Yaşlılıkta Sosyal Bağlar, Teknoloji ve Sade Yaşam
Yaşamın sonbaharında, ruhsal ve bedensel denge kadar sosyal bağlarımız, alışkanlıklarımız ve günlük yaşam pratiğimiz de yaşlılığın kalitesini doğrudan etkiler. Önceki yazılarda içsel yolculuktan ve ruhsal dayanıklılıktan söz ettik. Şimdi gözümüzü biraz dış dünyaya çevirelim. Çünkü yaşlılık sadece içe kapanma değil; anlamlı ilişkiler kurma, bilgeliği aktarma ve yaşamın sadeleşmiş hâliyle barış içinde yaşama sanatıdır.
Yaşlılıkta Ruhsal Dayanıklılık ve Anlam Arayışı
İlk yazımızda, yaşlanmaya karşı nasıl sağlıklı bir tutum geliştirilebileceğini konuştuk. Şimdi biraz daha iç dünyamıza yönelelim. Çünkü beden yaşlanırken ruhun genç kalabilmesi, yaşlılığın estetiğini belirler. Bu noktada “ruhsal dayanıklılık” ve “yaşamın anlamı” kavramları önem kazanır. Yaş aldıkça, kayıplar, değişimler ve sınırlılıklar artar. Ancak bunların ruhu yıpratmaması için yeni içsel dengeler kurmak gerekir.
Durdu GÜNEŞ ile Yaşlılığa Dair Üç Bölümlük Yazı Dizisi;
Yaşlanmanın Hikmeti ve İyileştirici Gücü Üzerine,
Yaşlılıkta Ruhsal Dayanıklılık ve Anlam Arayışı,
Yaşlılıkta Sosyal Bağlar, Teknoloji ve Sade Yaşam
Güz gülleri şarkısını bilirsiniz: "Güz gülleri gibiyim/Hiç bahar yaşamadım/Ya sevmeyi bilmedim yıllarca/Ya sevince geç kaldım." Bu dizeler, zamanında yaşanmamış bir aşka duyulan burukluğun ifadesidir. Şu ya da bu sebeple, insan bazen hayatın kendisine sunduğu güzellikleri zamanında fark edemez ya da onların kıymetini ancak kaybettikten sonra anlar.
Dijital çağın getirdiği en büyük değişimlerden biri, insan ilişkilerinin sosyal medya platformları üzerinden şekillenmesi oldu. Artık fikirlerimizi, duygularımızı ve deneyimlerimizi dijital ortamda paylaşıyor, iletişimimizi büyük ölçüde bu mecralar üzerinden sürdürüyoruz. Ancak, sosyal medya kullanımındaki hız ve kolaylık, bazen nezaket kurallarını göz ardı etmemize neden olabiliyor. Gerçek hayatta nasıl ki belli bir görgü ve etik kurallar çerçevesinde hareket ediyorsak, dijital dünyada da benzer bir hassasiyet göstermeliyiz. İşte, sosyal medyada nezaketi ve etik iletişimi koruyarak daha sağlıklı bir dijital ortam oluşturmak için dikkat edilmesi gereken bazı temel kurallar:
Zaman yönetimi derslerinde öğrencilere herhangi bir hobileri olup olmadığını sorarım. Bir derste, "Şiir, öykü, deneme, roman gibi yazı yazma alışkanlığı olan var mı?" diye sordum. Hiç cevap veren çıkmadı. "Hiç şiir de mi yazmadınız?" dedim. Yine sessizlik... Ardından, "Peki, hiç âşık olmadınız mı?" diye sordum. Bazıları mahcup bir şekilde, "Âşık olduk, hocam" diye mırıldandı. Ben de gülümseyerek, "Madem âşık oldunuz, neden hiç şiir yazmadınız?" dedim. O an bir öğrenci ayağa kalktı ve şu cevabı verdi: "Hocam, onların modası geçti. Şimdi Facebook var, X (Twitter) var, mesajlar var. Düşüncelerimizi oradan paylaşıyoruz. Neden şiir yazalım ki?"
Psikologlar, kişisel gelişimciler sürekli “İçinizdeki çocuğu yaşatın” diyerek bize öğüt verirler. Mutluluk için hayatın sihirli formülü gibi görünen bu sözlerin açıklamaya ve sınırlamaya muhtaç yanları vardır.
Geçenlerde bir yazı yazmıştım. Yazıda Mevlana’ya atfen “Ey Allah’ım benim ne büyük derdim var deme. Ey derdim benim Büyük Allah’ım var de.” Arkadaşın biri bu sözün Said-i Nursi’ye ait olduğunu hatırlıyorum. Bunu bir araştırsan” dedi.
İnternet üzerinden araştırma yaptım. Hep Mevlana’ya atfedilmiş ancak hiçbirinde kaynak yoktu. Söz Hz. Aliye ait bir anekdotta geçiyordu. Ancak yine kaynak verilmemişti. Sözün asli kaynağı nedir, tatmin edici bir sonuca ulaşamadım.
Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” romanında Bir Albay Buendia karakteri var. Albay Buendia hayatın inişlerinden çıkışlarından yorulmuş ve artık bir köşeye çekilerek her sabah ortaya döktüğü gümüş balıkları yeniden yapmaya çalışmaktadır. Günler birbirinin fotokopisi gibi her gün aynı şeyler tekrarlanmaktadır. Bir gün yanındakilere “bugün günlerden ne” diye sorar. “Salı” diye cevap verirler. Albay “dünün bugünden bugününün yarından ne farkı var? Hiçbir farkı yok. O zaman her gün Salı’dır. Dün de Salı’ydı bugün de Salı yarın da Salı” diye karşılık verir.
Hükümranlık duygusu, insanın hayatta var olması, sosyal olarak organize olması ve devletler kurabilmesi için gerekli bir duygudur. Bu duygu ucu açık bir duygudur. Bir yanda insanlığın tekamülü için devletler ve medeniyetler kurulmasının temeli olurken diğer yandan kötüye kullanıldığında Nemrutlaşmanın, insanları köle yapmanın, sömürünün ve zulmün de kaynağı olabilir.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.