YAZARLAR

28 Aralık 2025 Pazar, 08:00

Devlet Aklı, Toplumsal Dayanıklılık ve Yeniden Ayağa Kalkış: Asrın Felaketinden Asrın İnşasına

6 Şubat 2023 depremleri, bu toprakların hafızasına yalnızca bir felaket olarak değil, aynı zamanda devlet-toplum ilişkisinin, kurumsal kapasitenin ve mühendislik aklının sınandığı tarihsel bir kırılma anı olarak kazındı. Aradan geçen iki yılın sonunda ulaşılan tablo ise, sosyolojik ve yönetsel açıdan dikkatle okunmayı hak ediyor: Deprem bölgesinde 455 bin 357 konut ve iş yerinin tamamlanması.


Bu rakam tek başına bir istatistik değildir. Bu sayı, 11 ilde, 174 ayrı alanda, 3 bin 481 şantiyede yürütülen, Avrupa ölçeğinde bir coğrafyayı kapsayan eş zamanlı bir yeniden inşa sürecinin somut karşılığıdır. Daha açık ifade edersek; bu tablo, Türkiye’nin kriz anlarında sahip olduğu devlet kapasitesinin, kurumsal koordinasyon gücünün ve toplumsal dayanıklılığının fotoğrafıdır.

Deprem sonrası yapılan en büyük hatalardan biri, yeniden inşa sürecini yalnızca “konut sayısı” üzerinden okumaktır. Oysa Hatay’dan Malatya’ya, Adıyaman’dan Kahramanmaraş’a uzanan bu büyük seferberlik; şehir merkezlerinin, tarihi çarşıların, meydanların, altyapının ve sosyal dokunun eş zamanlı olarak ihya edildiği bütüncül bir yaklaşıma işaret ediyor.

Hatay Uzun Çarşı, Malatya Bakırcılar Çarşısı, Kahramanmaraş Kapalı Çarşı, Adıyaman Atatürk Caddesi… Bunlar sadece ticaret alanları değildir; kent hafızasının taşıyıcı kolonlarıdır. Bu alanların yeniden ayağa kaldırılması, “şehir” dediğimiz olgunun yalnızca fiziksel değil, kültürel bir varlık olduğunun kabulüdür.

Sıklıkla dile getirilen “Bu kadar kısa sürede bu kadar çok konut yapılabilir mi?” sorusu, meselenin özünü kaçırıyor. Asıl sorulması gereken şudur: Bu hız, hangi kurumsal mimariyle mümkün oldu?

TOKİ, Emlak Konut GYO, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığı arasında kurulan çok katmanlı koordinasyon; merkezi idare, yerel yönetimler ve teknik kadrolar arasında oluşturulan eşgüdüm; 7/24 vardiya sistemiyle çalışan mühendislik ve iş gücü… Tüm bunlar, klasik bürokratik reflekslerin ötesine geçen bir kriz yönetimi pratiğini ortaya koydu.

Nitekim Malatya İkizce, Adıyaman İndere, Hatay Dikmece ve Kahramanmaraş Altınova gibi alanlarda kurulan dev şantiyeler, yalnızca konut üretim merkezleri değil; aynı zamanda modern şehircilik anlayışının laboratuvarları oldu. Zemin etütlerinden altyapıya, sosyal donatı alanlarından akıllı şehir uygulamalarına kadar uzanan bu süreç, “hız ve kalite” ikileminin aslında sahte bir tartışma olduğunu gösterdi.

Bu sürecin bir diğer dikkat çekici yönü, yeniden inşanın siyaset üstü bir perspektifle ele alınmasıdır. İl afet koordinasyon toplantılarına tüm partilerin belediye başkanlarının ve milletvekillerinin davet edilmesi, karar alma süreçlerinin yerinde ve katılımcı biçimde yürütülmesi, kriz zamanlarında kamusal aklın nasıl işletilebileceğine dair önemli bir örnek sundu.

Bu yaklaşımın sahadaki karşılığı ise semboliktir: Bakan Murat Kurum’un birçok ilde “fahri hemşehri” ilan edilmesi. Bu unvanlar, kişisel bir takdirden ziyade, devletin sahada görünür olmasının, temas etmesinin ve güven üretmesinin bir sonucudur.

Deprem sonrası yeniden inşanın en az konuşulan ama en kritik boyutu altyapıdır. Türkiye’nin çevre uzunluğuna eşdeğer 11 bin kilometrelik altyapı çalışması; Defne’de inşa edilen Türkiye’nin en büyük atık su tüneli; ileri biyolojik arıtma tesisleri… Bunlar, gelecekteki afetlere karşı şehirlerin dayanıklılığını artıran stratejik yatırımlardır.

Çünkü şehirler yalnızca binalarla değil, yerin altındaki sistemlerle ayakta durur.

Sonuç

455 bin konut ve iş yerinin tamamlanması bir “son” değil, bir başlangıçtır. Asıl mesele, bu deneyimden ne öğrenildiğidir. Afet yönetimi, şehircilik, kamu-özel iş birliği, sosyal konut politikaları ve yerel dirençlilik konuları elde edilen bu birikim, Türkiye’nin gelecekte karşılaşacağı riskler açısından hayati önemdedir.

Asrın felaketi, asrın inşasına dönüşürken; geriye sadece yeni binalar değil, daha güçlü bir kurumsal hafıza ve daha dayanıklı bir toplum kalmaktadır ve tarih, bu süreci rakamlarla değil, ortaya konan devlet aklıyla yazacaktır.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Ayhan ERDEM
Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)