
Z Kuşağında Dijital Yorgunluk Üzerine Bir İnceleme ve Çözüm Önerileri
1997 ile 2012 yılları arasında doğanlar için Z kuşağı tanımı yapılmıştır. Bu kuşak için uluslararası bağlantı anlamına gelen internet hiç yabancı bir kavram olmamıştır. Akıllı telefonlar, sosyal medya ve dijital (sayısal) platformlarla büyüyen bu kuşağın, dijital yerliler olarak tanımlanması olağan bir tanımdır. Z kuşağı için her an çevrim içi olmanın sunduğu kolaylıklar artık bir noktada dijital bir yorgunluğa dönüşmüş durumdadır.
Dijital yorgunluk; uzun süreli ekran kullanımı ve sürekli çevrim içi olmanın yarattığı zihinsel ve fiziksel tükenmişlik hissi olarak tanımlanabilir. Özellikle COVID-19 pandemisi sonrası eğitim, iş ve sosyal hayatın büyük ölçüde dijital ortama taşınmasıyla birlikte ekrana bakma süresi dramatik şekilde artmıştır. Common Sense Media’nın yaptığı bir araştırmaya göre, gençler günde ortalama 8 saatin üzerinde ekran karşısında zaman geçirmektedir. Bu süreye okul için yapılan dijital çalışmalar dâhil değildir.
Bu yoğun dijital maruziyetin sonuçları her geçen gün daha görünür hâle gelmektedir. Bunun sonucu olarak; göz yorgunluğu, uyku bozuklukları ve dikkat dağınıklığı sıkça dile getirilen şikâyetler arasında en ön sıralarda yer almaktadır. Ancak en dikkat çekici olan, gençlerin dijital yaşamlarına bağlı olarak yaşadığı tükenmişlik, yalnızlık ve kaygı hissidir.
Birçok genç, kendisine her an ve her yerde ulaşılabilir olma baskısını da hissediyor. Mesajlara anında yanıt verme, güncel kalma ya da dijital profillerini kusursuz gösterme çabaları da zamanla yorucu bir hâl alıyor. Bildirimler hiç durmuyor ve eğlence ile zorunluluk arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor. Eğlenmek için ekran başına oturan birçok genç, zamanla bunun da bir tür “göreve” dönüştüğünü ifade etmektedir.
Ruh sağlığı uzmanları da genç danışanlarında sosyal medya kaynaklı stres şikâyetlerinde belirgin bir artış olduğunu belirtiyorlar. Ergenlerle çalışan bazı psikologlar da “Gençlerin önemli bir kısmının dijital rutinlerinden sıkıldıklarını ve çevrim içi olmak istemiyorlar ama sosyal olarak geri kalmaktan ya da dışlanmaktan korkuyorlar,” diyor.
Okullar ve bazı sağlık kuruluşları da bu duruma kayıtsız kalmak istemiyorlar. Bu anlamda birçok eğitim kurumu da “dijital detoks” uygulamalarını devreye sokmaya başlamışlar. Bu bağlamda, gençlere ekran kullanımını sınırlama, bildirimleri kapatma, hatta haftada bir gün tamamen çevrim dışı kalma gibi alışkanlıklar kazandırmaya çalışıyorlar.
Ancak çözüm sadece interneti kapatmak kadar basit değil. Z kuşağı için dijital araçlar öğrenmenin, çalışmanın ve sosyalleşmenin ayrılmaz bir parçası şeklinde algılanıyor. Asıl mesele, bu araçların faydalarını koruyarak onları daha sağlıklı şekilde kullanmanın yollarını bulmakta yatıyor.
Ancak Z kuşağı içinde de yetişkinliğe adım attıkça, sevindirici olarak teknolojiyle olan ilişkilerini daha bilinçli ve dengeli hâle getirme arayışları içinde olanların sayısı da artıyor ve bazı gençler bu dönüşüme öncülük etmeye başlamışlardır.
Gençler arasında yaygınlaşmaya başlayan, “yavaş teknoloji” ve "dijital minimalizm" gibi hareketler, dijital araçları daha bilinçli kullanmayı savunuyor. Kitap okumak, doğada yürüyüş yapmak ya da günlük tutmak gibi çevrim dışı aktiviteler yeniden popülerlik kazanmaya başlamıştır. Zihinsel rahatlık arayan gençler için bu adımlar, belki de dijital yorgunluğa karşı en etkili panzehir olabilir. Ayrıca konunun uzmanlarına göre dijital yorgunlukla başa çıkmak için bireysel ve toplumsal düzeyde bazı stratejiler uygulanabilir: Bunlar;
- Dijital Detoks Günleri: Haftada en az bir gün sosyal medya ve eğlence uygulamalarından uzak kalmak, zihni dinlendirmek açısından oldukça etkili olacaktır. Bu günlerde fiziksel aktiviteler, doğayla temas veya yüz yüze sosyalleşme önerilebilir.
- Ekran Süresi Takibi ve Sınırlama: Akıllı telefonlarda yer alan ekran süresi takibi uygulamaları sayesinde hangi uygulamalarda ne kadar zaman harcandığı görülebilir ve buna göre sınırlamalar getirilebilir.
- Bildirimleri Sessize Almak: Sürekli gelen bildirimler dikkat dağınıklığına ve kaygıya yol açabiliyor. Sessiz mod ya da sadece önemli kişilerden bildirim alma ayarları, zihinsel rahatlama sağlayacaktır.
- Uyku Hijyenine Dikkat Etmek: Uyku öncesi en az bir saat ekranlardan uzak kalmak, mavi ışığın etkisini azaltarak daha kaliteli bir uykuya yardımcı olacaktır.
- Çevrim Dışı Hobiler Edinmek: Spor, sanat, el işi, müzik ya da gönüllülük gibi çevrim dışı uğraşlar, hem ekran süresini azaltır hem de kişisel tatmin sağlayabilir.
- Aile ve Okul Desteği: Ailelerin çocuklarıyla dijital kullanım konusunda açık bir iletişim kurması ve okullarda dijital denge eğitiminin verilmesi, farkındalığı artırabilir.
- Sosyal Medyayı Amaca Yönelik Kullanmak: Z kuşağına sosyal medyanın sadece tüketim değil, üretim ve öğrenme için de kullanılabileceği gösterilmeli. Bu sayede daha kontrollü ve anlamlı bir dijital deneyim mümkün olabilir.
Tüm bu adımlar, dijital dünyanın tamamen dışında kalmayı değil; onunla daha bilinçli, dengeli ve sağlıklı bir ilişki kurmayı hedefliyor. Z kuşağı bu yeni dengeyi kurma konusunda önemli bir eşikte duruyor. Eğer bireysel farkındalık ve toplumsal destek artarsa, dijital yorgunluk bir kriz olmaktan çıkıp, daha sağlıklı bir dijital yaşamın başlangıç noktası olabilir.
Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM
{o0o}
Nerede Bir Zulüm Varsa, Çatışma Varsa, Adaletsizlik Varsa Sona Erdirmek İçin Biz Oradayız. Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Sesi" olan Dijital Haber Portalı, https://www.gazeteankara.com.tr
YORUM YAP