Dijitalleşme Çağında Etik, Mahremiyet ve Yönetişim Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme
Son yıllarda dünya genelinde yerel yönetimlerin, planlama ajandalarının en üst sıralarında “akıllı şehir” kavramı yer almaktadır. Nesnelerin interneti (IoT), büyük veri analitiği, yapay zekâ destekli ulaşım sistemleri ve sensör temelli altyapılar; şehirlerin daha yaşanabilir, verimli ve sürdürülebilir hale gelmesi için önerilen araçlardır. Ne var ki bu araçsal bakış açısı, etik, mahremiyet, yönetişim ve yurttaşlık hakları gibi konuları çoğu zaman göz ardı etmektedir.
"Ankara Kalesi’nden Hamamönü’ne, Etnografya’ Müzesi’nden Hacı Bayram Veli Cami’ye uzanan bir tarih koridorunda kültürel uyanışa çağrı!”
Bazı şehirler vardır; isimleri haritada basit birer yer adı gibi görünse de, her taşında bir medeniyetin hikâyesini saklarlar. O şehirler, yalnızca coğrafyanın değil, tarihin ve insan ruhunun da haritasını çizerler. İşte bu şehirlerin en başında gelir Ankara… Cumhuriyetin başkenti olduğu kadar, Anadolu’nun belleğidir de Ankara. Ve bu belleğin en gür, en vakur sesi Ankara Kalesi’nin surlarında yankılanır.
Bazı insanlar vardır, onları ilk gördüğünüzde değil; bir cümlesine tanık olduğunuzda tanırsınız. Sesi ve sözleri, bir fikirden önce bir hissi taşır. Kelimeleri, sadece bilgi vermek için değil, kalplere dokunmak için de dökülür. İşte Prof. Dr. Refik Turan'da o nadide insanlardan biridir. O'nun adı bir akademisyenin ötesinde, bir zarafetin, bir gönül ehlinin ve zamanla kurulan derin bir dostluğun adıdır.
Orman yanar…
Duman yükselir göğe. Gökyüzünü kapkara bulutlar kaplar. Ruhumuz daralır, içimiz kararır.
Ama biz hâlâ ekranlardan, basın açıklamalarından, istatistik bültenlerinden şöyle deriz: "Sevindirici olan, can kaybının yaşanmamış olması."
Oysa yanan sadece ağaç değildir ki!
Yanıp kül olan, sadece odunsu gövdeler değil; bir yuvadır, bir yaşam zinciridir, savunmasız bir canın gözlerinde sönen ışıktır. Bu bir merhamet sınavıdır insanlık için…
Bazı hayatlar vardır ki, kelimelerle anlatmak yetersiz kalır. Onlar ne yüksek sesle konuşurlar ne de alkış peşinde koşarlar. Ama bıraktıkları iz, zamanın tozunu siler; bir milletin hafızasına ilmî bir mühür gibi kazınır. Prof. Dr. Rıza Ayhan, işte böyle bir hayatın sahibidir. O, gürültüsüz ama azimli bir kararlılıkla yürüdü, fakat ardında bir akademi mirası, bir hukuk kültürü, hafızalara kazınmış bir insanlık dersi bıraktı.
Bugün takvimler 20 Temmuz’u gösteriyor. Ama bu tarih, sıradan bir gün değildir. Bu tarih, Kıbrıs adasında yıllardır ezilen bir halkın sesine kulak vermenin, vicdanla hareket etmenin, tarihin yüklediği bir sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmenin adıdır. 20 Temmuz 1974; zulmün, acının ve insanlık dışı uygulamaların karşısında duran bir milletin, barışa giden yolda attığı kararlı adımdır.
Hayat, kimi zaman Karadeniz’in sert esen rüzgârlarıyla başlar; tuzlu dalgaların kıyıya vurduğu bir sahilde büyür sessiz bir çocuk… Henüz ne zamana ne de mekâna dair bir fikri yoktur ama yüreğinde büyük bir yürüyüşün tohumu çoktan filizlenmiştir. İşte o sessiz ve onurlu yürüyüşün adı: Prof. Dr. Musa Yıldız’dır.
Bazı hayatlar vardır; kitap sayfaları üzerine değil, yüreklere yazılır. Ve bazı insanlar vardır ki yaşadıklarıyla sadece bir meslek değil, bir ahlâk, bir yol, bir ilke bırakırlar ardında…Prof. Dr. Asaf Varol, işte bu kutlu istisnalardan biridir.
Yıllardır hem ülkemizde hem dünyada hem de kendi zihnimde zaman zaman yeniden gündeme gelen bir tartışma vardır: “Amerika gerçekten Ay’a ayak bastı mı, yoksa bu bir film stüdyosu kurgusundan mı ibaret?” Bu soru ilk bakışta bazı argümanlar dikkate alındığında merak uyandırıcı, hatta bazılarına göre haklı şüpheleri barındırıyor gibi görünse de, biraz araştırma yapıp bilimsel veriler ve tarihsel kayıtlar ışığında gerçeğe ulaşmak mümkündür. Ben de öyle yaptım…
15 Temmuz 2016… Bu tarih sıradan bir gün değildir. Bu tarih, bir milletin kendine, devletine, bayrağına ve istiklaline sahip çıkışının yeniden yazıldığı gündür. Ne takvimdeki bir rakam, ne de yalnızca bir gece… O, Türk milletinin küllerinden yeniden doğduğu, iradesine zincir vurmaya kalkanlara “dur” dediği destansı bir dirilişin adıdır.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.