah işledi, günah işledi!” diye haykırırlar. Kendi içlerinde çoktan hüküm vermiş bir halk, suçladıkları kadını Hz. İsa’nın önüne getirirler... “Taşlanmalı!” diye bağırmaktadırlar.

Ve o anda Hz. İsa, bir kadına bir de öfkeli kalabalığa bakar. Sonra derin bir sessizlik içinde konuşur:
İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!

Bu söz, yalnızca kadının değil, kalabalığın da yüreğini hedef alır. Orada bulunan her bir birey, kendi iç hesaplaşmasına çağrılır. O anda taş tutan eller vicdan terazisi tutmaya başlar. Hz. İsa’nın bu sözü bir çağrıdır: Merhamete, özeleştiriye ve insan olmanın sorumluluğuna bir çağrı...

Taşlar kurşun gibi ağırlaşır ellerde. Kimisi sımsıkı elinde tuttuğu taşı yere bırakır. Kimisinin eli taşın ağırlığını taşıyamaz olur, kimisinin de elindeki taş sanki avuçlarında erir, kum olur... Ve böylece taş atmak üzere toplanan öfkeli kalabalık, suskunluğun merhamet dolu yuvasına döner.

O meydan bugün dijital ekranlara taşınmış olabilir. Sosyal medyada, linç kültürünün kalabalığıyla birbirimizi taşlıyoruz artık. Klavye başında infazlar yapıyor, hataları bağışsız ilan ediyoruz. Unutmamalıyız: Hiçbirimiz lekesiz değiliz.. Hiçbirimiz tamamlanmış değiliz, hep bir yerimiz eksik...  Bu anlamda deyişlerimizi özetleyen, çok anlamlı bir söz vardır; “Sınanmadığın günahın masumu sanma kendini” der Hz Mevlana…

Aslında Hz. İsa o kadının günahsız olduğunu kabullenmedi. Ama adaletin, merhametten yoksun bir şekilde uygulanamayacağını gösterdi. Çünkü affetmek, cezalandırmaktan daha büyük bir cesaret ister. Ve gerçek değişim; cezayla değil, anlayışla, sevgiyle ve içten gelen bir yüzleşmeyle başlar.

Bir an durabilsek… O tozlu meydanın sessizliğini duyabilsek… Sıkılı yumruklar yerine uzatılan şefkatli eller tokalaşabilse... Taş atmak yerine yürekleri yumuşatan, iyileştiren sözcükler söyleyebilsek… Merhametin zayıflık değil, erdem olduğunu hatırlayabilsek… Belki o zaman dünya, daha adil ve daha yaşanabilir bir yer olurdu.

İki bin yıl önce o meydanda hiçbir taş atılmadı. Bugün de elimizdeki taşları yere bırakma zamanı gelmedi mi?

Son söz: Belki de en çok taş atanlar, aslında en çok affedilmeye muhtaç olanlardır. Kim bilir? Merhametle kalın. Saygılarımla…

Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM

{o0o}

Nerede Bir Zulüm Varsa, Çatışma Varsa, Adaletsizlik Varsa Sona Erdirmek İçin Biz Oradayız.

Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Sesi" olan Dijital Haber Portalı,

  https://www.gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)