YAZARLAR

01 Mayıs 2025 Perşembe, 02:07

Çalışma Barışı: Sadece Slogan Değil, Gerçek Bir Hedef

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, takvimde bir gün gibi görünse de çalışanların yaşamında her gün karşılarına çıkan bir mücadeleyi temsil eder. Bu mücadele yalnızca ekmek kavgası değil; saygı, adalet ve güven arayışıdır. Ve bu arayışın kalbinde, gerçek anlamda bir çalışma barışı ihtiyacı vardır.

Çalışma barışı, sadece grevlerin olmadığı bir ortam değildir. O, emeğin karşılığının verildiği, hakkın teslim edildiği, insan onuruna yaraşır koşulların sağlandığı bir düzenin adıdır. Bunun için öncelikle ücret politikalarının adaletli, şeffaf ve tatmin edici olması gerekir. Çalışanlar, verdikleri emeğin, sundukları katma değerin ve sahip oldukları yetkinliklerin karşılığını alabilmelidir. Motive eden, geçim kaygısını değil mesleki gelişimi merkeze alan bir ücret yapısı hem verimlilik hem huzur getirir.

Asgari ücret, bir taban uygulamadır; ama ne yazık ki bugün birçok işyerinde norm haline gelmiş durumda. Oysa bu uygulama, geçici bir başlangıç düzeyi olmalı, çalışan bu düzeyde uzun süre tutulmamalıdır. İnsanlar, emek verdikleri kurumlarda zamanla deneyimleriyle, becerileriyle ve katkılarıyla yükseltilmeli; ücretleri de bu gelişimi yansıtmalıdır. Gerçek çalışma barışı, ücrette adalet sağlanmadan kurulamaz.

Diğer yandan sendikal hakların kullanımı da bu barışın temelidir. Çalışanların teşkilatlanma, temsil edilme ve hak arama özgürlükleri yalnızca yasalarda yer almakla kalmamalı; işyerlerinde de fiilen ve güvenli biçimde yaşatılmalıdır. Özellikle sendika yöneticilerinin, temsilcilerinin ve seçilmişlerin baskı görmeden görevlerini yapabilmeleri, sendikal çalışmaların özgürce yürütülebilmesi, demokratik bir çalışma ortamının olmazsa olmazıdır.

Çalışanların özgürce düşüncelerini ifade edebildiği, toplu pazarlık hakkını kullanabildiği ve hak aradığı için dışlanmadığı bir düzen, gerçek anlamda barışçıl bir iş hayatı yaratır. Bu da yalnızca çalışanı değil, işvereni, üretimi, ekonomiyi ve toplumu bir bütün olarak güçlendirir.

1 Mayıs, geçmişteki emek mücadelelerinin sembolü olduğu kadar, bugünkü sorunlara ışık tutmak ve geleceği inşa etmek için de bir fırsattır. Bugünü sadece kutlamak değil; bugünün değerlerini yaşatmak ve yaygınlaştırmak gerekir.

Çünkü emek varsa hayat vardır. Ve o hayatın onurlu olması, hakların tanınmasıyla, emeğin karşılığının verilmesiyle ve barışın gerçekten inşa edilmesiyle mümkündür.

Oğuz Poyrazoğlu

Gazete Ankara Dijital Haber Portalı Kurucusu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

www.gazeteankara.com

“Türkiye'nin kalbi Ankara'nın sesidir”

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)