24 Kasım Öğretmenler Günü: Geleceğe Işık Tutanların Günü
Her insanın hayatına dokunmuş öğretmenler vardır; kimi sessiz bir dokunuşla geleceğimize yön verir, kimi tek bir cümlesiyle ufkumuzu genişletir, kimi ise sabrıyla, merhametiyle ve sarsılmaz inancıyla içimizdeki potansiyeli harekete geçirir. Bazen erken fark ederiz, bazen geç; ama onların izleri, yaşam yolculuğumuzun en derin yerlerine baştan sinmiştir bile. Öğretmenlerimiz olmasaydı, bilgilerimiz kadar umutlarımız da eksik kalırdı; yolumuz, haritamız olurdu ama pusulamız olmazdı; hayal kurardık belki, fakat o hayallerin ardına düşecek cesareti bulamazdık.

Tam da bu yüzden 24 Kasım Öğretmenler Günü, sıradan bir takvim yaprağından ibaret değildir. Bu özel gün, sadece bir kutlama değil; gönülden bir teşekkürün, içten bir saygının ve hiçbir zaman tam olarak karşılanamayacak bir minnetin ifadesidir. Çünkü öğretmen, yalnızca öğreten değil; ışık tutan, yön veren, insan yetiştiren, esinlendiren ve geleceği inşa eden kişidir. Kalbimizdeki yeri de bu yüzden daima müstesnadır.
Öğretmenlik mesleğinin anlamından söz ederken, kendi hayatımda iz bırakan, kişiliğimi yoğuran, beni ben yapan değerli öğretmenlerimi anmadan geçmek elbette düşünülemez. Çünkü insanın hayat yolculuğu, her dönemeçte bir öğretmenin dokunuşuyla şekillenir.
Hayatımda, bugün bile hatırladıkça içimde derin bir saygı ve şükran hissi uyandıran öğretmenlerim oldu. Bunların başında, ortaokul yıllarımda yalnızca bir dil öğretmekle kalmayıp dünyaya bakışımı genişleten, İngilizcenin ötesinde insan olmayı öğreten, çalışkanlığıyla, zarafetiyle, nezaketiyle ve duruşuyla gönlümüzde silinmez bir iz bırakan İngilizce öğretmenimiz Halide Karaş hanımefendi gelir. O, sınıfa her girişinde yalnızca ders anlatmaz; umut taşır, cesaret taşır, merak uyandırırdı. Bugün bile yabancı dilde bir cümle kurarken, bir metni okurken, bir yabancı dilin günlük yaşantıma getirdiği katkıları gördükçe kendisine duyduğum minneti yüreğimde hissederim.
Öte yandan, ilkokul yıllarımda henüz kişiliğimizin ilk tuğlaları konurken yalnızca okuma yazma değil; insanlık, nezaket, adalet ve sorumluluk bilincini hücrelerimize işleyen İlkokul öğretmenim Macide Erdem ise hayatımın temel harcını oluşturan isimlerden biridir. Sınıfın kapısından girişindeki güven duygusunu, bize olan inancını, her bir öğrencisinin gözündeki ışığı fark edişini bugün bile özlemle hatırlarım. Bir çocuğun yüreğine değen bir öğretmenin, bir ömür boyunca unutulmayacak bir iz bıraktığını en çok onlarla öğrendim.
Bugün bu satırları yazarken yalnızca iki öğretmenimi değil; adını sayamadığım, bir cümlesiyle yolumuza ışık tutan, bir bakışıyla cesaret veren, kimi hayatta olan kimi ebediyete irtihal eden tüm değerli hocalarımızı hürmetle yâd ediyorum. Her biri, hayatımızın farklı dönemlerinde bir kapıyı açmış, ufkumuzu genişletmiş, düşüncelerimizi derinleştirmiştir. Kimi bir sorumuza sabırla cevap vererek, kimi bir davranışıyla örnek olarak, kimi de sessizliğin asaletini öğreterek… Hepsi, bugün olduğumuz kişiliğin, insani tarafının görünmeyen mimarlarıdır.
Onlara olan borcum, kelimelerle tam olarak ödenebilecek bir borç değildir; fakat en azından bu satırlar aracılığıyla kendilerine şükran duygularımı bir kez daha ifade etmek istiyorum:
İyi ki vardınız.
İyi ki öğretmenlerimiz oldunuz.
İyi ki hayatımıza dokundunuz.
Neden 24 Kasım? Çünkü 24 Kasım, bu toprakların kaderini değiştiren bir insanın- Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün- Millet Mektepleri’ne Başöğretmen olarak belirlendiği gündür. Yalnızca bir tarihten ibaret değildir; bir milletin cehaletle mücadelesinin, aydınlığa açılan kapısının ve öğretmenlere duyduğu sonsuz saygının simgesidir. 1981’den bu yana her yıl kutlanan Öğretmenler Günü ise, Atatürk’ün eğitime verdiği değerin ve öğretmenlik mesleğinin taşıdığı kutsallığın her defasında yeniden hatırlanışıdır.
Öğretmenlik… Sabrın, emeğin, şefkatin ve gönül vermenin harmanlandığı eşsiz bir meslektir. Öğretmen sadece bilgi veren biri değildir; o bir umut ışığıdır, bir gönül mimarıdır. Bazen bir dost, bazen bir sırdaş, bazen de hayatın zorlu yollarında bizi gizlice ayakta tutan görünmez bir kahramandır. Bir öğrencinin zihnine dokunan her cümle, gönlüne serpilen her değer, geleceğe uzanan bir yol olur.
