Türkiye Eğitim Sisteminde Yapay Zekâ Entegrasyonuna İlişkin Analitik ve Çözüm Odaklı Bir Bakış
Bu yazımızda, Türk eğitiminde Yapay Zekânın rolünü inceleyeceğiz ve mevcut uygulamaların eşitsizlikleri artırma riski taşıyıp taşımadığını değerlendireceğiz.
Yapay Zekâ, küresel eğitim sistemlerinde giderek daha fazla dönüştürücü bir güç haline geldi. Öğrenmeyi kişiselleştirme, idari görevleri otomatikleştirme ve uyarlanabilir geri bildirim sağlama kapasitesi, eğitim sonuçlarını iyileştirmek için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak bu teknolojik gelişmeler, özellikle eğitimde bölgesel ve sosyoekonomik eşitsizliklerin devam ettiği bölgelerde eşitlik ve erişim konusunda kritik soruları da gündeme getiriyor.
Eğitimde Yapay Zekânın Dönüştürücü Potansiyeli
Türkiye'de Yapay Zekâ uygulamaları, özellikle özel okullar, üniversiteler ve kentsel eğitim ortamlarında hızla yaygınlaşıyor. Uyarlanabilir öğrenme platformları, Yapay Zekâ tabanlı sınav hazırlık araçları ve otomatik değerlendirme sistemleri giderek daha yaygın hale geliyor. Deloitte'un "Dijital Tüketici Trendleri-2024" raporuna göre, Türkiye'de Yapay Zekâ kullanımı %52'ye ulaşarak küresel ortalama olan %42'yi geride bırakmıştır.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki bazı özel eğitim kurumları, öğrenci katılımını ve performansını artırmak için Yapay Zekâ teknolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Türkiye'deki EdTech (Educational Technology: Eğitim Teknolojileri, eğitimi teşvik etmek ve eğitime erişmek için kullanılan yeni nesil bir teknoloji alanıdır.) şirketleri de dil öğrenimi, sınav hazırlığı ve kişiselleştirilmiş geri bildirim sistemleri için Yapay Zekâ odaklı araçlar geliştirmektedir. Bu tür yenilikler, yaygın olarak erişilebilir olursa, öğrenme boşluklarını azaltmada, öğretim verimliliğini artırmada ve bireyselleştirilmiş öğrenme yollarını desteklemede önemli bir rol oynayabilir.
Türkiye'deki Sayısal Uçurum ve Bilgiye Ulaşımda Bölgesel Farklılıklar
Potansiyeline rağmen, Yapay Zekânın eğitimde uygulanması, Türkiye'nin eğitim ortamındaki mevcut yapısal eşitsizlikler bazı durumlarda çalışmaları güçleştiriyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2023 yılında Türkiye'deki okulların yaklaşık %13'ünün OECD ortalaması olan %24'e kıyasla sayısal kaynak sıkıntısıyla daha az karşı karşıya olduğunu bildirmiştir. Bu, nispeten iyi bir duruma işaret etse de, özellikle kentsel ve kırsal alanlar arasında eşitsizlikler devam etmektedir.
PISA 2022 raporu, Türkiye'deki dezavantajlı okulların daha avantajlı muadillerine kıyasla daha yüksek oranda sayısal kaynak sıkıntısı yaşadığını vurguluyor. Bu sayısal uçurum, doğrudan Yapay Zekâ destekli eğitim araçlarına erişimde eşitsizliğe dönüşüyor ve zaten yeterli kaynaklara sahip olmayan öğrencileri daha da sıra dışı hale getiriyor.
Kamu okullarındaki pilot projeler ve EdTech şirketleri için yeni düzenlemeler Yapay Zekâ araçlarına daha geniş erişim sağlamayı amaçlıyor. Ancak şimdilik eşitsizlik ciddi bir risk olmaya devam etmektedir.
Yapay Zekâ, eğitimi iyileştirmek için inanılmaz bir potansiyele sahiptir ancak eşit erişim olmadan, yalnızca hâlihazırda ayrıcalıklı olanlara fayda sağlayabilir. Türkiye'de eğitimin geleceği yalnızca teknolojiye değil, aynı zamanda tüm öğrenciler için adalet ve erişilebilirliği sağlayan politikaların uygulanmasına da bağlıdır
Türkiye'deki Vaka Çalışmaları ve Yapay Zekâ Projeleri
Yapay Zekânın Türk eğitimine uyumlandırılması için verilebilecek iyi örnekler:
- EBA (Eğitim Bilişim Ağı): MEB tarafından başlatılan EBA (Eğitim Bilişim Ağı, Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından her bir bireyin kullanımına ücretsiz olarak sunulan çevrimiçi çeşitli eğitim kaynakları ve etkileşimli içerikler sağlayan sayısal bir platformdur.) Yalnızca Yapay Zekâ odaklı olmasa da, uyarlanabilir öğrenme özellikleri öğrenci deneyimlerini kişiselleştirmeyi amaçlamaktadır.
