Zor Zamanlarda Sabır ve Dayanışma: Toplumların Kriz Ahlakı
Cuma Sohbetleri: Ahlak, Adalet ve Umut Üzerine
Toplumlar, kriz anlarında yalnızca kaynaklarıyla değil; sabırları, dayanışma kültürleri ve ahlaki refleksleriyle sınanır. Asıl kalkınma, bu sınavı onurla geçebilmektir.
Bir toplumun karakteri, en çok kriz anlarında ortaya çıkar.
Doğal afetlerde, savaşta, ekonomik buhranlarda ya da salgın dönemlerinde; bireylerin ve kurumların verdiği tepkiler, o toplumu ayakta tutan gizli ahlaki yapının aynası olur. Çünkü kriz, yalnızca bir zorluk değil, aynı zamanda vicdanın, sabrın ve yardımlaşmanın test alanıdır.
Türkiye gibi deprem kuşağında yaşayan, göç dalgalarına maruz kalan, ekonomik dalgalanmalarla boğuşan bir ülke için bu mesele, sadece felsefi değil, hayati bir gündemdir.
Sabır: Krizin İlk Ahlaki Refleksi
Kur’an’da sabır, pasif bir bekleyiş değil; direnç, mücadele ve bilinçli bir duruş anlamında kullanılır:
“Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155)
Zor zamanlarda sabır göstermek; yılgınlık değil, ahlaki bir dayanıklılıktır. Bir felaketin ardından öfkeyi değil sağduyuyu tercih eden, yıkımı değil inşayı önceleyen toplumlar, krizleri fırsata çevirebilir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Sabır, adaletsizliğe tahammül değildir. Sosyal haksızlıklar karşısında sessiz kalmak sabır değil, teslimiyettir. Gerçek sabır, adalet için direnmeyi de içerir.
Dayanışma: Toplumun Kalbi Nasıl Atar?
Zor zamanlarda insanlar birbirine tutunarak ayakta kalır. Bu nedenle dayanışma, kriz ahlakının en önemli boyutudur.
Marmara Depremi, Elâzığ Depremi, Kahramanmaraş felaketi gibi nice olayda; millet olarak gösterdiğimiz gönüllü çabalar, bu toplumun derin bir yardımlaşma bilincine sahip olduğunu gösterdi.
Ama mesele yalnızca bir battaniye uzatmak değildir. Gerçek dayanışma:
- İhtiyacı olanı utandırmadan yardım etmektir,
- “Ben verdim” demek değil, “Biz paylaştık” diyebilmektir,
- Kriz geçince unutulan değil, sistemli ve kalıcı çözümlerle kurumsallaşan bir davranış biçimidir.
Kriz Ahlakı Neden Önemlidir?
Toplumların ayakta kalabilmesi için sadece hukuk yeterli değildir. Kriz ahlakı, hukukun yetmediği yerde insanlığın yolunu açar. Devlet kurumlarının geç ulaştığı yerde gönüllülerin olması, gıda zincirleri çökerken paylaşım halkalarının kurulması, sosyal çöküşe karşı ahlaki bir duruş sergilemek demektir.
Birey-toplum-devlet üçgeninde, kriz anlarında merhameti, şefkati ve hakkaniyeti önceleyen bir duruş olmazsa; toplum, en sert testlerde dağılır.
Güncel Örnek: Ekonomik Kriz ve Toplumsal Duyarlılık
Bugün ülkemizde yaşanan ekonomik darboğaz, sadece gelir dağılımını değil, insanların psikolojisini, aile ilişkilerini ve toplumsal dayanışmayı da etkiliyor. İşsizliğin arttığı, temel gıda fiyatlarının yükseldiği, kiraların erişilmez hâle geldiği bir dönemde; komşunun komşuya selamı, dayanışmanın en yalın halidir.
Market poşetlerini küçülten değil, vicdanı büyüten davranışlar, bu dönemin ahlaki pusulası olmalı.
Sonuç: Krizler Unutur Ama İnsanlar Hatırlar
Bir toplum, yaşadığı zor zamanlardan nasıl çıktığıyla hatırlanır. Yardım edenle kaçan, selam verenle sırt dönen, paylaşanla stoklayan unutulmaz.
Bu cuma, kendi kriz ahlakımızı gözden geçirelim:
Zor zamanlarda sadece hayatta kalmak mı istiyoruz; yoksa birbirimizin umudu olarak mı var olmak istiyoruz?
YORUM YAP