YAZARLAR

10 Nisan 2025 Perşembe, 00:00

Bugünün Dünyası: Koltuk Sevdalıları ve Yürek Taşıyanlar

Değerli Gazete Ankara okuyucuları, bugün yazımızın ana teması; “Koltuğu güç olarak algılayanlar ona oturmak için değil, sırtında taşımak için kullananlardır. Bunlar kendi düşüncelerinin oluşturduğu fuzuli yüke hamallardır. Ama esas olan yürekleri taşımaktır. Ben yüreklere hamallığa talibim..." sözlerinin anlamlandırılması ile ilgilidir…

Günümüz dünyasında hemen hemen her toplumda güç, sıklıkla kötüye kullanılan ve yanlış anlaşılmaya müsait bir kavramdır. Birçok kişi bunu talep edilecek bir taht, gösteriş yapılacak bir statü veya şiddetle korunması gereken bir pozisyon olarak algılar ve bu yanlış algıları sonucunda, bulundukları mevkiinin koltuğuna oturmak yerine, onu sırtlarında taşırlar.

Bazıları için güç bir koltuk ile sembolize edilir. İşgal edilmesi gereken bir taht, kontrol edilecek bir platform veya bir statü sembolüdür. Gücü yalnızca işgal edilecek bir koltuk olarak algılayanlar genellikle kendi egolarının tutsağı olurlar. Kendi hırslarının, arzularının ve korkularının gereksiz yükünü taşırlar - kendilerini kendi yanılsamalarının hamalları haline getirirler. Otoriteyi üstünlükle karıştırırlar. Liderliğin bir tahtta oturmaktan değil, insanların yanında durmaktan, onları anlamaktan ve kalplerini taşımaktan geldiğini unuturlar.

Bunlar, gücün unvanların ağırlığı, görünüşün baskısı ve üstünlük yanılsaması ile tanımlandığına inananlardır. Sorumlulukları değil, kendi egoları ve hırslarıyla yüklenmişlerdir.  Güçleri; şefkatle liderlik etmekte değil, kişisel çıkar ve kibrin ağır yükünü sürdürmekte yatar. Yönetmezler; sadece kendilerini ispat etmek için performans gösterirler.

Koltuğu güç zannetmek, toplumların en kadim yanılgılarından biridir. Koltuk deyince aklımıza makam, yetki, imza atma hakkı, karar verme gücü gelir. Ama unuttuğumuz bir şey var: Koltuk ne sadece bir oturulacak bir yer, ne de sadece bir güç simgesidir. Asıl mesele, o koltuğa nasıl oturduğun, nasıl doldurduğundur.

Bazıları vardır, koltuğu bir güç gibi görür. O koltuğu taşımak için gecesini gündüzüne katar, didinir, hırslanır. Oysa o hırs çoğu zaman kendi egosunun yüküdür. Sırtında taşıdığı; görev değil, sorumluluk değil, sadece kendi benliğinden taşan boş ve ağır bir kibirdir.

Bugün yöneten, liderlik eden, söz söyleyen pek çok insanın düştüğü yanılgı şudur: “Güç, oturduğun koltuktadır.” Hayır, asıl güç, insanların yüreğinde yer edebilmekte gizlidir.

Gerçek güç, kaç kişinin emirlerinize uyduğu veya koltuğunuzun ne kadar yüksekte olduğu ile ölçülmez. Kaç kalbe dokunabildiğinizle, kaç hayatı kaldırabildiğinizle ve karşılığında hiçbir şey beklemeden ne kadar sevgi taşıyabildiğinizle ölçülür. Unvanların, mevkilerin veya boş gururun taşıyıcısı olmak istemiyorum. Kalplerin hamallığını yapmak istiyorum. İnsanların umutlarını, hayallerini ve duygularını taşımak istiyorum. Onlara hükmetmek için değil, onlarla birlikte yürümek istiyorum diyebilmektir. Bunu diyebilen insanlar, emr-i hak vaki olduğunda, "toprağa değil, sevdiklerinin kalplerine gömülürler!"

Ancak gerçek liderlik, güç sembollerini taşımakla ilgili değildir; insanların kalplerini taşımakla ilgilidir. Anlamak, duygudaşlık kurmak ve bağlantı kurmakla ilgilidir. Lideri lider yapan şey oturduğu ceylan derisinden koltuk değil, başkalarının umutlarını, korkularını ve hayallerini zarafet ve alçakgönüllülükle omuzlama yeteneğidir.

Lider; tahtların hamallığını veya boş gururun taşıyıcısı olmayı istemiyorum. Bunun yerine kalplerin hizmetkârı olmayı seçiyorum diyebilmelidir. Gerçekten önemli olan şeyleri taşımaya gönüllü olmalıdır. Duygusal yüklere, sessiz mücadelelere, dile getirilmeyen acılara tahammül edebilmelidir. Çünkü gerçek liderlik ancak sevgi gücüyle gerçekleşebilir. Elbet bir gün gelir, sonunda koltuklar devrilebilir, unvanlar kaybolabilir ve mevkiler bırakılabilir. Ancak dokunabildiğiniz yürekler, sonsuza dek sizinle kalır. İşte takdir edilmeye ve aramaya değer gerçek güç budur.

Çünkü koltuk geçicidir. Yetki, imza, makam bir gün biter. Koltuklar değişir, masalar devrilir, tabelalar iner. Ama insanların yüreğinde iz bırakabilenler, orada çok daha kalıcı bir makam edinir. Koltuğa oturmak kolaydır. Ama yüreklere girebilmek zordur. Yürekler kendiliğinden açılmaz. Oraya girmek için samimiyet gerekir, adalet gerekir, vicdan gerekir, merhamet gerekir ve en önemlisi; o koltuğu değil, o insanı ve insanlığı önemsemek gerekir.

Yazımızın ana metni içerisinde önemle belirtildiği gibi, bugünün dünyasında koltuk sevdalıları çok sayıdadır. Gücü, şöhreti, yetkiyi, itibarı elinde tutmak için her türlü yolu mubah sayanlar vardır. Ama esas olan şu soruyu kendimize sormak: "Ben neyin hamalı olacağım?" Koltukların, unvanların, makamların hamalı mı? Yoksa insanların yüreğinin, duasının, sevgisinin hamalı mı? Yürek taşımak, sadece bir insanlık borcu değil; aynı zamanda bir ahlak meselesidir. Ve inanıyorum ki, yürek taşıyanlar yorulmaz; çünkü onları ayakta tutan, sırtlarındaki yük değil, kalplerindeki sevgidir.

Bugün hangi konumda olursak olalım, hangi görevi üstlenmiş olursak olalım şunu unutmayalım: Koltukların kudreti ve sefası bir gün biter. Ama yürekte iz bırakanlar, hiç unutulmazlar. Çünkü en büyük makam, insanın gönlünde yer edebilmektir. Bunu başarabilmiş olanlar; “Kralın adamı değil, adamın kralı olurlar.”

o0o~

Nerede Bir Zulüm Varsa, Çatışma Varsa, Adaletsizlik Varsa Sona Erdirmek İçin Biz Oradayız. "Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Sesi" olan Dijital Haber Portalı,  https://www.gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)