YAZARLAR

22 Mayıs 2025 Perşembe, 00:00

Türkiye’de Gençlik ve Sessiz Çığlıklar: Yalnızlık İçinde Büyüyen Umutlar

Değerli Gazete Ankara okurlarımız, bu yazıya gençlerimizin yaşadığı sorunları sadece istatistiklerle değil, insan hikâyeleri ve içsel çalkantılar üzerinden ele almayı teklif ederek başlıyorum. Ayrıca, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü değerli öğrencilerimizden birinin, “Hocam, bizim ciddi problemlerimiz var; geleceğimizle ilgili kaygılar taşıyoruz. Bu konulara değinen bir yazı kaleme almanızı isterim,” demesi üzerine bu yazıyı yazıyorum. Gençlerimiz “Yaz!” dedi, ben de yazıyorum. Konunun önemi sebebiyle yazı biraz uzun olacak ama lütfen okumaktan geri durmayınız.

Her ülkenin geleceği gençliğinde gizlidir. Ne var ki, biz bu geleceği çoğu zaman yalnızca “gelecekte olacak” beklentileri ifade eden -cek, -cak ekleriyle anlatıyor, “şimdi”yi görmezden geliyoruz. Oysa Türkiye’de gençlik yalnızca sayısal verilere indirgenmiş bir demografik grup değil; çelişkilerle, umutlarla, kırılganlıklarla ve sessiz feryatlarla şekillenen fırtınalı bir ruh hâlidir.

Gençliğin Sessiz Çığlığı

Bugün Türkiye’de gençler yalnızca ekonomik darboğazlara değil, aynı zamanda ruhsal bir tıkanmaya da sıkışmış durumdalar. Dikkat dağınıklığı, uyku ve iştah bozuklukları, hayata anlam yükleyememe, amaçsızlık, inanç zayıflığı, kaygı bozuklukları ve teknoloji bağımlılığı gibi sorunlar, bireysel değil artık kitlesel bir gençlik krizine işaret ediyor.

Gençler, ekran başında hızla akan içeriklere alışıyor ama bir kitaba, bir sohbete, bir hayale odaklanamıyor. Geceleri uyuyamıyor, gündüzleri uyanamıyor. “Niçin yaşıyorum?” sorusunu soruyor ama cevap bulamıyor. Yalnız, yorgun, inançsız ve çoğu zaman umutsuz… Peki, biz bu sessiz çığlığı duyuyor muyuz?

Eğitim mi, Ezber mi?

Sorun: Türkiye’de gençler uzun süredir sınavlarla tanımlanan bir hayat yaşıyor. LGS, YKS, KPSS, ALES… Hayat, ardı arkası kesilmeyen sınavlarla bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Eğitim, bireyin içsel potansiyelini keşfedeceği bir yolculuk olmalıydı; ama biz bu süreci, dikenli ve sabır isteyen bir tırmanışa çevirdik.

Çözüm Önerileri:

  • Müfredat Reformu: Ezbere değil, sorgulamaya dayalı STEAM (Science (Bilim), Technology (Teknoloji), Engeenering (Mühendislik), Arts (Sanat) ve Mathematics (Matematik) tabanlı bir eğitim müfredatı oluşturulmalı.
  • Sınav Sisteminin Dönüşümü: Merkezi sınavların ağırlığı azaltılmalı; portfolyo, proje, sosyal sorumluluk gibi çoklu değerlendirme sistemleri yaygınlaştırılmalı.
  • Eleştirel Düşünme Eğitimi: İlkokuldan itibaren felsefe, medya okuryazarlığı ve etik dersleri müfredata eklenmeli.
  • Üretken Yapay Zekâ Entegrasyonu: Gelişen yapay zekâ teknolojileri, eğitim sistemine entegre edilerek gençlerin üretkenlik ve inovasyon becerileri artırılmalı.

İstihdam Kaygısı ve Gelecek Belirsizliği

Sorun: Üniversite mezunu gençlerin yaklaşık %30’u ya işsiz ya da kendi alanı dışında çalışıyor. Bu sadece ekonomik değil, aynı zamanda kimlik ve aidiyet sorunudur.

Çözüm Önerileri:

  • Kariyer Danışmanlığı: Ortaöğretimden itibaren gençlere sistemli rehberlik sağlanmalı.
  • Yerel İstihdam Ekosistemleri: Üniversitelerle yerel yönetimler iş birliği içinde genç odaklı projeler geliştirmeli.
  • Girişimcilik Destekleri: Mikro hibeler, mentorluk ve kuluçka merkezleri ile genç girişimciler desteklenmeli.
  • Üniversite-Sanayi İşbirliği: Kooperatif eğitim modelleriyle öğrenciler mezun olmadan iş dünyasına hazırlanmalı.

