Türkiye’de Hayat Pahalılığı ve Yüksek Enflasyon: Kimin Ne Yapması Gerekiyor?
Türkiye’de son yıllarda hayat pahalılığı halkın gündeminden düşmüyor. Pazara çıkan da markete giren de kira ödeyen de aynı cümleyle söze başlıyor: “Her şey çok pahalı!” Peki, bu tablo neden oluştu? Suç sadece dış güçlerde mi? Yoksa içeride yanlış ekonomi politikaları mı uygulandı? Gelin, meseleye birlikte bakalım ve çözüm yollarını konuşalım.
Enflasyonun Temel Nedenleri
Türkiye’de enflasyon ve hayat pahalılığı çok katmanlı sebeplere dayanıyor. Bunları üç ana başlıkta özetlemek mümkün:
Yanlış Para Politikaları: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), uzun süre faizleri piyasa gerçeklerinin altında tutarak para arzını artırdı. Özellikle 2021 sonrası uygulanan düşük faiz politikaları döviz kurlarını zıplattı. Döviz kurları yükselince ithal edilen hammaddeler ve enerji pahalandı. Bu artış, zincirleme şekilde tüm sektörleri etkiledi.
Küresel ve Bölgesel Etkiler: 2020 sonrası yaşanan küresel pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki istikrarsızlık, enerji ve gıda fiyatlarını küresel ölçekte artırdı. Ancak üretimde zayıf, ithalata bağımlı ekonomiler bu krizlerden daha ağır etkilendi.
Yapısal Sorunlar: Türkiye’nin tarım ve sanayi politikaları uzun süredir plansız ve yetersiz durumdadır. Tarım destekleri zayıf, sanayide ithal girdilere bağımlılık yüksektir. Üzerine bir de yüksek vergi yükleri ve bürokrasi eklendiğinde işletme maliyetleri sürekli artıyor.
Hayat Pahalılığını Artıran İç Dinamikler
Kiralardaki fahiş artış, büyükşehirlerde barınma krizine yol açtı. Tarımsal üretimde girdi maliyetleri (mazot, gübre, elektrik) yükseldi. Market raflarındaki fiyatlara bu artış fazlasıyla yansıdı. Elektrik ve doğal gaz faturaları hane bütçelerini zorlarken, asgari ücretteki artışlar da piyasada fiyat artışlarıyla dengelendi. Alım gücü sürekli eriyor.
Çözüm İçin Kimin Ne Yapması Gerekiyor?
Bu sorunun çözümü tek taraflı değil; devletin, özel sektörün ve vatandaşın el birliğiyle çalışması gerekiyor.
Devletin Yapması Gerekenler
· Bağımsız Para Politikası: Merkez Bankası, kararlarını siyasi değil, ekonomik gerçeklerle almalı. Popülizm değil akıl esas alınmalı.
· Yerli Üretim Atağı: Tarımda üreticiyi doğrudan destekleyecek projeler geliştirilmeli. Planlı üretim, sözleşmeli tarım gibi modeller ülke genelinde yaygınlaştırılmalı.
· Vergi Reformu: Dolaylı vergiler (ÖTV, KDV) düşürülmeli. Vergi yükü dar gelirli vatandaşın değil, yüksek gelirlinin sırtına bindirilmeli.
· Barınma Politikası: Sosyal konut projeleri hızla artırılmalı, gayrimenkul piyasasında spekülatif hareketler sert şekilde denetlenmeli.
· Enerji Politikası: Yenilenebilir enerji yatırımları artırılmalı. Enerji ithalatı azaltılarak fiyatlar kontrol altına alınmalı.
Özel Sektörün Yapması Gerekenler
· Fiyatlama Ahlakı: Ticaret ahlakı yeniden tesis edilmeli. Üretici, toptancı ve market zincirleri aşırı kâr hırsıyla hareket etmemeli. Vatandaş, ‘Almazsan haftaya daha pahalı olur’ diyerek korkutulmamalı.
· Verimlilik Yatırımları: İşletmeler, daha az kaynakla daha çok üretim için teknolojik dönüşüme yatırım yapmalı.
· Toplumsal Sorumluluk: Büyük şirketler gıda bankaları, öğrenci destek programları, düşük gelirli ailelere katkı gibi sosyal projelere daha fazla kaynak ayırmalı.
Bireylerin Yapması Gerekenler
· Tüketim Bilinci: “Gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusu alışverişte temel ilke olmalı. Gereksiz harcamalardan kaçınmak şart.
· Tasarruf Kültürü: Zor ama gerekli bir alışkanlık. Küçük tasarruflar uzun vadede refah getirir.
· Dayanışma: Akrabalar ve komşular arasında yardımlaşma kültürü yeniden canlandırılmalı. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü sadece bir nasihat değil, hayat düsturu olmalı.
Son Söz
Türkiye’de yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, sadece hükümet politikalarıyla ya da piyasanın insafına bırakılarak çözülemez. Bu bir ortak akıl ve ortak irade meselesidir. Devlet, özel sektör ve vatandaş; birlikte düşünerek, sabırla ve kararlılıkla bu süreci yönetebilir.
Unutmayalım ki tarih bize göstermiştir: Kriz dönemleri doğru yönetilirse kalkınmanın da başlangıcı olabilir. Yeter ki günü değil, geleceği planlayalım.
İktisat, kaynakları akıllıca kullanma sanatıdır. İsraf eden, üretmeden tüketen toplum fakirleşir. Tüketen toplumda tükenir.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
YORUM YAP