HABERLER

G[A]
10 Kasım 2025 09:05 | Son Güncelleme: 25 Kasım 2025 12:29

Saat Dokuzu Beş Geçe: Atatürk’ün Mirası, Zamanı Aşan Bir Akıl ve Vicdan

Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 87. yılında, Türkiye bir kez daha hem yasını hem de varoluş nedenini hatırlıyor. Onun hayatı yalnız bir liderin hikâyesi değil; eğitimden ekonomiye, sağlıktan dış politikaya kadar uzanan bir medeniyet tasavvurunun kodlarını taşıyor.

Bir Milletin Zamanı: 10 Kasım 1938 ve Sonsuza Açılan Kapı

10 Kasım 2025 | Gazete Ankara Dijital Haber Portalı Özel Haberi- 10 Kasım 1938 sabahı saat 09.05’te (Resmî Gazete, No: 4041 [1938]) Türk milleti yalnız bir lideri değil, bir çağın kurucusunu uğurladı.
O an, zaman sustu ama milletin iradesi konuşmaya devam etti.

Mustafa Kemal Atatürk, yalnız bir askerî deha değil; aynı zamanda bir medeniyet inşacısı olarak, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, 1936) hedefine adım adım yürüdü.

Eğitim: “Bir Milletin Gerçek Kurtuluşu Cehaletten Kurtulmasıdır”

1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul ederek modern eğitimi merkezîleştirdi.
1928’de Harf İnkılâbı ile okuma yazma oranını %10’lardan %70’lere taşıyan bir süreç başlattı (İstatistik Yıllığı 1935, Devlet İstatistik Enstitüsü).
Atatürk için eğitim, yalnız bilgi aktarmak değil, ulusun zihnini özgürleştirmektir.

Bugün OECD’nin PISA verilerine göre (2023), Türkiye’nin eğitimde yakaladığı ilerleme, onun “muasır medeniyet seviyesi” vizyonunun devamıdır.
Atatürk’ün ifadesiyle: “En büyük davamız, cehaleti yenmektir.” (Cumhuriyet Halk Fırkası Kongre Tutanakları, 1931)

Sağlık: Cumhuriyetin İlk Sosyal Devlet Adımı

1928’de çıkarılan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, bugünkü koruyucu sağlık sisteminin temelini attı (Mer’i Mevzuat Arşivi, Sağlık Bakanlığı, 1928).
Atatürk’ün “Milletin sağlığı, devletin varlık şartıdır” sözü (Atatürk’ün Nutuk Konuşmaları, 1937), Cumhuriyet’in sağlık politikalarına yön verdi.

1930’larda sıtma, verem ve frengiyle mücadele kampanyaları devlet politikası haline geldi (Dr. Refik Saydam Raporları, 1935).
Bugün “koruyucu sağlık” ve “basamaklı sağlık sistemi” tartışmaları, Atatürk’ün bu vizyonunun doğrudan yansımalarıdır.

Ekonomi: “Tam Bağımsızlık Ancak Ekonomik Bağımsızlıkla Mümkündür”

İzmir İktisat Kongresi (1923), Atatürk’ün ekonomi vizyonunun yol haritasıdır.
Sanayi, ziraat ve ticareti birlikte ele alan karma ekonomi modeli — Sümerbank, Etibank, TCDD gibi dev kurumlarla — milli kalkınmayı kurumsallaştırdı (Kalkınma Arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi).

Atatürk’ün “Türk ekonomisi kendi kaynaklarıyla yükselmelidir” (1930, TBMM Tutanak Dergisi) sözü, bugün sürdürülebilir kalkınma stratejilerinin de ilk felsefesidir.

Çalışma Hayatı: Emeğe Saygının Kurumsallaşması

1936’da çıkarılan İş Kanunu, Avrupa standartlarına yakın bir çalışma hukuku getirdi.
Kadın işçilerin doğum izni, haftalık dinlenme günü, iş güvenliği kuralları bu kanunla belirlendi (Resmî Gazete, No: 3259).

Atatürk, emeği bir iktisadi değer olmaktan öte, bir insanlık hakkı olarak görüyordu:
“Çalışmadan yaşamak, insanlık için yüktür.” (Söylev ve Demeçler, 1933)

Dil ve Millet: Kültürün Omurgası, Kimliğin Sesi

1932’de kurulan Türk Dil Kurumu, “ulusal dili olmayan milletin bağımsızlığı tam olmaz” ilkesine dayanıyordu.
Türkçe, bilim ve düşünce dili haline getirildi. Yabancı kelimelerden arınan dil, ulus bilincinin taşıyıcısı oldu.

Atatürk’ün “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zekâsıdır” (1932, TDK Kongre Açılış Konuşması) sözü, bugün bile Türk dünyasının ortak şiarı haline gelmiştir.

Tarih ve Coğrafya: Kimlikten Kudrete

1931’de kurulan Türk Tarih Kurumu, Türk medeniyetinin binlerce yıllık geçmişini bilimsel temelde araştırmayı amaçladı.
Anadolu’nun tarihi ve jeopolitiği, Atatürk’ün “coğrafya kaderdir ama kader değiştirilebilir” yaklaşımıyla ele alındı (Atatürk’ün El Yazmaları, TTK Arşivi).

Bugün Türk Dünyası coğrafyasına uzanan iş birlikleri, bu tarihsel bilincin devamıdır.

Türk Dünyası ve Uluslararası İlişkiler: Köprülerin Kurucusu

Atatürk, Türk dünyasının ortak kültürel hafızasına öncülük etti.
1933’te Orta Asya cumhuriyetleriyle mektuplaşarak “dilde, fikirde, işte birlik” fikrini canlı tuttu (Zeki Velidi Togan Arşivi, TTK Belge No: B-476).

Batı dünyasına bakışında ise ne taklit ne tepkisellik vardı; o, karşılıklı saygı ve eşitlik temelli bir uluslararası düzen tasavvur etti.
1928’de Milletler Cemiyeti’ne katılım bunun en güçlü örneğidir (Lozan Sonrası Diplomatik Belgeler Serisi, Cilt V).

Bir Milletin Vicdanı: Atatürk ve İnsan

Onun en büyük mirası bir sözde saklıdır:

“Benim manevî mirasım akıl ve bilimdir.” (Atatürk’ün Son Konuşmaları, 1938)

O söz, 87 yıldır her 10 Kasım sabahında siren sesleriyle birlikte Türkiye’nin kalbinde yeniden atar.
Çünkü Atatürk, yalnız bir devlet adamı değil; insana inanmanın, bilime güvenmenin ve milletine sadık kalmanın adıdır.


E- Posta: opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr
WhatsApp Haber Hattı: +90 531 512 62 32

Hazırlayan: Gazete Ankara DHP Araştırma Servisi
Kaynaklar: Resmî Gazete (1923–1938), TTK ve TDK Arşivleri, Devlet İstatistik Yıllıkları, Nutuk ve Söylev Metinleri, UNESCO Atatürk Raporu (1999), OECD PISA Data (2023).

Dr. Oğuz POYRAZOĞLU

Dr. Oğuz POYRAZOĞLU

Gazete Ankara Dijital Haber Portalı GÜNDEM

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)