- Özel Sektör Girişimleri: Cerebrum Technologies gibi şirketler, öncelikle kent merkezlerindeki öğrencilerin erişebildiği kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunan Yapay Zekâ tabanlı eğitim sistemleri geliştirmiştir.
- Üniversite İşbirlikleri: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi gibi kurumlar, eğitimde yenilikçiliği ve pratik uygulamaları teşvik ederek Yapay Zekâ müfredatları ve araştırma projeleri geliştirmek için teknoloji şirketleriyle ortaklıklar kurmaktadır.
Politika Zorlukları ve Öneriler
Yapay Zekâ çağında eğitim eşitsizliğini ele almak, teknolojik yeniliklerden daha fazlasını gerektirir; “proaktif” kamu politikası ve stratejik yatırımlar gerektirir. Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı, Yapay Zekâyı kamu eğitimine bütünleştirmeyi amaçlayan çeşitli projeler başlatmış durumdadır. Ancak, bu çabalar henüz başlangıç sayılabilecek aşamadadır ve genellikle kapsamları sınırlıdır. Altyapı geliştirme, öğretmen eğitimi ve teknolojiye eşit erişimi önceleyen ülke çapında stratejiler olmadan, eğitim sistemi içinde "Dijital Elitlerin“ ortaya çıkma riskleri giderek daha olası hale geliyor.
Bu riskleri azaltmak için yapılması gerekenler
- Altyapı Yatırımı: Yüksek hızlı internet erişiminin genişletilmesi ve tüm öğrencilerin Yapay Zekâ araçlarından yararlanabilmesini sağlamak için yetersiz hizmet alan bölgelere gerekli donanımların sağlanması gerekir.
- Öğretmen Eğitimi: Eğitimcileri Yapay Zekâ öğretim uygulamalarıyla etkili bir şekilde bütünleştirmek ve gereken becerilerle donatmak için kapsamlı profesyonel gelişim programları uygulanmalıdır.
- Düzenleyici Çerçeveler: Yapay Zekâ teknolojilerine eşit erişimi teşvik eden ve eğitimsel Yapay Zekâ araçlarının ticarileştirilmesinin mevcut eşitsizlikleri daha da kötüleştirmesini önleyecek politikalar oluşturulmalıdır.
- Kamu-Özel Ortaklıkları: Hükümet, eğitim kurumları arasındaki işbirlikleri teşvik etmelidir.
Sonuç ve Değerlendirme
Yapay Zekâ, Türkiye’de eğitimi temelden dönüştürme konusunda dikkate değer bir potansiyele sahiptir. Ancak, fırsatlara eşit bir şekilde erişimi sağlamak için bilinçli çabalar gösterilmediği takdirde, Yapay Zekânın eğitime “entegrasyonu” mevcut sosyal ve bölgesel eşitsizlikleri güçlendirmeden ziyade daha da kötüleştirme riski taşımaktadır. Bu nedenle, politika yapıcılar, eğitimciler ve teknoloji geliştiricileri, Türkiye'nin çeşitli eğitim gerçeklerine duyarlı kapsayıcı Yapay Zekâ çözümleri tasarlamak için iş birliği yapmalıdır. Yapay Zekânın dönüştürücü gücü, sosyoekonomik veya coğrafi geçmişlerinden bağımsız olarak ve etik boyutları dikkate alınarak kullanan tüm öğrencilere gerçek anlamda fayda sağlayabilir.
Aksi durumda; bir öğretmen düşünün… Sınıfa giriyor ve öğrencisinin yazdığı kompozisyonu okuyor. Her şey kusursuz. Ama bir sorun var; bütün bunları gerçekten öğrenciler mi yapıyor, yoksa ChatGPT mi? İşte Yapay Zekâ ile eğitimdeki en büyük tartışmalar bu veya bunun gibi örnekler olabilir.
Bu durumda Yapay Zekâ eğitimde fırsat mı, tehdit mi? Eğitimde bağlı bulunduğu disiplinde yeteri kadar olgunluğa ulaşamamış, kendi mesleğinin jargonuna sahip olamamış öğrenciler vasıtasıyla, kopya çekmeye yarayan bir oyuncak mı olacak? Yoksa bilinçli kullanılarak geleceği inşa eden güçlü bir araç mı olacak? Aslında mesele şu; onu nasıl kullanırsak, bizim için o olur. Karar bizim elimizde...
~o0o~
Nerede Bir Zulüm Varsa, Çatışma Varsa, Adaletsizlik Varsa Sona Erdirmek İçin Biz Oradayız.
"Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Sesi" olan Dijital Haber Portalı,
YORUM YAP