Mesleki ve teknik eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerimizin sorumluluğu ise bir o kadar büyüktür. Çünkü onlar yalnızca meslek öğretmez; bir ömür boyu sürecek disiplin, sorumluluk, üretme kültürü ve çalışma ahlakı kazandırırlar. Bu öğretmenlerin sabrı, Türkiye’nin geleceğinde görev alacak mühendislerin, teknikerlerin, sağlık çalışanlarının ve nice meslek erbabının kaderini şekillendir. Onlar, hem bireyin hem de toplumun geleceğini ilmek ilmek işleyen görünmez emekçileridir.
Her yıl 24 Kasım’da okullarda düzenlenen törenler, verilen çiçekler, kartlar, küçük hediyeler… Aslında hepsi birer teşekkürden çok daha fazlasıdır. Belki bir öğrencinin nazikçe uzattığı bir gül, bir başka öğrencinin titreyen parmaklarla yazdığı bir not… Bunlar, öğretmenlerin yüreğinde bir ömür saklanan anılardır. Küçük gibi görünür; ama anlamı, gönülde bıraktığı izle ölçülür.
Dünyanın farklı ülkelerinde farklı tarihlerde kutlansa da, Öğretmenler Günü’nün özünde tek bir duygu saklıdır: Şükran.
UNESCO’nun ilan ettiği 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü de, öğretmenlerin toplumdaki yerinin evrensel bir hakikat olduğunu gösterir: Eğitim varsa umut vardır; umut varsa öğretmen vardır.
Öğretmenlerimiz, yalnızca bir nesli değil, bir ülkenin geleceğini inşa ederler. Onların rehberliğinde büyüyen her çocuk, yarının ışığıdır. Aktardıkları her bilgi bir tohum, kazandırdıkları her değer gelecekte ormana dönüşecek bir fidandır.
Öğretmenler, kendi dünyalarında değil; öğrencilerinin ışığında var olurlar.
Bugün 24 Kasım’da Türkiye’nin dört bir yanında öğretmenlerimiz anılmakta; onların emekleri, alın terleri ve çocuklarımızın geleceğine kattıkları değer içtenlikle yâd edilmektedir. Her hediye, her çiçek, her küçük bir not; öğretmenin gönlünde yankı bulan bir teşekkürdür.
Unutmayalım! Öğretmenler yalnızca bugün değil, her gün hatırlanmayı hak ederler. Çünkü onların sabrı olmadan güçlü nesiller; sevgisi olmadan bilinçli bir toplum; emeği ve esinlendirmesi olmadan aydınlık bir geleceğin var olması mümkün değildir. 24 Kasım, belki bir semboldür; ama asıl değer, onların sevgisini ve emeklerini her an yüreğimizde taşıyabilmektir. Zira hepimiz, hayatımıza dokunan bir öğretmenin izini taşıyan birer yolcuyuz.
Belki de bir öğretmenin hakiki armağanı, öğrencilerinin ruhunda bıraktığı görünmez ama ömür boyu süren izdir. Bir bakışla içimizde uyandırdığı merak, bir cümleyle zihnimize düşürdüğü ışık, bir dokunuşla yüreğimize yerleştirdiği umut… Öğretmen, bazen karanlık bir gecenin ortasında yön gösteren bir yıldız, bazen yorgun bir yolcunun gölgesinde soluklandığı bir çınar, bazen de hayatın sesini ilk kez duymamızı sağlayan o kudretli fısıltıdır. Onun sabırla işlediği her kelime, öğrencisinin hafızasında sessiz bir şiire dönüşür; her tebessümü, geleceğe gizlice bırakılmış bir iyilik fidanıdır.
Bu yüzden 24 Kasım, sıradan bir gün gibi gelip geçen bir tarih değildir. Yılların yorgunluğunu hiç göstermeden taşıyanların; bilgiyi berrak bir su gibi akıtanların; her sabah yeniden doğarcasına sınıflara umut taşıyanların bayramıdır. Emeklerinin gürültüsüz ama derin bir yankısı vardır; görünmez kahramanlıkları, toplumun damarlarında sessizce akar.
Bugün, onların bir ömrü ilmek ilmek dokuyan ellerine; karanlığa bir avuç ışık serpen gönüllerine; en kırılgan anımızda dahi bize inanan bakışlarına duyulan saygının adıdır.
Öğretmen, yalnızca ders anlatmaz; esinlendirir, hayata dair sırları da usulca kulağımıza fısıldar. Bazen bir düşüncenin ufkunu genişletir, bazen de susmanın asaletini öğretir; çünkü bilgelik, kimi zaman kelimelerden daha sessizdir.
Unutmayalım! Öğretmenlik mesleğinin yarısı bilgiyse, diğer yarısı sevgidir. Bilgi, zihni aydınlatır; sevgi, gönlü genişletir. Ve bir öğretmen her ikisini bir araya getirdiğinde, insanın içindeki en hakiki ışık yanmaya başlar.
Bu vesileyle, geleceğimizi aydınlatan, sabırla ve özveriyle nesiller yetiştiren tüm değerli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü gönülden kutluyor, emekleriyle dünyamıza kattıkları tüm güzellikler için içtenlikle teşekkür ediyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
YORUM YAP