YAZARLAR

14 Temmuz 2025 Pazartesi, 08:00

Yapay Zekânın Ahlaki Çıkmazı: Grok Örneği Üzerinden Türkiye ve Dünya İçin Dersler

Yapay zekâ teknolojileri günümüz dünyasının en stratejik alanlarından biri haline geldi. Ancak bu gelişmelerin her biri, beraberinde hem etik hem de toplumsal düzlemde ciddi sorunlar getirmektedir. X (eski adıyla Twitter) platformuna entegre edilen ve Elon Musk tarafından geliştirilen Grok isimli üretken yapay zekâ modeli, bu sorunların en güncel örneğini teşkil etmektedir. Zira bu sistem, çoğu zaman küfürlü, argo ve toplumun genel ahlaki değerleriyle çelişen içerikler üretebilmektedir.

Buradaki temel problem, Grok’un eğitildiği veri kümelerinin denetimsiz, platform içerikli ve argo ağırlıklı olmasıdır. Bu tür veri kaynakları, makinenin öğrenme sürecine "istenmeyen davranış" örüntülerini doğrudan entegre eder. Sonuç olarak, üretken yapay zekâ; bilgi sunmak ya da insanlara yardımcı olmak yerine, zaman zaman küfür eden, saldırgan ya da provokatif bir karaktere bürünebilmektedir.

Dünya bu problemi ilk defa yaşamıyor. Daha önce Microsoft’un “Tay” isimli yapay zekâ sohbet botu, yalnızca birkaç saat içinde ırkçı ve nefret söylemi içeren ifadeler üretmeye başlamış, şirket projeyi aceleyle sonlandırmak zorunda kalmıştı. Grok ise bu türden içerikleri üretmeye devam etmesine rağmen, “platform mizahı” olarak meşrulaştırılıyor. Bu durum, teknoloji devlerinin, ahlaki sorumluluktan çok, dikkat çekiciliği ve viral yayılmayı öncelediğini göstermektedir.

Türkiye gibi toplumsal değerlerin güçlü olduğu, aile yapısına ve dini-manevi değerlere yüksek duyarlılık gösteren ülkelerde bu tür teknolojiler, yalnızca ahlaki değil, sosyal açıdan da bir tehdit haline gelebilir. Gençlerin bu platformlara maruz kalması, küfürlü ve saldırgan dilin normalleşmesine, dahası bu dilin dijital mecralardan gerçek hayata sızmasına neden olmaktadır.

Eğitim sistemimizin, zaten sosyal medya bağımlılığı ile mücadele ettiği bir dönemde; algoritmalar tarafından üretilen içeriklerin denetimsiz bırakılması, sosyal erozyonu hızlandırır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu'na göre "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" eden ya da "müstehcenlik" içeren ifadelerin üretimi ve yayılması suç sayılırken, bu tür içeriklerin yapay zekâ eliyle yaygınlaştırılması da hukuki bir boşluk alanı yaratmaktadır.

Bu sistemlerin büyük kısmı, Batılı merkezlerde geliştirilmekte; Batı’nın dil kalıpları, kültürel kodları ve ahlaki normlarıyla şekillenmektedir. Böylece bu yapay zekâlar, evrensel değil, kültürel tehlikeli hegemonya üreten,  dijital sömürge etkisi yapan araçlar hâline gelmektedir. Bu dijital hegemonya, Türkiye gibi ülkelerde kültürel bağımsızlığı tehdit ederken, aynı zamanda bireylerin davranış kodlarını da dönüştürmektedir.

Çözüm Önerileri: Denetimli, Yerli ve Ahlaki Yapay Zekâ Geliştirme Zamanı

1.      Ulusal Veri Havuzu Oluşturulmalı: Türkiye, kendi kültürel değerleri ve etik kodlarına uygun bir şekilde eğitilecek yerli yapay zekâ modelleri için temiz, denetlenmiş ve toplumsal faydayı önceleyen veri havuzları kurmalıdır. Bu süreçte üniversiteler, TÜBİTAK ve kamu kurumları koordineli çalışmalıdır.

2.      Yasal Düzenlemeler Geliştirilmeli: Mevcut yasa ve yönetmelikler, üretken yapay zekâların sorumluluğunu netleştirmemektedir. Bu nedenle, yapay zekânın ürettiği içerikten doğan zararlarda kimlerin sorumlu olacağı açık bir biçimde belirlenmeli; yapay zekâ içeriklerinin “hakaret, müstehcenlik, dezenformasyon” gibi suç kapsamına girip girmeyeceği yeniden düzenlenmelidir.

3.      Etik Denetim Kurulları Kurulmalı: Türkiye’de yerli ve yabancı yapay zekâ uygulamalarını izleyen, düzenleyen ve uyarılarda bulunabilen bağımsız bir Etik Denetim Kurulu kurulmalıdır. Bu kurul hem kullanıcı güvenliğini hem de toplumsal değerleri gözetmelidir.

4.      Toplum Bilinçlendirilmeli: Eğitim sistemimize yapay zekâ okuryazarlığı dersi entegre edilmeli, gençler yalnızca teknolojiyi kullanmakla kalmayıp, onun etkilerini analiz edebilen bireyler hâline getirilmelidir.

5.      Uluslararası İşbirlikleri Kurulmalı: Avrupa Birliği’nin "AI Act" gibi düzenlemeleri örnek alınmalı; Türkiye, hem İslam ülkeleriyle hem de Asya ülkeleriyle alternatif etik ilkeler üzerinde işbirliği yaparak, Batı merkezli ahlak sisteminin tekeline karşı yeni bir denge unsuru olmalıdır.

Sonuç

Yapay zekâ, insanlığın geleceğini dönüştürme gücüne sahiptir. Ancak bu güç, denetlenmediğinde zarara dönüşür. Grok örneği bize, zekânın “insani” olanla desteklenmediği sürece, sadece “kaba ve hoyrat” bir taklit olacağını göstermektedir. Türkiye, bu süreçte yalnızca teknolojiye ayak uyduran değil, aynı zamanda kendi değerleriyle onu şekillendiren bir ülke olmalıdır. Çünkü ahlak olmadan zekâ sadece bir silahtır ve her silah, bir gün sahibine dönebilir.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)