Türkiye’de adalet sisteminin işleyişinde en kritik rolü üstlenen avukatlık mesleği, yalnızca bir meslek grubu olmanın çok ötesinde, hukuk devletinin kurumsal varlığını ayakta tutan vazgeçilmez bir unsurdur. Toplumsal barışın, hak arama özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğünün sürdürülebilirliği, savunmanın gücü ve bağımsızlığıyla doğru orantılıdır. Bu sebeple avukatlık, hem devlet hem toplum açısından stratejik bir fonksiyon taşımaktadır.
Her sabah uyandığınızda kendinize “Bir gün her şey düzelecek” diyor musunuz? Ya da uzun süredir hayalini kurduğunuz bir hedefe ulaşmayı beklerken, sürekli sabretmenin doğru olduğuna mı inanıyorsunuz? Belki de mutsuz bir ilişkiyi sürdürürken, “Belki bir gün değişir” düşüncesiyle umut besliyorsunuz. Eğer cevabınız evetse, farkında olmadan bireysel ve toplumsal düzeyde karmaşık sonuçlar doğurabilen bir psikolojik tuzağa-zalim iyimserlike-düşmüş olabilirsiniz.
Her insanın hayatına dokunmuş öğretmenler vardır; kimi sessiz bir dokunuşla geleceğimize yön verir, kimi tek bir cümlesiyle ufkumuzu genişletir, kimi ise sabrıyla, merhametiyle ve sarsılmaz inancıyla içimizdeki potansiyeli harekete geçirir. Bazen erken fark ederiz, bazen geç; ama onların izleri, yaşam yolculuğumuzun en derin yerlerine baştan sinmiştir bile. Öğretmenlerimiz olmasaydı, bilgilerimiz kadar umutlarımız da eksik kalırdı; yolumuz, haritamız olurdu ama pusulamız olmazdı; hayal kurardık belki, fakat o hayallerin ardına düşecek cesareti bulamazdık.
(Politika Döngüsü, Stratejik Öneriler ve Yeni Bir Yükseköğretim Mimarisine Doğru) Türkiye’de yükseköğretim ve istihdam arasındaki ilişki, uzun yıllardır hem akademik hem de politik tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Serimizin ilk iki bölümünde, alan esaslı ayrışmalar, mezunların iş bulma sürelerinin uzaması, kazanç farklılıkları ve alan uyumsuzlukları gibi kritik göstergeleri ele almıştık. Bu üçüncü ve son bölümde ise, söz konusu sorunların çözümüne yönelik stratejik politika önerilerini konu başlıkları halinde, sistematik bir çerçevede değerlendirecek, yeni bir yükseköğretim mimarisi vizyonunu tartışacağız.
Türkiye’nin yükseköğretim sistemi niceliksel olarak büyürken, mezunların işgücü piyasasındaki konumu ciddi yapısal sorunları gözler önüne sermektedir. Lisans mezunlarının yalnızca %56,1’i kendi alanında çalışmakta, sosyal bilimler mezunlarında ise bu oran %20’ye kadar düşmektedir. Bu tablo, hem bireysel kariyer perspektifi hem de ulusal verimlilik açısından ciddi kaygılar yaratmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK’in) 23 Temmuz 2025’te yayımladığı 2024 Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri, Türkiye’de üniversite mezunlarının işgücü piyasasındaki konumlarının alanlara göre belirgin biçimde ayrıştığını göstermektedir. Sağlık, mühendislik ve bilişim gibi teknik programlar yüksek istihdam ve hızlı iş bulma avantajı sunarken; sosyal bilimler, gazetecilik ve enformasyon gibi alanlarda düşük istihdam, uzun iş arama süreleri ve zayıf alan uyumu dikkat çekmektedir.
Değerli Gazete Ankara Okurlarımız, bugün “Üretken yapay zekâ ile insan ruhu oluşturulabilir mi?” sorusunu teolojik açıdan, hem İslâmî gelenek hem de Yahudi, Hristiyan ve genel teistik perspektifler üzerinden derinlemesine ele alacağız. Anlayacağınız, biraz derin sularda dolaşacağız!...
Bazı sözler vardır; kütüphaneler dolusu kitabın anlatamadığını birkaç kelimeyle özetler. Hayatın tüm iniş çıkışlarını, insanın içindeki kırılganlıkları ve zamanın insana yaptığı ince sürprizleri… Bazen tüm bunlar, bir halk deyişinin sadeliğinde gizlidir.
MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin “Gerektiğinde İmralı’ya gider, Abdullah Öcalan’la görüşürüm” minvalindeki açıklaması, Türkiye siyasetinin nabzını yeniden hızlandırmış durumda. Bu cümlenin ağırlığı yalnızca aktörlerinden değil, Türkiye’nin son kırk yılda yaşadığı güvenlik sorunlarının oluşturduğu kolektif hafızadan da besleniyor. Zira MHP, terörle mücadele konusunda en keskin söylemi temsil eden siyasi çizginin adıdır. Bu nedenle açıklamayı yalnızca bir politik provokasyon ya da gündem hareketi olarak görmek, Türkiye siyasetinin çok katmanlı doğasını hafife almak olur.
Müzik, insan ruhunun sığınağıdır. Toplumların acısını, sevincini, direncini, hatta varoluş sancılarını taşıyan görünmez bir bellektir. Ancak ne acıdır ki bu belleği inşa eden müzisyenler, Türkiye’de toplumsal hayatın en kırılgan, en korunmasız meslek gruplarından biri haline gelmiştir. Sesleri kalabalık meydanlara ulaştığında alkışlanan bu insanlar, sahne ışıkları söndüğünde çoğu zaman derin bir yalnızlığın, ekonomik güvencesizliğin ve kültürel değersizleştirmenin içine düşmektedir.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.