Tarihi sadece bir zaman dizgesi olarak okumak, toplumların ruh köklerini anlamakta çoğu zaman yetersiz kalır. Toplum dediğimiz şey; hafızası, dili, töresi ve inanç sistematiğiyle ancak bir bütün olarak kavranabilir. Bu bağlamda Türkler, yalnızca göçebe bir kavim ya da belli dönemlerde tarih sahnesine çıkıp inen bir güç değil, bir medeniyet tasavvurunun taşıyıcısı, tarihsel sürekliliğin canlı bir tezahürüdür.
Günümüz dünyasında, sabahtan akşama kadar algoritmalarla yaşıyoruz. Sosyal medyada ne izleyeceğimizden, banka kredimizin onaylanıp onaylanmayacağına kadar çoğu kararı yapay zekâ veriyor. Ama bizi düşündüren deli sorular da kafamızda durmadan dönüp duruyor: Bir yapay zekâ hata yaptığında, kimi sorumlu tutacağız?
Dünya sahnesinde bir futbol maçının milyarlarca insan tarafından izlenmesi ya da bir pop yıldızının konser biletlerinin haftalar öncesinden tükenmesi, kimseyi şaşırtmıyor. Oysa aynı dünyada, insanlığın geleceğini değiştiren bir bilimsel keşif ya da teknolojik buluş çoğu zaman yalnızca birkaç haber bülteniyle sınırlı kalıyor veya hiç bahse konu olmuyor. Peki, neden bilim ve teknoloji, müzik ya da sporun bazı dalları kadar geniş kitlelerce önemsenmiyor?
Her yıl 1 Mayıs’ta dünya meydanlarında yükselen sesler, aslında yüzyıllardır insanlığın ortak bir arayışını, “Emeğe değer, adalete çağrı, dayanışmaya daveti.” hatırlatır. Modern dünyanın kalabalıkları içinde unutulmaya yüz tutan en derin insani hakikati; emeğin kutsallığını hatırlatan bir gündür 1 Mayıs.
Değerli Gazete Ankara Okurlarımız, bugünkü yazımızda; Kaybettiğiniz bir yakınınızla yeniden konuşabilseniz ne hissederdiniz? Yapay zekâ, artık insan zihnini dijital ortama taşıyacak kadar ilerledi mi? Peki, bu bilim mi, hayal mi, yoksa insanlığın önündeki etik bir mayın tarlası mı? Sorularına ilaveler yaparak cevaplar arayacağız.
Değerli Gazete Ankara Okurları, yıllardır cevabı aranan ve bir türlü netleştirilemeyen 'Eğitimde okul mu, yoksa aile mi daha etkilidir?' sorusuna kendi penceremden bakarak ve aile cephesi taraftarı olarak, kendi argümanlarımla ışık tutmaya çalışacağım. Umarım sizleri karşıma almış olmam!
Değerli Gazete Ankara Okuyucuları, bugün son zamanlarda sıkça duyduğumuz ve özellikle küresel pandemi (Korana salgını) sonrası ortaya çıkan “sessiz istifa (derin sessizlik)” kavramını konu edeceğiz. Ve özelliklede sessiz istifanın toplumları nasıl etkileyeceği hakkında görüşlerimizi açıklamaya çalışacağız.
Türkiye'de bir zamanlar mahalle söylentileri dört duvar arasında başlar ve sessizce son bulurdu. Bir fincan çay eşliğinde fısıldanarak söylenen sözler kulaktan kulağa yayılırdı… Bugün bu söylemler internete taşındı: daha hızlı, daha yüksek sesle ve çok daha kalıcı etkilere sahip olarak. Artık “dijital mahalle baskısı” dediğimiz bir çağda yaşıyoruz.
Kudüs’ün tozlu sokaklarında yaşanan o an, yalnızca bir dini kıssa değil; çağları aşarak günümüze ulaşan evrensel bir insanlık dersidir. Bu sahne, vicdanın sessizliğinde yankılanan derin bir yüzleşmenin hikâyesidir.
Bugün takvimler 23 Nisan’ı gösteriyor… Ama bu tarih, sadece rakamların oluşturduğu basit bir dizi değildir. Bugün, yüreklerimizi ısıtan, gözlerimizi nemlendiren, geçmişle geleceği aynı çatı altında buluşturan tarihi bir gündür. Kalbimizde çarpan bir çocuk gülüşü, sokaklarda dalgalanan bayraklar, okul bahçelerinde yankılanan neşeli sesler var… Ama hepsinden öte, bugün, bir milletin kalbinin çocuklarla birlikte attığı gündür.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.