Kurban: Afrika’da Bir Lokma, Gazze’de Bir Umut
İnsanlık, yılın belli zamanlarında kendi vicdanıyla baş başa kalır. Kurban Bayramı da işte böyle zamanlardan biridir. Yalnızca bir ibadet değil, bir muhasebedir bu bayram. Kurban Bayramı, sadece kurban kesmenin ötesinde; adaleti hatırlamanın, empati kurmanın, kardeşliğin sorumluluğunu yüklenmenin çağrısıdır.
Lakin ne hazindir ki, biz bayram sabahına tertemiz giysilerle, bereketli sofralarla uyanırken; aynı gökyüzünün altında, aynı yeryüzünün başka bir köşesinde; Afrika'da, Gazze'de, Yemen'de, Türkistan’da milyonlarca insan, bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bir halde yaşam savaşı veriyor.
Bugün Afrika’da bir çocuk daha sessizce açlığa yenik düşüyor. Sudan’da bir anne, yorgun gözleriyle susuzluktan zayıf düşmüş çocuğunun cansız bedenini seyrediyor. Somali’de bir kız çocuğu, elindeki taşla kuru toprağa hayali bir ekmek çiziyor. Ve Gazze’de, harabeye dönmüş sokaklarda çocuklar, yıkıntılar arasında yiyecek arıyor. Doğu Türkistan’da sessizlerin çığlıkları yürekleri dağlıyor.
Kurban, yalnızca bir ibadet değil; ruhsal bir teslimiyet, gönülden bir paylaşmadır. En yüce anlamıyla kurban; mazlumun yükünü omuzlamak, yoksulun duasında yer edinmektir. Eğer bir kurban, bir yetimin gözyaşını silemiyor, bir annenin içini ferahlatamıyorsa; o kurban, sadece bir ritüelden ibarettir. Hâlbuki bayram, aynı duyguyu, aynı ruhu paylaşanların bayramıdır.
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, Afrika kıtasında her gece yaklaşık 280 milyon insan aç olarak yatıyor. Gazze’de ise aylardır süren abluka, temel yaşam kaynaklarını tüketmiş durumda. İnsanlar bir bayram sabahına değil, yıkımın koynunda, enkazlar içinde yeni bir karanlığa uyanıyor. Orada zaman, umut yerine acı taşıyor. Bayram vicdani bir yüke dönüşüyor.
Peki biz, kurbanlarımızı keserken hiç düşünüyor muyuz? Bizim buzluklarımızda biriken et, onların hayatı boyunca belki de bir kez bile tatmadığı bir nimettir. Bizim artan ekmeğimiz, onlar için hayatta kalmanın tek yoludur. Biz, bir kutlama yaparken onlar hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Bu yürek burkan manzara kader değildir, değiştirilebilir, dönüştürülebilir. Ancak çözüm yalnızca diplomatik zirvelerde, devletlerin masa başı hesaplarında değil; bizim vicdanımızda, çatal, kaşık ve tabakların çok sayıda olduğu, ortasında yapma çiçeklerin bulunduğu sofra düzenimizde, bizim cüzdanımızın merhametinde saklıdır.
Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gönderilen kurban bağışları, Afrika’nın bir köyünde çocukların mutluluğuna dönüşebilir. Gazze’de bir annenin çaresizliğini yırtabilir. Bir parça et, bir parça umut olabilir.
Bu bayram, bir kurban daha niyet etmek; kestiğimizin bir kısmını bir ihtiyaç sahibine bağışlamak; kendi yiyeceğimizden bir öğün eksiltip, Gazzeli bir yavrunun karnını doyurmak... İşte gerçek bayram budur. Kurban sadece kesmek için değil, bir gönlü kazanmak için de vardır.
Bugün sokaklarımızda kurbanlıkların masum sesleri yankılanırken, Afrika’nın sessiz çocuklarının açlık çığlıklarını da duymalıyız. Gazze’de bombaların altında ezilenlerin dualarını, yakarışlarını da duymalıyız. Çünkü Kurban Bayramı sadece bir dini vecibe değil; insan olmanın, insan kalmanın sınavıdır.
Bayram bize sesleniyor:
Ey insan! Paylaştığın kadar insansın.
Ey mümin! Kardeşin açken tok yattığın her gece, sosyal adalet eksik kalır.
Ey vicdan! Kalk ve duy artık, çünkü bir lokma umut, bir ömrü kurtarır.
Bayramınız mübarek olsun. Kalbiniz merhametle, eliniz iyilikle, zihniniz farkındalıkla dolu olsun.
Saygılarımla,
Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
YORUM YAP