Hayatın en derin sırlarından biri, insanın kendi iç dünyasında saklıdır. İnsan, yalnızca nefes alan bir varlık değildir; aynı zamanda varoluşuna anlam katmak isteyen bir ruha sahiptir. “Herkes kendi Leylâ’sı için türkü söyler” sözü, işte tam da bunu hatırlatır: Her insanın bir Leylâ’sı, yani bir anlam merkezi, bir arayış odağı vardır. Bu Leylâ bazen bir kişi olur, bazen bir düşünce, bir sanat, bir ülkü veya bir inançtır. İnsan, yaşamını bu Leylâ’ya ulaşmak için kurar; türkü söylemek ise bu yolculuğun sesi, varoluşun dışa vurumudur.
Değerli Gazete Ankara okuyucularımız, bu yazımızda Ankara’daki (Benzer sorunlarla karşı karşıya olan diğer metropollerdeki) trafik sıkışıklığının temel nedenlerini analiz edecek, ardından olası çözüm önerilerini sunacak ve kademeli mesai uygulamasının potansiyel etkilerini değerlendireceğiz.
Bir toplumun gerçek gelişmişliğini, gökdelenlerin boyunda ya da yolların genişliğinde aramak boşunadır. Asıl ilerleme, o toplumun üzülme biçiminde gizlidir. Çünkü üzülmek, yalnızca bir duygusal tepki değil; insanın insana, insanın Yaratan’a yönelişinde saklı bir inceliktir.
Ölüm… Her canlı için kaçınılmaz bir hakikat. Kur’an-ı Kerim’in “Her nefis ölümü tadacaktır” (Âl-i İmrân, 185) buyruğu, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer. Ölüm bir son değil, ebedî hayata açılan bir kapıdır. Ancak bu kapıdan geçenin ardından kalanlar için, yürek burkan bir imtihan başlar. Hüzün, özlem ve sessizlik… Bu sessizliğin içinde, İslam’ın merhamet dolu öğretisi, insana yalnız olmadığını hatırlatır.
Teknoloji insanlığın kaderini yeniden yazıyor. Buhar makinesi sanayi çağını, internet bilgi çağını başlattıysa; 5G teknolojisi de şüphesiz “bağlantı çağı”nın kapılarını aralamaktadır. Bu yeni nesil iletişim standardı, yalnızca mobil telefonlarımızın hızını artırmakla kalmayacak; aynı zamanda şehirlerin, fabrikaların, hastanelerin ve tarım alanlarının dijital bir ekosistem içinde birbirine konuştuğu bir dünyayı inşa edecektir.
Hayat dediğimiz bu uzun ve yorucu yolculukta, insanın kalbine huzur veren şeyler aslında hiç de göründüğü kadar karmaşık değildir. Zamanın hızla akıp giden günleri, peşinden koşulan makamlar ve bitmeyen başarı hırsları arasında çoğu zaman gözden kaçırdığımız bir hakikat vardır: Mütevazı bir hayat, insanın en büyük zenginliğidir.
Hayat, bir satranç tahtasına benzer. Kimimiz şah oluruz; göz alıcı, stratejik ve yön veren… Kimimiz piyon; sessiz, sabırlı, görünmez ama ilerlemeye kararlı. Gün gelir, oyun biter ve fark ederiz ki, şah da piyon da aynı kutudadır.
Bazı olaylar vardır ki, tarihî yönlerinin ötesinde bir milletin ruhuna dokunur. Devrim Otomobili de benim için sadece teknik bir başarı ya da sanayi tarihinin bir dönüm noktası değildir; o, bir ulusun kendi mühendislik kabiliyetine duyduğu inancın sembolüdür. Her defasında bu hikâyeyi dinlerken, içimde hem bir gurur hem de tarifsiz bir hüzün belirir. Uzun zamandır kaleme almak istediğim bu yazı, aslında bir otomobilden çok daha fazlasının hikâyesi: bir milletin “biz de yaparız” diyerek kendi geleceğini inşa etme iradesinin… Bugün TOGG’un yollarda süzülen sessiz motoru, Eskişehir’deki o ilk çekiç seslerinin yankısı gibidir; geçmişin cesaretiyle geleceğin vizyonunu birleştiren bir miras. Ve işte bu yazı, o mirasa bir saygı duruşu olarak, yıllardır içimde taşıdığım bir vefanın kaleme dökülmüş hâlidir.
Geçmişin nefesi, geleceğin umut ışığıyla buluştuğunda, milletin ruhu da barışır. Türkiye’nin tarih sahnesinde müzik, sadece bir nota dizisi değil; bir milletin yüreğine işleyen, ruhunu şekillendiren bir aynadır. İzmir Marşı ve Mehter Marşı… Biri Cumhuriyet’in ilk nefeslerinde özgürlüğün coşkusunu taşır, diğeri Osmanlı’nın ihtişamlı geçmişinden cesaret ve disiplinle gelir. Biri içimizi ısıtan özgürlük ateşi, diğeri yüreklerde yankılanan kararlılık ve gurur melodisidir.
Türkiye ile ABD arasındaki savunma ilişkileri, yıllardır inişli çıkışlı bir seyir izliyor. S-400 krizi, F-35 programından çıkarılma ve ardından F-16 modernizasyonu gibi başlıklar, Ankara–Washington hattındaki en kritik tartışma alanlarını oluşturuyor. Peki, gelinen noktada iki ülke yeniden bir stratejik uzlaşıya mı gidiyor? Yoksa bu yakınlaşma sadece taktiksel bir ara dönem mi? Gelin birlikte inceleyelim…
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.