Beyin Göçü: Hayallerin Vizesi ve Mazeret Sınavı Var mı?

Sorun: On binlerce genç, başka ülkelerde “değer görmek” hayaliyle yurtdışına göç ediyor. Oysa gençler “sabretmeye” değil, üretmeye teşvik edilmelidir.

Çözüm Önerileri:

  • Yaratıcı Projelere Destek: TÜBİTAK, KOSGEB ve Teknoloji Transfer Ofisleri, gençlere esnek ve şeffaf destek sunmalı.
  • Yurt Dışından Geri Dönüş Programları: Cazip maaş, proje fonları ve kariyer fırsatlarıyla nitelikli gençlerin ülkeye dönmesi teşvik edilmeli.
  • Fırsat Haritaları: Gençlere potansiyel yaratabilecekleri bölge ve sektör haritaları sunulmalı.
  • Liyakat Temelli Kurumlar: Akademi ve kamuda liyakate dayalı, demokratik bir kurum kültürü inşa edilmeli.

Sosyal Medya: Bağlantı Var, Bağ Yok

Sorun: Gençler tarihin en bağlantılı ama en yalnız kuşağı. Görünürlük baskısı, kıyas kültürü ve dijital yorgunluk, psikolojik dayanıklılığı zayıflatıyor.

Çözüm Önerileri:

  • Dijital Okuryazarlık Eğitimi: Mahremiyet, dijital zorbalık ve çevrimiçi kimlik konularında zorunlu eğitim verilmeli.
  • Dijital Detoks Programları: Sosyal etkileşim odaklı projeler, doğa kampları gibi etkinliklerle dijital bağımlılığa karşı bilinç geliştirilmeli.
  • Gönüllü Girişimler: Sosyal medya dışında da görünürlük sağlayan gönüllü projelere gençlerin katılımı teşvik edilmeli.

Aile ve Toplumun Beklenti Yükü

Sorun: Gençler sadece kendi hayalleri için değil, ailelerinin beklentileri için de yaşamaya zorlanıyor. Bu, kimlik gelişimini ve psikolojik dengeyi zedeliyor.

Çözüm Önerileri:

  • Ailelere Eğitim: Gençlik psikolojisi, kuşak farkları ve iletişim konularında seminerler düzenlenmeli.
  • Genç Temsili: Gençlerin karar alma süreçlerine aktif katılımı sağlanmalı.
  • Rehberlik Hizmetleri: Okullarda yeterli sayıda psikolojik danışman istihdam edilmeli; aile-çocuk odaklı danışmanlık modelleri yaygınlaştırılmalı.

Son Söz: Gençleri Kurtarmak Değil, Anlamak Gerek

Sorunların çözümü, gençleri değiştirmekten çok, onları anlamaktan geçer. Her sorunun arkasında bir yalnızlık, bir hikâye, bir umut kırıntısı vardır. Türkiye’nin gençlerine değer veren bir toplum modeli, sadece ekonomik değil; ruhsal refahı da hedeflemelidir.

Unutmayalım, gençlik bir geçiş değil, bir varoluş dönemidir. Ya kök salarlar, ya da kuruyan yapraklar gibi savrulurlar.

Gençliğin sorunlarını çözmek, sadece okul açmak, burs vermek, istihdam sağlamak değildir. Bunlar gerekli ama yeterli değildir. Asıl mesele, gençleri duyan ve anlayan bir bilinç geliştirmektir. Bu nedenle, gençliğe yapılacak yatırım sadece ekonomik değil; duygusal, sosyal ve kültürel de olmalıdır.

Sıklıkla vurguladığımız gibi: “Gelecek, bugünü anlamadan kurulmaz.

Gençliğimizi anlamaya, onları sadece konuşturmaya değil, aynı zamanda dinlemeye ve duygularını ciddiye almaya da ihtiyacımız vardır.

Bu ülkenin gençlerine güvenelim, onları dinleyelim ve birlikte yeni bir gelecek inşa edelim. Unutmayalım; gençlerimiz sevilmeyi değil, anlaşılmayı bekliyorlar.

Türkiye, gençliğine yeniden bakmalı: Onları birer sınav makinesi, yarış atı ya da sabır taşı olarak değil; potansiyel taşıyan, yaratıcı bireyler olarak görmeliyiz. Çözüm, gençleri merkeze alan; katılımcı, özgürlükçü, üretken ve umut veren bir sistem kurmaktan geçiyor.

Gençlerimize ve içindeki gençliği yaşatan herkese selam olsun. Saygılarımla.

Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi

Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi, Ankara’nın sesi”

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)