Yeni yazım
Kadim Türk kültür tarihinin en zengin ve en derin ifadesi olan Türk Müziği (Klasik, Halk ve Tasavvufi Müzik), bu toprakların çok katmanlı tarihini ve medeniyet birikimini bünyesinde taşır. Ses sisteminden icra tekniklerine, çalgı zenginliğine, felsefi derinliğinden toplumsal işlevine kadar benzersiz bir yapıya sahip olan bu gelenek, yalnızca bir sanat dalı değil, aynı zamanda coğrafi aidiyetin ve ulusal kimliğin temel bir parametresidir. Türk Müziği’nin günümüz kültür politikalarında hak ettiği merkezi konuma oturtulması ve devlet politikası haline getirilmesi, kültürel tutunmanın ve milli varlığın sürdürülebilirliği açısından hayati önem taşımaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2025 yılından itibaren uygulamaya konulacak olan Yeni Yüzyıl Maarif Modeli kapsamında, ilkokuldan lise son sınıfa ve güzel sanatlar liseleri müzik ders programlarında Türk müziği odaklı içeriğin ağırlığının artırılması, eğitim sisteminde köklü bir felsefi değişimin sinyalini vermektedir. Bu değişim, evrensel müzik disiplinlerinin yanı sıra kültürel mirasın (Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği) teorik ve uygulamalı eğitimini merkezine almayı hedeflemektedir. Bu olumlu ve stratejik hamlenin başarısı, kaçınılmaz olarak öğretmen yetiştirme süreçlerini yöneten Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından atılacak adımlara bağlıdır.
Türk müzik kültürünün asırlardan günümüze aktarılmasında birinci derece aşık, ozan olarak bilinen şahsiyetlerin rolü çok büyüktür. Ancak bu şahsiyetlerin pek çoğu zaman içerisinde adları dahi hatırlanmamaktadır. Kültür hayatında iz bırakan aşıkların yeniden gündeme getirilerek hatırlanması onlara olan vefa borcumuzu bir nebze de olsa yerine getirmek son derece önemlidir.
Yeni Yüz yılın temel parametresi dijital geleceğe hazırlanmaktan geçiyor. Dijtal teknolojiye ayak uyduramayan toplum ve milletlerin ayakta kalma şansı zor görünüyor. Türk müzik kültürünün de bu gelişmelerin ışığında kendi kök değerlerini kaybetmeden bu çağa nasıl ayak uydurması gerektiği üzerine yeni fikirler, modeller sunmak ve hayata geçirmek zorundayız. Küreselleşme ve kültürel hegemonya çağında, temel müzik sistemi, makama dayalı yerel müzik sanat formları, sıklıkla Batı merkezli kültürel normlar karşısında bir "kültürel eziklik" veya değersizlik duygusu yaşar.
Usta-Çırak Yönteminin Eğitimsel Geçerliliği Türk halk müziği (THM), kadim tarihi aktarımını nesiller boyu büyük ölçüde usta-çırak ilişkisi üzerinden sürdürmüştür. Bu yöntem, teorik bilgiden ziyade doğrudan uygulama, duyuma dayalı öğrenme ve icra geleneğinin inceliklerini birebir nakış nakış aktarma üzerine kuruludur. Yöntemin ana teması çırağın ustasının bütün tekniklerini görerek, duyarak, uygulayarak birebir öğrenme odaklı olmasıdır. Eğitimsel (Pedagojik) açıdan incelendiğinde,
Türkiye'deki örgün ve yaygın müzik eğitimi sistemi (Okul Öncesi, İlkokul, Orta Okul, Askeri Müzik Okulları, Üniversite), büyük ölçüde piyano, keman, çello, flüt, fagot, trombon, trampet, gitar gibi Batı müziği çalgıları üzerine kuruludur. Burada temel amaç; müzik sistemini batı tarzı müzik anlayışını yerleştirmek, batı eksenli çoksesli senfonik eserler ve korolar kurarak sistemi yerleştirmektir. Bu yaklaşım, batı müzik kültür anlayışına erişim sağlarken aynı zamanda çalgıların tamamına yakınının ithal edilme zorunluluğu nedeniyle ciddi bir ekonomik yük yaratmaktadır. Bu durum zengin çalgı yelpazesinin ve mirasnın (bağlama, ud, ney, kanun, kaval, tulum, kudüm, ritim çalgıları, kemençe vb.) eğitimdeki ağırlığını azaltmaktadır. Bu analiz, 12 milyon öğrencilik eğitim potansiyeli üzerinden bu yükü inceleyerek, kültürel ve ekonomik sürdürülebilirlik için bir öneri sunmayı amaçlamaktadır.
I. Analiz ve Dayanak YÖK Başkanı sayın Prof. Dr. Erol Özvar'ın Erzurum Atatürk Üniversitesi’ni ziyaretinde eğitimde "katma değer" yaratmayan dersleri sadeleştirme yapılarak uygulama ve proje odaklı derslerin getirilmesi çağrısı, müzik eğitimi programlarında mevcut olan ve mezunların mesleki yaşamlarında veya kültürel çevrelerinde nadiren kullandıkları Batı müziği odaklı derslerin yoğunluğunu sorgulamayı gerektirmektedir.
Türk sinemasının geçmişten günümüze en çok izlenen ve hala izlenmeye devam eden toplum üzerine en etkili filmlerden birisi kuşkusuz “Hababam Sınıfı” filmidir. Yeşilçam sinemasının kült eserlerinden biri kabul edilen “Hababam Sınıfı”, Türk toplumunun kolektif hafızasında mizah, dostluk ve otoriteye karşı duruşun sembolü olarak yer etmiştir. Ancak, son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı bazı okullarda bu filmin neşeli ana temasının teneffüs zili olarak kullanılması, eğitim felsefesi, öğrenci motivasyonu ve algısı açısından derin bir ironi ve eleştiri konusu yaratmaktadır. Zira müziğin temsil ettiği tipoloji ile resmi eğitim kurumunun hedefleri arasında ciddi bir çatışma mevcuttur. Yada çatışma olup olmadığı konusu üzerine çek az çalışma yapılmıştır.
Türküler, Türk halkının duygu, düşünce, yaşayış ve tarihini yansıtan, sözlü geleneğin en önemli unsurlarındandır. Yüzyıllardır süregelen bu zengin mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması, kültürel süreklilik ve zenginlik açısından hayati bir öneme sahiptir. Ancak modernleşme, kentleşme ve dijitalleşme süreçleri, geleneksel aktarım mekanizmalarını zayıflatmış, türkülerin genç kuşaklar arasında yaygınlığını azaltmıştır. Bu bağlamda, geçmişin başarılı uygulamalarını (Barana, Yaren, Kürsübaşı) analiz ederek, günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek yeni ve sürdürülebilir bir aktarım modeli geliştirmek zorundayız.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.