Ahlak ve Siyaset Arasında Sıkışan Vicdan: Yeni Bir Toplumsal Sözleşmeye Doğru
Cuma Sohbetleri: Ahlak, Adalet ve Umut Üzerine Düşünceler
Siyaset; güç değil sorumluluk, kazanç değil emanet, hâkimiyet değil hizmet olduğu zaman anlam kazanır. Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey yeni bir anayasadan önce; adalet, şeffaflık ve vicdanla örülmüş ahlaki bir toplumsal sözleşmedir.
“Yönetenler, yönetilenlerin aynasıdır.”
Bu söz, her toplumun siyasi yapısının aslında o toplumun değerleri, beklentileri ve zaaflarının bir yansıması olduğunu hatırlatır. Bugün siyaset, sadece meclis kürsülerinde değil; sokakta, sosyal medyada, hatta ev sohbetlerinde bile kutuplaşmanın merkezi hâline gelmişse, bu bir sistemsel arıza değil, ahlaki bir kırılmadır.
Peki çözüm nedir? Yeni bir anayasa mı? Yeni siyasi partiler mi? Yoksa vicdana dayalı yeni bir toplumsal sözleşme mi?
Siyaset ve Ahlak: Birlikte Yürüyebilir mi?
Tarih boyunca ahlak ile siyaset arasında gerilimli bir ilişki olmuştur. Machiavelli'nin “amaç için her yol mübahtır” anlayışından, modern politik pragmatizme kadar siyaset çoğu zaman ahlakın gölgesinden çıkmak istemiştir.
Oysa Hz. Peygamber (s.a.v.), “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyerek ahlakı sadece bireysel değil, kamusal bir ölçü olarak ortaya koymuştur. Hz. Ömer’in yönetiminde; hesap verme, mütevazılık, denetim ve şeffaflık birer fazilet değil, zorunluluktu.
Bugün bu örneklere neden hasret kaldık? Çünkü siyaset, ideolojilerle değil vicdanlarla yeniden buluşmak zorunda.
Toplumsal Sözleşme Nedir, Neden Gereklidir?
Toplumsal sözleşme; bireylerin devletle ve birbirleriyle olan ilişkisini tanımlar. Sadece anayasa maddelerinden ibaret değildir; aynı zamanda bir toplumun ortak vicdanıdır.
Bugünün Türkiye’sinde ve dünyasında bu sözleşme, sarsılmış durumda:
- Vatandaş adalete güvenmiyor,
- Gençler devlete umutla değil, kaygıyla bakıyor,
- Kamu kurumları liyakatten çok sadakati esas alıyor,
- Sosyal medya politikayı düşünceden çıkarıp polemiğe dönüştürüyor.
Bu nedenle artık metinler değil, ilkeler konuşulmalı. Yeni bir toplumsal sözleşme, sadece siyasi aktörler arasında değil; öğretmen ile öğrenci, doktor ile hasta, amir ile memur, halk ile devlet arasında kurulmalıdır.
Yeni Sözleşmenin Temel Taşları Ne Olmalı?
Adalet: Kim olursa olsun, herkese eşit mesafede duran bir hukuk düzeni.
Liyakat: Görevde ehliyet, atamada adalet. Sadakat değil, yetenek esas alınmalı.
Şeffaflık: Kamusal kararlar halktan gizlenmemeli, kamu kaynakları hesap verebilir olmalı.
Katılım: Halk, sadece sandıkta değil; karar süreçlerinde de söz sahibi olmalı.
Merhamet: Sosyal devlet anlayışı, sadece yardım değil; onurlu yaşam hakkını temin etmeli.
Hakikat: Propaganda değil, doğru bilgi esas alınmalı. Yalan, siyasetin silahı olmamalı.
Dini ve Ahlaki Kaynaklarda Sözleşmenin Ruhu
Kur’an’da Hucurât Suresi'nde geçen "Müminler ancak kardeştir" ilkesi, aslında ahlaki bir sözleşmenin temelini atar. Medine Sözleşmesi Vesikası ise farklı inanç ve kimliklere sahip insanların birlikte yaşam kültürünü yazıya dökmüş ilk belgedir.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey tam olarak budur:
Farklılıklarımızla birlikte var olabileceğimiz, vicdan temelli, ahlaki bir anayasal zemin.
Sonuç: Anayasalar Değil, Vicdanlar Yasa Yazmalı
Yeni anayasa tartışmalarının yapıldığı bir dönemdeyiz. Ama esas soru şu:
Yazılacak yeni metinler, mevcut zihniyetle mi uygulanacak?
Yoksa toplum, birey, siyaset, medya ve kurumlar arasında yeni bir ahlaki mutabakat mı inşa edilecek?
Bu cuma, anayasa kitapçıklarını değil, içimizdeki vicdanı açalım.
Çünkü geleceği kurtaranlar yasaları değil, adaleti kuşananlardır.
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Kurucu – Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı https://www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Sesi”
YORUM YAP